Touch tradutor Inglês
42,310 parallel translation
Şunu iyi anla, taş gibi olacak ;
Get it right, she should be fine, touch wood.
Ateşi var.
Um, she's warm to the touch.
Makyaj yapalım.
Touch-ups. Yeah.
- Seninle iletişim içinde olacağım.
- I'll be in touch.
Bir şeylere dokunmamaya çalışın.
Try not to touch anything.
Dokunmayın ona sakın.
Oh, don't touch it.
Sana dokunabilir miyim?
Can I touch you?
Sana bir kez daha dokunmak istiyorum sadece.
I just want to touch you one more time.
Ayrıca "Stay In Touch" ve "Butterfly Ball" - organizasyonlarında yönetimdesin. - Evet.
And I know you're on the board of Stay In Touch and the Butterfly Ball.
Ciddi derecede hassas,... çünkü en ufak bir temas onu aktif eder,...
It's also notoriously risky, because even the slightest touch can detonate it,
Hiçbir şeye.. ... dokunayım deme.
Don't... touch anything.
Sana dokunayım.
And touch you.
- Dokunma bana.
- Don't touch me.
- Bana dokunma.
- Don't touch me.
Patron olduğumu biliyorum ama olağan dışı yanımı geliştirmek için çabalıyorum.
I know I'm the boss, but I've been working on getting in touch with my ordinary side.
Ona dokunma!
Don't touch her!
Beni onlarla iletişim halinde tutuyor.
Keeps me in touch with them.
Gol!
Touch down!
Mutfakta sihirli bir dokunuşun var hakkını vermek gerek.
Well, you have the magic touch in the kitchen, I'll give you that.
Elleme.
Don't touch it.
Ve ben de gönderdikleri anda ilgileneceğim.
And I'll be in touch as soon as they do.
Bana dokunma, tamam mı?
Don't touch me, okay?
Bana dokunma.
Don't touch me.
- Ve dokunuşu vücudumu- - - Tamam.
And, his touch makes my body ti...
Buradaki hiçbir yere dokunma.
Hey! Hey, hey, no, don't touch anything in here.
Kedimin fotoğrafına dokunmamanızı istemek zorundayım.
Okay, I'm gonna have to ask you not to touch my cat picture.
Dokunun. Hayır!
Touch it.
Yüzüne yüzünle dokun.
No! Touch his face with your face.
- Dokunmak ister misin Mike?
You want to touch it, Mike?
- Ben Frankie'nin yüzün bile dokunmuyorum.
I don't even touch Frankie's face.
Onlara ellerini sürme!
Don't touch them with your hands!
Bir şeye dokundun mu?
Did you touch anything?
Görsel efektler iyiydi.
The eye candy's a nice touch.
Haklı olsan bile... hiçbir polis Stan gibi birine dokunmayacaktır.
Even if you're right, no cop is gonna touch an officer like Stan.
Yıllar boyunca onunla iletişime geçmeye çalıştım.
I've tried to get in touch with him for years.
Ben seni ararım.
I'll be in touch.
- Ona dokunabilecek bir şey yok.
No, nothing here can touch him.
Adam dibimizde, Washington'da ve yakalayamıyoruz yani, öyle mi?
You're telling me he's right here in Washington, D.C., and we can't touch him?
Hookstraten'a mı ulaşacağız? Hayır.
- Get back in touch with Hookstraten?
- Dokunma dedim.
- I already said not to touch it.
- O yemeğe dokunma!
- Don't touch that food!
Bana bir daha dokunursan seni ihbar ederim.
If you touch me again, I'll turn you in.
- Dokunma bana!
- Don't touch me!
- Ona dokunma!
- Don't touch him!
Zehirli sarmaşığa dokunmadım.
I did not touch poison ivy.
Hiç bir şeye dokunmadığına emim misin? - Eminim.
You still sure you didn't touch any?
Onlarla görüşüyor musun?
So, you stay in touch with them?
Söz veriyorum bundan sonra sizinle daha iyi iletişim kuracağım.
I promise to stay in better touch from now on.
Evet, lütfen dokunma ona.
Yeah, please don't touch her.
Sana dokunmama izin ver.
Let me touch you.
Oradaki yığına dokunabiliyoruz.
We touch those piles.