Slip tradutor Inglês
6,421 parallel translation
Dev bir dinozor beni kovalıyordu ama kurtulmayı başardım sanırım.
I was being chased by a giant dinosaur, but I think I managed to give it the slip.
ağzımdan birşey kaçıracağımı mı umuyordun?
Ah, were you hoping I'd let something slip?
Küçük bir kızın gecenin bir yarısı kaçacağını mı düşünüyorsun?
What's an innocent little girl gonna do, slip out in the middle of the night and run?
Kimseye belli etmeden buradan çıkacağım.
I'm just gonna slip out without anyone noticing.
Aradan geçebilir misin?
Can you slip through?
Mükemmel iki aday vardı elimde ama her nasılsa parmaklarımın arasından kaymalarına göz yumdum.
I had the perfect two candidates, and somehow, I just let'em slip through my fingers.
Siena ve Papa eyaletlerinden gizlice sızar, doğrudan Kral Ferrante mahkemesine çıkarız.
Slip through Siena and the Papal States and confront King Ferrante and his court directly.
Hata yapsa ne olurdu?
What would happen if he were to slip up?
Belgede J 25 yazıyor.
They are in slip J 25.
Arka kapıdan çık.
Slip out the back.
- Ne yapacağım, eve gidin benim P.J.S yorganın altına kayma, ve uykuya televizyon izlerken.
- What I am going to do is go home, slip under the covers in my P.J.S, and fall asleep watching television.
Ne kadar çok vakit kaybedersek Parrish o kadar kolay kaçar.
And the longer we waste time, the more time Parrish has to slip away.
Kotilyon dansımdan tam bir saat önce ninemin antika külotu ellerimde parçalandı.
Exactly one hour before my cotillion, my grandmother's antique slip just disintegrated in my hands.
Normal şartlar altında kendimi adayabilirdim ama her an beni sahneden itme ihtimalin konusunda endişelenmek zorunda olduğum için bir an bile kendimi role kaptıramıyorum.
Well, under normal circumstances I would be, but considering the fact that I have to worry about you pushing me off the stage at any moment, I can't slip, even for a second.
Hiçbiri prezervatif takmadığı için sonuçları oldu.
Seeing as none of them seen fit to slip on a rubber, all that action had consequences.
Ama biri kayar ve düşerse, belki bir taşla iki kuş vururuz.
( Chuckles ) But if someone were to slip and fall, maybe we can kill two birds with one stone.
Bana ihtiyacın olursa rıhtımdayım, numara 44.
If you need me, I'm down at the pier. Slip 44.
- Arada kaynamasına izin verecekmişiz gibi hissediyor, biliyor musun?
- He feels like we're gonna let him slip through the cracks, you know?
Bu korkunç vebaya yakalanmış diğer aileler gibi, huzurlu bir uykuya dalacaklar.
Catherine : They will slip away into peaceful sleep Like so many families
Sadece uykuya mı dalacaklar?
Just slip away?
Yoksa hayatın gözlerinin önünden kayıp gider hayalperestim.
Or your life will slip before your eyes, dreamer.
Bazı anneler, programdan sonra ona telefonlarını verirdi.
A few moms would slip him their phone numbers after every show.
Böyle bir şeyi ayarlayabilirim dedim.
I let it slip that I could arrange it.
Onları nasıl atlatacağını bilmiyorsun sanki.
Oh, like you don't know how to slip them.
Bu bebeklerden birini pantolonunuzun altına yerleştirin ve gidip bir parka işeyin.
Just slip one of these babies into your pants
Şimdi, bugünkü Sanat Gezisinde "Voulez" nin elçisi olarak eve gidip daha yaratıcı bir şeyler giymem gerekir.
Now, as Voulez's emissary at today's Art Walk, I need to go home and slip into something more creative.
Ailemden bir başkasının daha çatlaklardan aşağı kayıp düşmesini görmek istemiyorum.
I never want to see another member of this family slip through the cracks.
Orada öylece oturup sıvışmasını mı izlediniz? Ne var?
You just sit there and watch him give me the slip?
Orda bir yanlışlık olmuş ve eskiden her zerremle inandığım yanlış bir inanışı yansıtmıyor. Devam et şimdi.
That is a typo and not a Freudian slip reflecting something I used to believe with every fiber of my being.
- Az önce diğer tarafa kaçmasına izin verdiğiniz adam.
A man you just let slip to the other side.
Yegâne amaçları bütün vatandaşların hayatlarını zenginleştirmek sivil toplum vaadini sürdürmek....... ve geçmişin kaosuna bir daha asla sürüklenmemektir.
Their sole purpose is to enrich the lives of all the citizens. To preserve the promise of a civil society. To never again slip into the chaos of the past.
Gözyaşlarımı geçirmeye çalışmayın. İçeri gelin.
Try not to slip on my tears. ( Chuckles ) Come in.
Kayıp hatıralar bir anda gelebileceği gibi tamamen de yok olabilir.
The missing memories could come flooding back or they could slip away further.
Dışarı çıktığımda Çizgiden çıkmak istemedim.
When I got out, I didn't want to slip.
Hele bir hata yapın, Valla haliniz yaman.
Make one slip, and you'll be forever left behind.
Catherine bugün buraya geleceğini ağzından kaçırdı.
Well... Catherine let it slip that she was gonna be here today,
Sonra çizmemden bıçağı çıkarıyorum ve ona eski usulden tattırıyorum.
So I slip the knife outta me boot and give him the old what-for. Held the knife to his bloody face.
Bazen yeminliyken ağızlarından asla kaçırmamaları gereken şeyler söylerlerdi.
They sometimes said things they'd never have let slip under oath.
Vulcan'ın bu işten sıyrılmasına izin veremezdim.
I couldn't let Vulcan slip away.
Tony Johnston bidona yanlışlıkla düşmedi.
[Radio chatter] So Tony Johnston didn't accidentally slip into that tub.
Tebliğ kâğıdını onaylayıp bana geri ver.
There, give the notification and the slip back to me.
Üzerine basıp kaymak gibi mi?
That you might step on it and slip?
Muhtemelen "Miley Cyrus sana söylemişti" yüz ifadesiyle sokuvermeliyim.
I should probably slip in a Miley-Cyrus-told-you-so face real quick.
" Kevin, bunu sana söyleyemem ama sadece kapının altından da atıp kaçmayacağım.
"Kevin, I can't say this to you, " but I won't just slip it under the door and run away.
İstemediğin şeylerin rüyası bu. 33 yıldır temizim ben bile hala görüyorum.
It's a slip dream. I've been sober 33 years, I still get'em.
Bana göre istemediğim rüyalar canımı sıkan bir şeyin göstergesi ve ben bunlarla uğraşmam.
For me, slip dreams are a signal something's bothering me and I'm not dealing with it.
Affedersiniz, ağzımdan kaçtı.
My apologies, a slip.
Henry, Kay ve Süzül'ü ( Bkz. Slip'N Slide ) kaldırmayı unutmadın değil mi?
Henry, did you remember to turn off the Slip'N Slide?
- Ağzımdan kaçırdım.
- I let it slip.
- Bakın kim yalan söylemekte ustalaşmış.
And just don't let anyone slip up.
Bunun gibi bir fırsatın uçup gitmesine izin veremeyiz.
We can't let an opportunity like this slip away.