Spend tradutor Inglês
26,330 parallel translation
Neden kalan hayatını parmaklıklar arkasında geçiren Graff yerine sen olasın?
Hobbs : Why should you spend the rest of your life behind bars instead of Graff? Think about it a minute.
Arada bir geceyi beraber geçirip, sabahları beraber uyanıp, birkaç kahve içip, sarılmak istediğimi söylesem işleri berbat eder miyim?
Am I messing things up if I say I wish once in a while we could... spend the night together, wake up in the morning, have a cup of coffee, cuddle? All right, off you go. Seriously?
Bebeğim, yalnız kalmak istemezler mi sence?
Baby, you don't think they want to spend it together?
Onlar öldükten sonra burada saatlerini geçirirdi, hatırlayarak.
After they died, he'd spend hours out here, remembering.
Çünkü çocuklarımız bizimle harcadıklarından daha fazla zamanı birlikte harcıyorlar.
Because our boys spend more time together than they spend with us.
- Shuwa. ... Shouko-chan'la bol bol sohbet edebilmek için her gün sabahları üç dakika Shuwa öğrenelim.
In order to talk to Shoko lots more, would you spend three minutes of homeroom each morning learning sign language?
"Böyle geldi böyle gider."
"Will he spend his whole life like that?"
- Hayatlarını orada çalışarak geçiren insanların hâlinden anlamamak imkânsız olurdu.
One couldn't fail to have sympathy for anyone who has to spend their working life down there.
Yine de benim daha aşağılık olduğumdan bahsedip duruyorsun.
And yet you spend so much time telling me that I'm a lesser thing.
Okulda geçirdiğimiz zaman hepimiz için çok özel.
The time we spend in school is special for all of us.
Onu seyrederken sayısız saatler harcadım. Tüm açılardan inceledim.
I spend countless hours contemplating it studying it from all angles.
Sonra para ve siyasete adanmış bir hayat yaşamama ısrar ediyorsun.
then insist I spend my life devoted to money and politics
Sana kalsa neye harcardın?
What would you spend the money on?
Ki o zenginlik Albizzi'nin olacak yakında. Ve onu paralı askerlere harcayacak.
That wealth will soon be Albizzi's and he will spend it on more mercenaries.
Pazzi'nin kanlı parasını harcamayı bırakamıyorsun, değil mi?
Stopped off to spend some of Andrea Pazzi's blood money, did you?
Bu hayat yolculuğunda önündeki yola odaklanman en iyisidir. Çünkü aşağıya bakarak çok zaman geçirirsen boynun kasılıp kalabilir.
See, on this journey of life, it's best to stay focused on the road ahead,'cause if you spend too much time looking down, you might just end up with a crick in your neck.
Onunla biraz zaman geçir, olur mu?
Just spend some time with her, okay?
Ömrümün kalanını kodeste geçirmek istemiyorum.
I don't want to spend the rest of my life in prison.
Hayatımın geri kalanını Hapiste geçirmek istemiyorum
I don't want to spend the rest of my life in prison.
Tüm birikimlerimi harcamaya hazırım.
I'm willing to pretty much spend every penny I have, too.
Bir gün zaten sadece koltuğa gömülüp film izleyebileceğiz ancak. O yüzden şu an zamana meydan okuyup hafta sonumuzu Sonsuz Şehir'de geçirelim.
Look, someday, watching movies on the couch is the only thing we'll be able to do, but right now, let's fire a warning shot right through Father Time's beard and spend a weekend in the Eternal City.
Alex, iyileşene kadar birkaç gün daha kalmak istemediğine emin misin?
Alex, are you sure you don't want to spend a few more days here to recover?
- Savaş zamanında yaşadın mı evlat?
You ever spend any time at war, son?
Önümüzdeki bir kaç haftayı bu soy araştırmasıyla harcayabiliriz ama bence Baskerville mirasçılarının katilini bulmanın daha hızlı bir yolu olabilir.
We could spend the next few months doing genealogical research, but I think there might be a more expeditious way to identify the murderous Baskerville heir.
Onunla zaman geçirdikçe evinde daha fazla ganyan ve iddia kuponu buluyorum.
More time I spend with him, the more racing forms and bookie slips I find all over his apartment.
Tamam, gidin.
Fine. I don't wanna spend the next hour filling out paperwork. Just go.
