English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ S ] / Sıfır

Sıfır tradutor Inglês

12,368 parallel translation
Öyleyse ilk cinayetin bir değil de sıfır olması gerektiğini mi söylüyorsun?
So are you saying that the first murder should've been zero, not one?
# Yıllardan sıfır bir
* ln the year of'01 *
Herkesin denize sıfır bir eve ihtiyacı var.
Everyone needs a beachfront address.
Aslında 8'le başlayan ve yığınla sıfırı olan bir rakamdı.
Actually a shitload of zeros starting with the number 8.
- Rakamlar hâlâ sıfır, Angie.
I'm still seeing zeroes over here, Angie. Listen.
... ama o zamandan beri hiçbir şey olmadı koca bir sıfır.
And ever since then, nothing. Bupkis.
Sıfır bağlantı, tamam mı?
Zero ties, okay?
On, sıfır, sıfır, sıfır, sıfır.
Ten zero, zero, zero, zero.
Sıfır. Orada hiçbir şey olmuyor.
Nothing happening down there.
Burası ultra özel, tamamiyle zehirden oluşan sıfır ayak izli dairemiz.
This is the ultra-exclusive, fully-toxic, zero-footprint suite.
Plomo Quinones'nun ise sıfır.
Plomo Quiñones... cero.
İşte, 28 galibiyet, sıfır yenilgi, 24 nakavt ile Panama, El Chorrillo'daki kenar mahallelerden gelen Roberto Duran.
With 28 wins, zero losses and 24 knockouts... from the slums of El Chorrillo, Panama Roberto Durán.
Sıfırda başlar.Sıfırda kalır.
Starts at zero. Stays at zero.
Ve sıfır baskılar olursa, Bay Jimmy. O zaman bize söyleyecek Tek bilmemiz gereken şey.
And if they zero pressure, Mr. Jimmy, then that gonna tell us all we need to know.
Biz öldürmek hattında sıfır basınç var.
We got zero pressure on the kill line.
Sıfır akış, doğru mu?
- Zero flow, correct?
Bayan Peregrine yarın gece döngüyü sıfırlamak için burada olmazsa ev bombalanır. Temelli mi ayrılıyoruz?
Are we leaving for good?
Ve Miller onları tekrar rezerve ediyor, ama sıfırı tükettim bu arada.
And Miller's re-booking them, but I'm tapped out.
Yüzde sıfır almaya ne dersin?
How about zero cents on the dollar?
- Seviye çok yüksek, görüş alanı sıfır.
- The seas are too high, zero headway.
Görevimizi başarıyla tamamladık. Tinian'a sıfır zayiatla rekor sürede ulaştık. TİNİAN'DAKİ MARİANA ADALARINA VARIŞ 26 TEMMUZ 1945
We accomplished our mission, reaching Tinian in record time with zero casualties.
Tekerleme dört buçuk kere tekrar ediliyordu. Perdede, kuyrukta, tempoda, hacimde ya da seslendirme kesinliğinde sıfır farklılık var.
The verse was repeated a total of four and a halftimes with zero variation in pitch, span, tempo, volume, or articulatory precision.
sıfır kasım var.
I have zero muscles, I have zero muscles.
Korkunç solda sıfır kalır.
Horrifying's the best of them.
Bu sıfır toplamsız oyun.
It's a non-zero sum game.
"Sıfır toplamsız oyun."
"Non-zero sum game."
Tüm S sınıfı kahramanlar çağırıldığından siz de gelin Genos-sama.
please come too.
Eminim ki sırf S sınıfı kahramanlara yakın olmak gibi aptalca sebepler yüzünden buradasındır.
I bet you're only here for some creepy reason like getting close to us Class S heroes.
Arabadan fırladığında boynun kırılmış.
You fractured your neck when you were thrown from the car.
Ancak yine de her şey yedinci aramada yatak odasında bulunan bir anahtar cesedi yakmak için kullanabileceği çalışır durumda bir yakma fırını varken hemen yatak odasının dışında bulunan kemikler...
