Solak tradutor Inglês
611 parallel translation
- Evet sağda. Bu ya bir solak tarafından yapılan bir resim veya sebzeli akşam yemeği.
This is either a left-handed painting or a vegetable dinner.
Güveler yedi bu tabloyu! Solak güveler.
Left-handed moths!
Solak güveler tarafından mı yenildi?
Left-handed moths ate it? - That's my own solution.
Solak Jackson dışarı çıkıp, silahını aldı.
Lefty Jackson goes out and gets his gun.
Biraz sonra Solak, tetiğe hafifçe dokundu... ve silah ateş aldı... İşte böyle.
Pretty soon, Lefty just touched the trigger a little... and the gun went like that.
Seni en son Solak Jackson'ın göğsünden kurşunları çıkardığım gün görmüştüm.
Last time I saw you was when I was taking slugs out of Lefty Jackson's chest.
Bıçak, solak biri tarafından bilenmiş.
The knife blade was sharpened by a left-handed man.
Solak olmayı sevmiyorum.
I didn't liked being left-handed.
Evet, solak olarak.
Yeah, left-handed.
- Solak.
- He's also a lefty. Yeah?
Solak atıcılar gibidirler.
They're like left-handed pitchers.
Nihayetinde, suç sadece İnsanın "çalışıp çabalamasının" solak versiyonu.
After all, crime is only a left-handed form of human endeavor.
- Adam solak mıydı?
- Was he a southpaw?
Çocuk solak bir kızılderili.
A left-handed Indian, this kid.
Solak bir silahşörle asla el sıkışmam.
I never shake hands with a left-handed draw.
Solak ıstakozların olduğunu mu söylüyorsunuz yani?
Left hand? Are you telling me there are southpaw lobsters?
80 sent tutuyor, Solak.
( bartender ) THAT'LL BE 80 CENTS, LEFTY.
Söyle, Solak. Neye ihtiyacın olduğunu söyle ona. İhtiyar buraya her gece gelir.
TELL HIM, LEFTY, TELL HIM WHAT YOU NEED.
Solak, zamanında esaslı bir atıcıydı.
A NEW LEFT ARM? YEAH, LEFTY WAS QUITE A PITCHER IN HIS TIME.
O kolla artık atış yapamayabilirsin, Solak. Ama belki kazı yapabilirsin.
YOU CAN'T PITCH WITH THAT ARM ANYMORE, LEFTY, [telephone rings]
- Solak?
MAYBE YOU CAN DIG WITH IT.
Bazıları bana içki bile ısmarlardı. İçki içelim mi Solak derlerdi.
"Lefty, bring me my drink!"
Sana neden Solak derlerdi?
"Lefty"?
Ve o, Solak biri...
As it happens, he's left-handed.
- Adam solak! Değil mi?
- He's left-handed, isn't he?
Bana solak gibi geldi.
Well, he seemed left-handed to me.
Sanırım Harvey solak.
I believe Harvey is a southpaw.
- Harvey solak şef!
- Harve's left-handed, Chief.
Ben solak değilim.
I'm not Ieft-handed, doc.
Üzgünüm solak, bodrumda değildim.
Sorry. I wasn't in the basement. But I'II tell you what I've been thinking...
Tamami ile solak olacaksın.
You're getting to be quite a southpaw.
Adam solak.
He's left-handed.
Çocuğun silah kuşanma biçimine bakarsak, solak olduğu anlaşılıyor.
From the way this guy is wearing his gun in his holster, looks like he's left-handed.
Bu katilin solak olduğu anlamına geliyor.
Which means the murderer is left-handed.
Evet, şunu söyleyebilirim solak bir katilimiz ve... ve önceden planlanmamış bir cinayetimiz var.
Yeah, I would say that we have a left-handed murderer and... and an unpremeditated crime.
Solak olmasaydınız daha da çözemezdik meseleyi.
We would've swallowed your bait, if it hadn't been for your left hand.
- Solak değil misiniz?
- You're left-handed, aren't you?
Solak olduğun için senin hiç şansın olmadı mı?
Never got a chance because you're left-handed, huh?
Diana Lewis, et deposunda, solak boksör Rocky Balboa ile.
Diana Lewis in the meat house with southpaw Rocky Balboa.
Benim adım Solak. Nasılsın, Solak? Söyleyeceğim.
DON'T TRACE THIS CALL, SEE, AND DON'T ASK NO QUESTIONS.
Bir solak tarafından yapılan tablo!
There's a signature.
Solak güveler!
Left-handed moths!
- Solak mısınız?
- Excuse me.
Solak.
A lefty.
Solak olduğunu bilmiyordum.
I did not know what was left.
Öyle değil mi, Solak?
THEN HIS ARM WENT SOUR.
Solak oyuncu, ha?
A southpaw, huh?
İşte benim şövalyelerim. Sen, solak...
You, left hand...
O bir solak.
He's a southpaw.
- Solak ne demek?
- What's a southpaw?
Hayal kırıklığına uğramanı istemiyorum, Solak.
I GOT NO EXPECTATIONS, SLATS.