Burada Middle'da sinemada çok vakit geçiririz.
Out here in the middle, we spend a lot of time at the movies.
Sanırım bu aslında birbirimizle zaman geçirmek istediğimiz anlamına geliyor.
So, uh - - So I guess that means we actually want to spend time together.
İnsanlar nasıl bu filmde zaman geçirip filmi yanlış anlarlar?
How can people spend all this time on a movie and get it so wrong?
Ben bu akşamı bu araştırmayla geçireyim çoklu orgazm için potansiyel protokolü bulayım sonra da yarın Bayan Jackson ile başlayalım, olur mu?
Why don't I spend some time with the research this evening, try to come up with the potential protocol for multiple orgasms and then we can start with Miss Jackson tomorrow?
Ama ben yıllarımı erkeklere yardım ederek geçirdim ve şimdi de içeride seninle ilk tanıştığımız zamandaki gibi seninle aynı acı çeken bir kadın var ve bu sana yapılan iyiliğin karşılığını ödemek için karşına çıkan şans.
But I did spend a lot of years helping out men, and now... there is a woman in that room struggling in the same way you did when we first met and this is your chance to, you know, repay the favor.
Ev arkadaşımla bir gece daha kalamam.
I could not spend one more night with my roommate.
- Birlikte zaman geçiririz.
- Spend time together. - Jesus. Bye!
Nina'ya video oyunlarında çalıştığımı söyledim ve şimdiden ofiste neden bu kadar zaman geçirdiğimi merak ediyor.
I told Nina I work in video games, and she's already wondering why I spend so much time at the office.
Dükkanı açmaya geç kalacağım ve seninle biraz daha zaman geçirmek için birkaç ineğin öfkesini göze alıyorum.
I'm gonna be late opening up the shop, and I'm gonna risk the wrath of a bunch of uber nerds to spend some more time with you.
İnan bana, seninle daha fazla zaman geçirmek isterim ama patron çok öfkelidir yani... 7 / 24 telefonun açık olmalı.
Believe me, I'd rather spend more time with you, but my boss is intense, so... You're on-call, like, 24 / 7.
Sonra bütün gün çaresizce kardeşimin arkadaşları bana işkence ediyordu.
But then I'd inevitably spend the whole day being tortured by my sister's friends.
Gece kanepesinde yatmana izin vermez.
Won't let you spend the night on his couch.
Doğum gününü tuvalette geçirmek istiyorsan memnuniyetle seninle birlikte geçiririm.
So, if what you need is to spend your birthday in a bathroom, I'm happy to do it with you.
Bu 250.000 doları nasıl harcayacağımız fikrimin bir çeşit sunumu.
This is part of my presentation for my idea on how to spend the $ 250,000.
Kıkırdaya kıkırdaya ve dekikodu yapa yapa saatlerinizi geçirirdiniz.
You two would just spend hours up there, just giggling and gossiping.
Bir bulmacaya 3 yıl harcamak çok fazla.
Three years is too long to spend on one crossword.
Anneme göre üçüncü sınıfa da üç yıl harcamak çok fazla.
According to my mom, it's too long to spend in third grade too.
Her zamanki gibi paranı harcayınca peşinden geliyorlar.
As always, spend your money and they will all come running.
İncileri dökmeseydin ben de son 3 günü meclisimi seni affettirmek için ikna etmeye çalışarak geçirmem gerekmezdi.
And you might not have fumbled the pearls, and I wouldn't have had to spend the last three days convincing my privy council to let me pardon you.
Babamla vakit geçirmek benim için de olumlu oldu.
- It is, it's positive for me to spend time with my dad, you know, so...
- Neden benimle vakit geçiriyorsun ki?
- Why do you spend any time with me?
Seninle vakit geçirmeye çalışıyorum. Önceden denedim. Üç yıl seninle konuşmadım ama işe yaramadı, şimdi bunu deniyorum.
I'm trying to spend time with you, and I tried, already, not speaking to you for three years and it didn't work, so I'm trying this.
Babanın parasıymış gibi harcamasana!
Or will create a natural we start from zero again Do not spend my money!
Yaz tatilimi nasıl mı geçirdim?
- Oh. How did I spend my summer vacation?
Yarın herkes gözünü açıp dese ki :
If everybody woke up tomorrow and said, " We're not gonna spend another fucking dollar