Soyguncu tradutor Inglês
632 parallel translation
Dün gece, soyguncu...
Last night, the burglar...
O terasa vardığı sırada soyguncu gitmişti.
He was gone by the time she got to the terrace.
Bu soyguncu için akşam biraz erken bir saat, değil mi, Komiser?
A little early in the evening for this burglar, isn't it, Commissioner?
Soyguncu, ha?
The burglar, huh?
Söylemek istediğim, efendim, şu ki, soyguncu daha önce asla kimseye zarar vermemişti, buna karşın daha işin başında yatak odasının penceresinden beni sordun.
What I mean, sir, is that the burglar had never harmed anybody before, yet from your bedroom window when you called in, you asked for me.
Yani, bence, soyguncu aç bir sokak kedisine benzer.
I mean, to me, a burglar is like a hungry alley cat.
Ne türden bir soyguncu bir evi soyar ve böyle bir yüzüğü kurbanın parmağında bırakır?
What kind of a burglar robs a house and leaves a ring like that on the victim's finger?
Müthiş bir ilerleme kaydediyorum, fakat, görüyorsunuz, bir soyguncu arayacağımızı sanmıyorum.
I'm making terrific progress, but, you see, I don't think we should be looking for a burglar.
Hiç aklınıza geldi mi, belki de soyguncu telefonu ondan sonra kullandı ve sonra da onu silip temizledi?
Did it ever occur to you that maybe the burglar used the phone after she did and then wiped it clean?
Fakat biz bir soyguncu arıyoruz, korkudan bir kadını, susturmak için de, bir başkasını öldüren bir adamı.
But we are looking for a burglar, a man who killed one woman out of fear, who killed another to silence her.
Dinle, niçin gidip evden saat 23 : 00'te kaçacak ve bir soyguncu gibi davranacak birini bulması ve kendisine bir tanık sağlaması olanaksız olsun.
Listen, why couldn't he go out and hire somebody to run out of the house at 11 : 00, pretend to be a burglar. Provide him with an alibi.
Soyguncu mu?
The burglar?
Soyguncu.
The burglar.
İhtiyar soyguncu.
The old highwayman.
Kringelein, ihtiyar soyguncu. Sizinle oyun oynanmaz.
Kringelein, you old robber, you're hopeless.
" Herkes : Seni seviyorum! Polis ya da soyguncu, rahip ya da kilise ziyaretcisi, herkes söylüyor :
" Everyone says I love you, the cop on the corner and the burglar, too, the preacher in the pulpit and the man in the pew, says I love you.
Seni soyguncu.
You're a robber, you are.
Hayır, ben bir soyguncu değil, sadece bir baş belasıyım.
No, I'm not a highwayman, just a nuisance.
Elsie Mae Adele Brunch Sousè'nin babası, az önce soyguncu yakaladı.
Elsie Mae Adele Brunch Sousè's father just caught a burglar.
Tamam soyguncu.
Okay, robber.
Sanırım. Soyguncu olmalı.
I, I think so.
Soyguncu buradaki pencereden içeri girmiş.
The house breaker comes in through this window over here.
" Kapıdaki bekçi, dört soyguncu...
" and the gatekeeper had no reason for suspicion...
soyguncu kadınlar.
Fine way to make a livin', robbin'women.
Burası küçük, soyguncu bir kulüp.
This is eine kleine clip joint.
- Seni soyguncu!
- You robber!
Siz soyguncu musunuz?
Are you thieves?
Orada bolca soyguncu ve hırsız var.
There have been several burglaries, and mother's a bit on edge.
Belli ki, tecrübesiz bir soyguncu ama kurban için işkence.
Just your typical case of an amateur running amok, although the consequences for the victims are severe.
Soyguncu mu öldürmüş?
It was armed robbery? Yes.
O aynaya baktığımda, bana arkamdan bakan bir soyguncu görmek istemiyorum.
I don't wanna look in that mirror and see nothing but a stickup man staring back.
Böyle bir gecede soyguncu olmak...
Oh, to be a highwayman on a night like this.
Tek başına maskeli bir soyguncu bir çuvala doldurarak yaklaşık 2 milyon doları...
A lone bandit wearing a rubber mask today took an estimated $ 2 million...
Bir soyguncu değildi.
It wasn't a burglar.
Soyguncu olduğumu kim söylüyor?
Who says I'm a holdup man or look like one?
Soyguncu da öyle.
And so did the holdup man.
Baron, evinizde bir soyguncu ve katil bulunuyor.
Monsieur le Baron, you have in your house a robber and assassin.
Korkma, ben soyguncu değilim.
Don't be afraid, I'm not a robber.
Hiçbir soyguncu o odaya giremez.
No burglar could ever get into that room!
Sen ve telsizle bağlantı kurduğun bu seyyar soyguncu.
You and this mechanized bandit you contacted by radio.
Şimdi, bak, bir çatlak cinayet peşinde koştuğu için ya da bir yabancıyı elinde tutan bir soyguncu tetiği çektiği için cinayet işleniyor, ve işleyenleri gören olmuıyorsa, ipucu olmadan polis ne yapabilir?
Now, look, if a murder just happens because a crackpot goes on a killing spree, or a stick-up artist holding up a stranger pulls the trigger, if they get away unseen, what can the police do without clues?
Soyguncu aydınlıktan içeri girer, bir kaç şey alır, fakat dikkatsiz birdir.
A burglar breaks in through the skylight, takes a few things, but he's careless.
Dikkatsiz soyguncu yangın çıkarır.
A careless burglar starts a fire.
Aşağılık soyguncu!
You dirty robber!
Soyguncu olduğumuzu zannetti.
She thought we were robbers.
Soyguncu bir çete olduğunu duymuştum, Mito'dan Tengu ya da öyle bir şeydi, son zamanlarda etrafta dolanıyormuş.
I hear there's a gang of thieves, Tengu from Mito or something like that, running around, lately.
Seni rezil soyguncu.
You blackguard! Robber!
Biz soyguncu değiliz.
We're rustlers, not train robbers.
En azından soyguncu değildi, buna şükretmeliyiz.
He wasn't a robber. We should be grateful for small mercies.
- Soyguncu!
Robber!
Soyguncu.
He's a highway robber.