Tık tradutor Inglês
253,766 parallel translation
Trajedinin hep Brick'in ilk ayını bizsiz geçirmiş olması olduğunu düşünürdüm ama artık bizle geçirdiği 14 yıl olduğunu düşünmeye başladım.
I used to think the tragedy was that we didn't have Brick for the first month of his life, and now I'm starting to think it's that we had him for the last 14 years.
Artık dayanamıyorum!
I can't take it anymore!
Edie Teyze'nin arabası artık sola dönmüyor.
Aunt Edie's car doesn't turn left anymore.
Tık, tık.
Knock, knock.
Bu artık nostaljiyle ilgili değil Brick.
This isn't about nostalgia anymore, Brick.
İnsanlar artık randevularda takım giyiyor mu bilmiyorum ama belki tiyatroya giderken giyebilirsin.
I know people don't wear suits on dates anymore, but maybe if you go to a play or something.
Ama şunu bil ki marketten dört paket Reese Fıstık Ezmesi alamazsın.
But here's the thing... you can't get the Reese's Peanut Butter four pack at the grocery store.
Artık beklemekten rahatsız olamayacağıma karar verdim, Bu yüzden eski moda şekilde şarj ettim Ve anlarda tekrar yola çıktı.
... I decided I couldn't be bothered to wait any more, so I recharged the old-fashioned way and, in moments, was back on the road.
Artık hükümetten 5.000 £ alamazsın.
You don't get £ 5,000 from the government any more.
Gerçekten değil artık.
It really isn't now.
Ve kısa süre içinde tıklamaya başladı.
And soon, it started to click.
O kabusu atlattım artık.
The scary dream... now I'm done with that. I won't dream it anymore.
Onunla ilgilendiğin için sağ ol, ama artık yapmana lüzum yok.
Thanks for carrying it for her, but you don't need to do that any more.
Artık tüm gerçeği biliyorsun, beni daha önce hiç böyle görmemiştin değil mi?
You know all of the truth, so you probably can't see me the same way as before, right?
Ya duygularım değişirse ve artık seni sevmezsem?
What if I change my heart and don't like you anymore?
- Kim artık DVD izliyor ki?
I don't know.
- Evet? Artık payını istemiyorsan, bizim için sorun değil.
You really don't want your cut anymore, it'll be fine with us.
Şimdi eğer sakıncası yoksa önümüzdeki hafta kabul edileceğim ve 2000 yılık İncil gerçeklerini tazelemem lazım.
Now, if you don't mind, I'm getting confirmed next week, and I need to brush up on 2,000 years'worth of Bible facts.
Kıskanç olduğunu düşünmemiştim.
I didn't think you were the jealous type.
Boğazım düğümlendi ve söylemek istediğim şeyleri söylemediğimi fark ettim. Sonra dedim ki "Hayat çok kısa."
I kind of choked and I didn't really say what I wanted to say and I thought, " You know what, life's too short.
Sanırım en son karavandayken bir ilişki aramadığını söylemiştin ve bence buna sadık kalmalısın.
I think the last time we were in my Winnebago, you were saying you weren't looking for a relationship, so I think you should just stick with that.
Zorbalık kız arkadaşımın beni koruması kadar rahatsız etmedi.
Being bullied didn't bother me so much as having my girlfriend stick up for me.
Çünkü Cindy bir kız ama bu olmamalıydı.
less than'cause Cindy's a girl, but it shouldn't have.
Eskiden elli metrede su molası vermek zorunda kalan veya öğle yemeğinde muzunu soyamayan çocuk olmak beni rahatsız etmezdi. Ama kız arkadaşımın benden daha güçlü olduğu gerçeğini kabul etmek zoruma gidiyor.
In the past, it's never bothered me to be the kid who has to take a water break during the 50-yard dash or the guy at lunch who can't open his own banana, but I'm having trouble accepting the fact
Dinle, benim büyüdüğüm ailede konuşmazdık, doğum günüymüş, tatillermiş bu şeyleri ifade etmezdik.
Look, growing up in my family, we didn't, you know, talk or, you know, express things on birthdays or holidays or...
Dragonette'e giremeyen tek bir kız vardı ve sebebi Nazi sempatizanı olmasıydı.
There was only one person who didn't make Dragonettes, and that's'cause she was a Nazi sympathizer.
Kıskanıyorsun çünkü sen gitmiyorsun.
You're just jealous'cause you don't get to go.
Araba günlerdir kıpırdamamış.
The car hasn't moved in days.
Aptallık yapma Brick.
Don't be an idiot, Brick.
Ne yazık ki kriptik bulmacaları çözerken işe yaramaz.
Well, sadly, that won't help you with the cryptic.
Sadece kımıldayamıyor.
can't move.
Meteliksiz kızı "iç çamaşırı" içinde sarılmış bir şekilde- - bataklıkta buldu.
And when a "down-and-out" finds the girl "wrapped" in her "underslip" floating in the "swamplands", well, the police won't have to look very far for the culprit, will they?
Charlotte ve ben intikam planımızı hazırladık, değil mi?
Charlotte and I, we hatched our revenge plan, didn't we?
James kısa bir yarış istedi... Ve yapmadım.
James wanted a short race... and I didn't.
O zamandan beri konuşmadık.
We haven't spoken since.
Ama biz yapmadık.
But we hadn't.
- Neden dışarı çıkıp yumruk alıyorsun?
- Why don't you get out and get the punch?
Bir araba kışkırtabilirim, biliyorsun, slayta. Ama orada tutamadım.
I can provoke a car, you know, into a slide, but I couldn't hold it there.
Hangi, ne yazık ki, takip ne hakkında söylenemez.
Which, sadly, couldn't be said of what followed.
Ne yazık ki bunun için vaktimiz yok.
Unfortunately, we don't have time for that.
Neden Şirin Lena'nın kıyafetlerini yıkamıyor ki?
Why can't Smurf just wash the clothes Lena already has?
Çok bir şey kazanmadık, daha çok eğlence içindi, o yüzden...
We... didn't get much, but it was more for fun, so...
Sanırım Pope ve Craig'in içine girip girmeyeceğini görmek için beklemek zorundasın çünkü Baz senin gerçek oğlun değil ki bu da onu daha az ilginç kılıyor.
I guess you're gonna have to see if Pope and Craig are into it because, you know, Baz isn't your real son, so it makes it less interesting.
Şu kulakların kızarmasın!
Don't let your ears turn red!
O kıza hiçbir faydam dokunmadı.
I haven't even done anything for her.
Sen de sıkıntı yaşamamış olursun.
You won't feel burdensome and stuff.
Yatak odanı vermeyeceksin ama mutfakta sıkıntı yok mu?
You won't give up the master bedroom but the kitchen's okay?
Bu yüzden teyzeye son zamanlarda yalakalık yapmaya başladın.
Isn't that why you were groveling to Ajumma recently?
Sadece pişmiş yemekler yemeye alışık olduğum için genelde çiğ şeyler yemiyorum.
I don't usually eat raw foods because I'm used to eating only cooked foods.
- Aptallık etme.
No, I don't want the cash.
- Dün gece öyle çıkıp gelmemeliydim.
I shouldn't have shown up last night. You think?