Solunda tradutor Inglês
480 parallel translation
Loganshire Düşesi, hemen solunda.
The Duchess of Loganshire, over there to your left.
Solunda olacağım.
I'll be on your left.
Yolun solunda.
Left side of the road.
Riling, ağaçların solunda diğer ikisi ağılın yanında.
Riling's over on the left of'em trees. The other two are closer to the corral.
- Solunda su olduğunu söylüyor. İşte burada, su.
He says that when he stands in front of his house, there's water on his left.
Dışarıya açılan kapının sağında ya da solunda.
To the right and left of the doorway.
Kızın solunda mı, sağında mı yoksa arkasında mı duruyordu?
Was he standing to the left of her, the right of her or behind her?
Akropolis'in solunda, Kahin mağarasının girişi var.
To the left of the Acropolis is the cave of the Sibyl.
- Solunda derin sular var.
- There's deep water on the right.
Tam şuraya, yolun solunda kumarhane yapacağız... çamları da otel için koruyacağız.
We'll build the casino left of the road right here... and save the pinewoods for the hotel.
Kütüphane holün solunda.
You will find the library to the left of the hall.
Bir adım ileri çıkarsan, tam solunda tepenin üstünde görürsün.
If you step out. he'll be just to your left on top of the ridge.
Bay Biegler'ın solunda oturan... sanığı tanıyanınız var mı?
Is anyone acquainted with the defendant seated there on Mr. Biegler's left?
Orta tarafta, yolun solunda bir fırın var.
There was a baker's halfway down on the left-hand side.
- Ön sırada, en uçtaki sütunun solunda.
- Front row, left of the far pillar.
Vasilyev'in solunda dere yatağı var.
But VassiIiev has a gully on his left flank.
Solunda.
To your left.
Stachel, Fabian'ın solunda ve biraz arkasından uç...
Stachel, fly on Fabian's left and a little behind him.
Koridorun solunda arkadan onuncu sırada Hughie isimli bir genç bekliyor.
OK, left side of the aisle, ten rows from the back, you'll find a young boy, Hughie.
Führer'in solunda Profesör Speer.
On the Führer's left, Professor Speer.
Sağında mı solunda mı?
To the right or the left?
Hall? - Seviye 2'deki asansörün solunda.
Left of elevator on level 2.
Hayır, hayır, madam hep babanızın solunda otururdu.
Madam always sat on your father's left.
Gördünüz mü? O ikinci karanlık kayalığın solunda.
See up there, to the left of the second dark crag?
Sağ kulağında biraz ağır işitme sorunu var, bu nedenle solunda durun.
He's a little hard of hearing in his right ear, so stand on his left.
Bir keresinde onun solunda oturdum.. ABD Başkanı... onun sağındaydı... Anayasa Mahkemesi'nin iki üyesi de önündeydi... 12 yaşındaydım.
And I once sat on his left... with the president of the United States... on his right... and two Supreme Court justices at his feet.
Solunda kalırsanız, kazanır ve günü kurtarırsınız.
Stay to his left and you will prevail and win the day.
Hitler kanepenin solunda oturuyordu. Yüzü yavaşça öne düşmüş ve sağa doğru sarkmıştı.
Hitler seated in the left side of the sofa, with the onward inclined face e hanging for the right.
Sağında limonluk kapısı karşında kitaplık kapısı solunda da büfe var.
On your right is the door to the orangery straight ahead is the door to the library and to your left is the sideboard.
Kırmızı bordonun büfenin solunda olduğundan emin misiniz?
Are you sure the claret was on the left of the sideboard, sir?
Yani, onca yolu geçip, buraya gelmen tereyağından kıl çeker gibi sağında solunda kim varsa üstesinden gelip, beni alman.
I mean, you come back here and run these roads, pull a thing like that back yonder, and then you beat them laws left and right.
Votka onun solunda.
Vodka. On the left there.
Şu anda ekranın solunda karşınızda endüstriyel mutfağın imparatoru hazır yemeğin Napolyon'u Bay Tricatel var.
Entering now, on the left of your screen, the emperor of fast food the Napoleon of take-away : Tricatel.
Trenin solunda ise gergedan ve zebraları görebilirsiniz.
'To the left of the train, you'll catch a glimpse of our white rhino and zebra...'
Diğer solunda.
Your other left.
Oda banyonun solunda.
It's to the left of the bathroom.
Yani solunda demek istedim.
I mean the left side of the road.
Solunda.
On your left.
Gidelim. Döndükten sonra, sahnenin solunda duracaksın. ... öne doğru eğilecek, seyirciye dönüp onlara selam vereceksin.
After you circle, you stop on your mark stage left, lean forward in the saddle, face the audience, wave, greet them...
" Sağında Toplar, Solunda Toplar,..
" Cannons to the right ofhim, Cannons to the left ofhim,
- Berbat likörün solunda.
- Your awful liqueur is to your left.
Düşman tepenin solunda!
Enemy on the left hillside!
Kaifeng bölgesinde bir vali vardı adına Bao denen dosdoğru bir adamdı, iyiyi kötüyü ayırt edebilen kahramanlar hazırdı ona yardıma Wangchao solunda idi, Mahan ise sağında.
Kaifeng County once had a governor called Bao He was upright, could tell good from evil The heroes were all willing to help him
Nasıl olur da- - - "Sahnenin solunda!"
- How the hell did you... - " Stage left!
Karpuzların solunda bolca panç var.
Plenty of punch left in those watermelons over there.
İçeri girdiğinde kütüphane solunda kalıyor.
When you come in, there's a library to your left.
İki yüz metre, tepenin üstünde, ağacın solunda.
200 meters, top of the ridge, left of the tree.
Herkes bir dakika sonra otobüsün solunda olsun... bazı kötü haberler vereceğim.
Anyone left in this bus after one minute... is gonna get some bad news.
Solunda!
Your left!
Erkekler tuvaleti alt katta yürüyen merdivenin solunda.
The men's room is downstairs, to the left of the escalator.
Bumblebee, solunda!
THUNDERCRACKER : No!