But it still all comes down to... a key in his bedroom on the seventh search, bones outside of his bedroom when there's a perfectly good working smelter that would be a much better place to burn,
Baba, Bill bana mısır gevreğinden fırlattı.
Ew. Daddy, Bill flicked his cereal at me.
Sadece grupla birlikte hareket ederse hayatta kalır ve bir kar fırtınasında onları kaybetmek çok kolay.
But he'll only survive if he stays with the group and it's so easy to lose them in a blizzard.
Kuzey Harvard'takiler gibi fırlatma bölgelerinde kullanılır.
Used to launch naval cell like the ones in North Harvard. [? ] It's highly corrosive.
Çöp yakma fırınına sığmaz.
- He's not gonna fit in the incinerator.
Küçük sınır karakolunda sıkıştı eteklerin aşağısında yolların nerede tükendi ve durdu bir sese kadar, vicdan kadar kötü, Ara verilebilir değişiklikler çaldı Sonsuza dek fısıltıyla
In the little border station tucked away below the foothills where the trails run out and stop till a voice, as bad as conscience, rang interminable changes on one everlasting whisper day and night repeated...
Başka bir 4. Sınıf daha gördük ve bu Aldridge Konağı'ndakinden daha iyonlaştırılmış gibi.
We got another Class 4, and this one's even more ionized than the one at the Aldridge Mansion.
O daha yeni bekar kaldı ve bir yabancı ile mercineği fırına vermeli.
She's newly single and needs to hook up with a random stranger.
Gerçekten ne yaptığını anlamıyorum, okulda hep çok enerjiktin senden bu yüzden çok hoşlanmıştım, ama şimdi bakıyorum da hiçbir şey yapmıyor, fırsatları kaçırıyorsun.
Will, I don't know what's going on with you. At school, you always had a million different things going on. Your energy was contagious.
John F. Kennedy az sonra sizi evlerine davet edip yaptıkları yenilikleri izlemeye çağırıyor.
For the next hour, Mrs. John f. Kennedy invites you to visit the president's house and see some of the restorations she's made in its interior.
Ah, kaçırılmayacak fırsat.
Oh, that's a steal.
Belki de konuşmaya fırsatım olmadığındandır.
Well, maybe it's because I couldn't get a word in.
Bugün brokoli eşliğinde fırında patetes, tavada kızartılmış Halibut ve yanında pilav, meyve kuplarıyla, ve patates kızartması eşliğinde biftek sandviç.
Today we have a loaded baked potato with a side of broccoli, a pan-seared Halibut served with rice and a fruit cup, and a steak sandwich that comes with fries.
Ne zamandır bu sınıf zaten nedir?
How long is this class anyway?
Bu yüzden, bir olmamalıdır dürüstlük yönetim sınıf?
So, shouldn't I be in an honesty management class?
Kuş patatesler ve pastayla birlikte fırında.
The bird's in the oven along with the potatoes and the pie.
Biz bu ülkenin topraklarının sahibi beyaz seçkin sınıfız. Ve parçalayıp kolonileştirmek için büyük acılar çektiğimiz bu ülkeyi dilimlere ayırıp, katoliklere, yahudilere, karanlık insanlara, yada italyanlara bırakmak gibi bir planımız yok.
We are the landed white gentry in this country and we have no plans to carve off a strip of this country, which we have gone to great pains to break and colonize and hand it over to Catholics, Jews, darkies or dagos.
- Birazcık fışkırıyor.
It's just gushing a bit.
Ekmeğimi fırından çıkarır mısınız?
Will you please get my bread out of the oven?
Abraham'ın ağzından çıkan her fısıltı koca kasabada anında yankılanır.
This town echoes every word Abraham breathes.
Kasabamızda Alman bir fırıncı da varmış ama böyle kafamıza kakacağınızı ummazdım.
I heard a German working here, but I think they will show no.
Hayır, sınıfındaki kızlardan biriydi.
No. No, it was one of the other girls in the class.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]