English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ T ] / Takin

Takin tradutor Inglês

1,286 parallel translation
Pekala, bak, bu akşam tekneyle kıyıda bir tur atacağım.
Well, listen, I'm gonna be takin a run up the coast this evening.
- Duş alıyor.
- He's takin'a shower.
Yerine alışıyormuş gibi görünüyor.
Looks like he's takin'to the place. Come on.
Şey, sanırım Alice'i buradan aldığımı da biliyorsunuz.
WHAT YOU AFTER? WELL, I GUESS YOU KNOW WE BEEN TAKIN'ALICE PLACES.
Kızımı benden alamazsın!
YA AIN'T TAKIN'MY GIRL!
Bu gençlerin arkadaşlık etmesi umrumda değil ama kızımı benden alamazsın!
I DON'T MIND YOUR YOUNG'UN BEIN'FRIENDS WITH MY GIRL, BUT AIN'T NOBODY TAKIN'HER!
Daha fazla uğraşamam seninle.
I AIN'T TAKIN'NO MORE OF THIS.
Onu ve seni eve götürüyorum!
I'M TAKIN'HER AND I'M TAKIN'YOU HOME!
Artık annemi alıp dövemezsin!
YOU NO TAKIN'MY MAMA AND BEAT HER!
Sakin sakin.
Takin'it cool.
Sonra emlak işine soktular burunlarını,..... milletin evlerini alıp büyük paralar kazanmaya başladılar.
Then they got their fingers into real estate started makin'a lot of money takin'over people's homes.
Birbirimizi soyuyoruz. - Sahi mi?
I'm rippin'your clothes off, and you're takin'my clothes off
Evet ama su almaya başladık.
Yeah, but we're takin'on water here.
Bu hareket evsiz kedileri sokaktan uzak tutmaz mı?
Doesn't this beat takin'strays off the street?
Ben de bir iliskide yavas ilerleme taraftariyim. iste bundan bahsediyorum.
- I believe in takin'things slow, too. - That's what I'm talking about.
Annesi oyalanıyor, ona buna bakıyordu.
His mom was takin'her time, choosing'this, lookin'at that.
Ve eğer sen, ona sahip çıksaydın, yaşama şansını elinden almayacaktın.
AND IF YOU HAD, YOU WOULDN'T BE TAKIN'CHANCES WITH HER LIFE.
- Hangi şansı almaktan bahsediyorsun?
WHAT'S THAT ABOUT TAKIN'CHANCES?
Oğlum altı aydır yağı kullanıyor.
My boy's been takin'the oil for six months.
Alıp gidiyor
[Karp] He's takin'off with it.
Çocuklarımın yerlerde sürünmesini izlemek için mi?
To see my kids takin'falls?
Annene bakmakla çok iyi bir iş yapıyorsun.
You do a good job takin'care of your mom.
Ben Uyuyan Güzelle konuşayım.
I'm just takin'care of Sleeping Beauty.
Çünkü her dört saatte bir seni klozete götürüp poponu silmeyeceğim.
Because I'm not takin'you to the potty every four hours, wiping'your butt.
Seni tepeye götürüyorum, Clyde, evlat.
I'm takin'you up the hill, Clyde, buddy.
Nereye gidiyoruz? Sadece yürüyüşe çıktık.
Just takin'a walk.
Eroin işindeki senin payını şu andan itibaren artık ben alıyorum.
I'm takin'your percentage of the heroin business... as of right now.
Seni buluşma yerine götürüyorum, Joe sana bir doktor bulacaktır... ve doktorda seni iyileştirecektir... iyileşeceksin.
I'm takin'you back to the rendezvous, Joe's gonna get you a doctor... the doctor's gonna fix you up and... you're gonna be okay.
On sene hapis ile bir orospu... çocuğunun hayatı arasında seçim yapmak gibi... birşey olamaz bile.
The choice between doin'ten years... and takin'out some stupid motherfucker... ain't no choice at all.
- Şimdi ondan yana mısın yani?
- You takin'his side?
- Ona eşlik ediyorum.
Who the hell are you? I'm takin'care of him for the weekend.
Yürüyüşe çıkıyorum.
Takin'a walk.
- Bir şeyiniz yok.
Take it. I'm takin'it.
Hayatımı, arabalarla uğraşarak ve kız kardeşime göz kulak olarak geçiriyorum.
I spend my life workin'on cars and takin'care of my sister.
Bu adamı eve almayacağım.
I am not takin'this guy home.
Sadece onu yemeğe götürüyorum.
I'm just takin'her out to dinner.
O ördeği yüzmeye mi götürüyorsun?
Takin'that duck for a swim?
Şimdi tüm müşterilerini alıyorum.
Now I'm takin'all your customers.
Oyuncak ayıları çekerken aklıma geldi.
I was takin'pictures of teddy bears when I thought of it.
- Kevin ile mi?
- Takin'Kev?
Pekala, seni eve götürüyorum.
All right, I'm takin'you home.
Sence nasıl bir riske giriyorlar ki?
What kind of chances do you think they're takin'?
Hayatı boyunca insanların kaprislerine tahammül etti.
Spent his whole life takin'shit from people.
Saçmalıklarla uğraşamam.
I'm not takin'any crap from you, pal.
Kocanın işi neden bu kadar uzun sürdü?
What's takin'your husband so God damn long?
Bir şeyleri parçalarına ayırıp nasıl çalıştığını görmeyi severim.
I like takin'things apart, seein'how they work.
Perşembe günü buradan on sekiz milyon Dolar alacağız.
We're takin'$ 18 goddamn million out of here on Thursday.
Sen ondan yana mısın? Huh?
Are you takin'his part?
Biz silahı eline alıp birini vurmaktan bahsetmiyoruz.
We're not talkin'about... We're not talkin'about takin'a gun and shootin'somebody.
Benim çocuğum kimseden sadaka almaz.
NO BOY OF MINE IS TAKIN'A HANDOUT.
- Bunlar bana lazım.
Well, this is what I'm takin'.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]