Sünger tradutor Inglês
1,023 parallel translation
Bundan sonra sünger taşı yemeyelim.
Let's not eat pumice stones any more
Yanlışlıkla sünger taşı yedim.
I swallowed pumice stone by mistake
Basit bir sünger bile daha dayanıklı.
Even the simple sponge is more durable.
Yoksa sünger düşünür mü?
Or does a sponge think? I don't know.
Bilmiyorum. Ben insanım, sünger değilim.
I am a man, not a sponge.
Peki, sizce bir sünger düşünür mü?
Do you think a sponge thinks?
Sizce bir insanın bir sünger kadar ayrıcalığı olmalı mı?
Do you think a man should have the same privilege as a sponge?
- Herkes sünger gibi içiyor Patron.
- This turn a 10-gallon party, Boss.
Ama önce bana yarım düzine sünger ve birkaç kilo sabun getir.
But first, bring me about half a dozen sponges and a few pounds of soap.
Devam et sünger, iyice ıslan.
Go ahead, the sponge, soak it up.
Annem doğum günümde bana sünger kek yapmıştı.
Me mum made a sponge cake for me birthday tea.
Gonji artık Sünger off nefret ediyorum.
I hate to sponge off Gonji any longer.
Tüm yaşananların üzerine sünger çekmek istiyorum.
I want to leave all that behind me.
Zihinlerimiz bir sünger kadar boş, düşünceye ihtiyacı var.
Our mind so empty, like a sponge. Needing thoughts.
Sünger gibi ama hiç göstermez.
Like a sponge, only he never shows it.
Siz çingeneler sünger gibi içiyorsunuz.
You Gypsies drink like fish.
- Sünger de her yere uyar.
- A sponge fits in any place.
Onlara, kesin bir dille buraya gelmeleri ve geçmişe sünger çekip yeni bir hayata başlamaları talimatını vereceğim.
My instructions Will be to tell them... in no uncertain terms to come in... and Wipe the slate clean, to start a new life.
Sigaramla koltukları yakarım, sünger gibi içerim, ona yalan söylerim.
I burn cigar holes in furniture, drink like a fish, lie to her.
Yunan sünger avcılarının kurduğu bir kasaba var orada.
There's a town of Greek sponge fishermen down there.
Onlar tuz dolu, sonra da sünger gibi içmeye başlıyorsun.
They're full of salt, and then you start drinkin'like a fish.
- Scorch, kıskaçlı sünger lazım.
- Scorch, I need some more sponge clamps.
Tanrı aşkına, büyük bir sünger lazım.
Give me some big hunks of sponge, for ctyin'out loud.
- Büyük sünger de.
- Also some big sponges.
- Sünger.
- Sponge.
- Daha sünger verin.
- More sponges.
Sünger avcısı olmak istiyorum.
I want to be a sponge fisherman.
6 : 30'da sünger için dalmak.
By 6 : 30, diving for sponges.
Sünger nedir ki?
Hey, what's sponges?
Sünger.
Sponge.
- Scorch, kıskaçlı sünger lazım. - Tamam. Bir dakika, Les.
I've just returned from outside the newly built conference hall in Panmunjom.
Tanrı aşkına, büyük bir sünger lazım.
The hall is a symbol of the renewed hope for peace.
- Büyük sünger de. Şunları kullan. - Kanama var.
It is almost finished, and you can still smell the greenness of the wood.
- Sünger. - Daha sünger verin.
Bring that truck over here for the P.O.W.'s!
- Sünger.
Watch it!
Koruyucu sünger giyiyorlar.
They're wearing protective padding.
Onlar çürümüş ahşap dışına yapılmış, ıslak havalarda bir sünger gibi şişer.
They made it out of rotten wood, it swells up like a sponge in wet weather.
Susamış yer yüzeyi, arzulanan ıslaklığı sünger gibi içine çekiyor.
The thirsty earth soaks up the long-awaited moisture.
Ve bir sünger gibi içtim.
And I drank like a sponge.
Louis sünger gibi içerdi.. ... kalbinin zorlamasıyla belki biraz azaltmış olabilir.
Louis drank like a fish....... maybe he cut down a little when his heart kicked up.
Bir sünger gibisin.
You're like a sponge.
Geçmişe sünger çek.Lu Tung Chun dürüst biri, onu affetmeyi dene.
Lu Tung Chun is a fine and upright man. Forgive him.
Sünger, lütfen.
Sponge, please.
Ama artık, Bayan Fuller geçmişine sünger çekti... ve Violet için de aynını istiyor.
But now, Mrs. Fuller has overcome her past, and she wants the same for Violet.
Dondurma gibi.. yumuşak ve sünger gibi.
Like the ice cream... soft and squishy.
Geçmişte olanların üzerine bir sünger çekmiştim. Franz?
Franz was at Reinhold's and said he'd like to join us again,
Islak sünger gibi.
Like a wet sponge.
Habersizce sünger gibi emdi. Sonsuz mutluluk.
He soaks it up obliviously :
Geçmişte olanların üzerine bir sünger çekmiştim.
And all that stuff from the past was over and done with.
- Görüşürüz, sünger!
- So long, sucker.
- Evet, sünger gibi.
- It's like a sponge.