Sunday tradutor Inglês
10,384 parallel translation
Peki, o halde pazara ne dersin?
Well, how about Sunday, then?
Ben bir pazar öğleden sonrasında büyük bir restoranda mönüyü belirleyen şefim.
Okay, I'm a chef on a Sunday afternoon setting the menu at a big restaurant.
Her Pazar gelir, dua ederdi.
He- - he preached there every Sunday, you know?
Bugün pazar!
It's Sunday!
Her Pazar kendi dondurmamızı yaparız.
We make our own ice cream every Sunday.
Herhangi bir Pazar. Beklerim.
Any Sunday, mate, you're welcome.
Bir pazar günü, öğleden sonra...
On a Sunday afternoon.
6 Ocak Yortu Ziyafeti biliyor musun?
You know Sunday is the Feast of the Epiphany?
- Bugün Pazar biliyorsun değil mi?
- You do know it's sunday, right?
Hayvanlar pazar günü hastalanmazlar mı?
Animals don't get sick on Sunday?
Her Pazar burada mısınız?
You guys are here every Sunday?
- Pazar iyi mi senin için?
- Is Sunday good for you?
- Pazar görüşmek üzere.
- See you Sunday.
- Pazar günü görüşürüz.
- I'll see you guys Sunday.
Pazar.
It's a Sunday.
â ™ ª Eski Tanrılar ve yeni oyun â ™ ª â ™ ª Bizi karşılamaya â ™ ª â ™ ª Bir pazar günü dirilmiş geldi â ™ ª â ™ ª Roma'yı anlattım â ™ ª â ™ ª Tek yol buydu... â ™ ª
♪ The old gods and the new game ♪ ♪ we happen to meet ♪ ♪ came alive on a Sunday ♪
- Tamamen değil. Sadece Cuma'dan Pazar'a.
Not full time, just Friday through to Sunday.
Islak bir Pazar günü mutluluğumdan ayrılıp, eski hüzünlü günlerime geri döndüm.
One damp Sunday afternoon, I roused out of my happiness and into my current misery.
Dokuz yaşında, pazar okulundan sonra OB'nin maçlarını izlemeye gittiğimden beri
Since I was nine, and I played truant from Sunday school to see OB play -
Pek de pazar gününe uygun değil, ne dersiniz?
That's not really a Sunday item now, is it?
- Gidinceye kadar her pazar çalışabilirdim.
I could work every Sunday until I go.
Sense Isırganotu Kelly için pazar günü birkaç saat çalışıyordun.
You had a couple of hours on a Sunday working for Nettles Kelly.
Kızarıklıkları için dükkâna genellikle pazar sabahı gelir.
She usually comes into the shop on Sunday morning for her rashers.
Beni bu pazar ziyaret etmek ister misiniz?
Would you like to come visit me this Sunday?
Pazar günü Luise ile Zürih'e gidiyorum.
I will leave for Zurich on Sunday with Luise.
Senede yirmi beş bin sterlin maaşlı, ucuz takım giyen bir salakla evlenip pazarları hırdavatçıda gezinip fayans bakmak mı isterdin yani?
Being married to some cretin who earns 25 grand a year and wears Next suits, tooling around BQ on a Sunday buying fucking tiles?
Pazar günü New Market Geçidinde.
Sunday at New Market Gap.
Stonewall Jackson hep pazar günleri savaşmış.
Stonewall Jackson always fought on a Sunday.
Her pazar sana çiçek bırakacağım.
Every Sunday I'll put flowers on you.
Bir pazar sabahı için harika olurdu bu.
Now that'd be a perfect Sunday morning.
Babam da, Pazar günü akşam yemeklerinde nadiren gördüğümüz biriydi.
And my father, someone we saw at the occasional Sunday dinner.
Bizim zavallı Rob her pazar bize gelmek ve son bölüm hakkında düşüncelerini söylemek zorunda.
And every Sunday poor old Rob has to come over and give his opinion on the latest chapters.
Her pazar mı?
Every Sunday?
Her pazar sabahı yaptığın şey bu mu?
- Is this what you do every Sunday morning?
Affedersin, bugünün Pazar olduğunu sandım da.
Sorry, I thought it was a Sunday.
Bugünün Pazar olmadığını bildiğini hepimiz biliyoruz bence.
I think we all know that you know that it's not on a Sunday.
- Ve Pazar günleri çift sarı çizgisine park etmemen konusunda anlaşabileceğimizden şüphe duysam da...
... or we will ever agree... that you can park on a double yellow line on a Sunday...
Sen her pazar televizyon seyredersin.
You could turn on the TV any given Sunday.
Pazar İkramı olarak mum istemelisin, aptal pantolonlar değil.
You should ask for candles for sunday treat, not dumb jeans.
Pazar İkramı olarak mı?
- For sunday treat?
Artık bir sürü ikram olacak, hem de sadece pazarları değil.
There will be so many treats, and not just on sunday.
Tanrı, Yahudilerin Cumartesi gününü Pazar gibi yaparsa, sorun olmayacaktır.
If God lets the Jews have Sunday on a Saturday, he'll be cool with this.
- Pazar öğleden sonra getiririm.
I'll have him back Sunday afternoon!
Pazar gidip erkenden işimize bakalım.
Let us travel out on Sunday, get a jump on things. "
Bir pazar doğmuşsun kesin sen.
You must be born on a Sunday?
Pazar doğdun, değil mi?
You born on a Sunday?
Geçen hafta bedava külâhta kar dağıttılar.
They gave out free snow cones last Sunday.
Babam her pazar kiliseye giderdi. Öte yandan sağlam bir içiciydi.
My dad went to church every Sunday, and he was a mean drunk.
Yaffa Cafe, pazar.
Yaffa cafe, Sunday, be there.
Güneşli bir Pazar öğleden sonrasıydı.
It was a Sunday afternoon.
Pazar günü mü doğdun?
You born on a Sunday?