English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ U ] / Uca

Uca tradutor Inglês

311 parallel translation
1964 yazının tamamını ve 1965 yazının büyük kısmını, bir uçtan bir uca 800 km süren bir kıyı şeridini inceleyerek geçirdim.
PLAFKER : I spent all of the summer of 1964 and most of the summer of 1965 studying a stretch of coast more than 500 miles from one end to the other.
Şimdi sen ve adanın güney denizini bir uçtan diğer uca neden kirlettiğini anlıyorum.
Now I can understand why you and your island... stink from one end of the south seas to the other.
Yol, okul ve barajlar yapmaya, eyaleti uçtan uca değiştirmeye başladı.
He started to build roads... schools, power dams... to change the state from one end to the other.
İyice uca git.
Right to the end.
Denizlere yelken açtık Dünyayı uçtan uca aştık
" We've sailed the seas And we've been the world over
Siz erkeklerin bir kısmını bu halatın ucuna istiyorum, geri kalanları diğer uca geçsin.
I want some of you men on the end of this rope, the rest of you over on the other one.
En uca gidin ve arabalarınızı sağa çekin.
Go to the end and bring your cars up on the right.
Öbür uca git.
Up front.
Maalesef, biz tamamıyla çizgi dışına çıkmadık, çünkü televizyon tutkunları yetişkin öyküleri talep etseler de, onların reklem zevki bir başka uca yönelir.
Unfortunately, we are not completely out of line, for although television fans demand adult stories, their taste in commercials run to another extreme.
Köpeklerimi uca itiyorsunuz sabahtan beri.
Now, wait a minute. You've been rushing my dogs since early this morning.
Adımlarımızı uç uca eklesen aya çıkmış olurduk.
Put our steps end to end, we'd be on the moon.
Doğru en uca, lütfen.
Straightaway down to the end, please.
Doğru en uca, lütfen.
Right the way down to the end, please.
Aşkı arayarak yabancı topraklarda bir uçtan bir uca yolculuk yaptım.
I traveled across foreign lands looking for love.
Çocuklar öyle bir arabası var ki bir uçtan biri uca 3 mahalle kaplıyor.
And his car... I swear he drives a car as long as a bus!
Yarısı doğuya, yarısı da batıya Missouri ve Sacramento arasında bir uçtan bir uca at sürüp aylar süren posta taşıma işini günler içinde hallederlerdi.
half riding west between Missouri and Sacramento carrying mail across country in days instead of months.
Öteki uca kadar yanımızdakinden başka su yok.
From here until the other side, no water but what we carry.
Nöbetçi öteki uca gittiğinde dışarı çıkabilirsiniz.
When the guard goes to the far end, you might be able to move out.
Uca git.
Right out there.
Dalgalar ve köpükler, hepsi donmuştu. Bir uçtan bir uca ufuk görünüyordu.
Waves and foam, just frozen, all the way out to the horizon.
Fazla uca gittim.
I'm smack up against the side right now.
- Uçtan uca 160 bin km.
- End to end, 100,000 miles long.
Bir uçtan bir uca koşmak için 20 saniyeniz var.
You have 20 seconds to run from one end of the course to the other.
Diğer uca duman bombası atsınlar.
Tell'em to hit the far side with smoke.
Mümkün olduğunca bu uca gelin.
Come as far up this end as you can get.
Olmaz mı, bütün kıyafetlerimizi uç uca ekleyip bir halat yapacağız.
Yes, we'll make a rope by tying our clothes together.
Pek çok sonuç birbirine bağlandığında uç uca gerçeklere gerisin geriye atıfta bulunmak çoğunlukla çok zordur.
When too many conclusions are connected up end to end... it is often very difficult to refer back to the facts.
Ülke kazan ben kepçe bir uçtan bir uca dolaştım.
I get to one end of this country, and I bounce off like a rubber ball... and head right back to the other side.
... ve bir uçtan diğer uca, iyiliği kardeşinle paylaş.
... and crown thy good with brotherhood, from sea to shining sea!
"Avrupa'yı bir uçtan bir uca bilen bir filozof"
"a philosopher known all across Europe."
Gemi havaya kalkmış, kıç kısmından başlayarak suya gömülüyordu. Uca kadar yukarı doğru yükseldi, sonra içeri doğru girdi. Ben de onunla birlikte denizi boyladım.
Vi the nose of the ship to rise itself of the water and the poop sinking e later fell stops backwards e I sank with it.
Aniden kendimi, bölgedeki kuvvetlerin komutanı olarak yerkürenin devasa bir alanının uçtan uca 9.650 kilometrelik Londra ile Bombay arası kadar bir alanın sorumlusu olarak buldum. 128 milyonluk, açlık çeken ve oldukça asi özgürlüğünü yeni kazanmış aralarında 123.000 savaş esirinin ve gözaltının bulunduğu çoğu ölmekte olan, hızlıca denemek ve kurtarmak zorunda olduğum insanlar.
Suddenly I found myself responsible, as the supreme commander, for an enormous area of the globe, with a distance of 6,000 miles across it - as far as from London to Bombay, with 128 million starving and rather rebellious people who'd just been liberated, with 123,000 prisoners of war and internees, many of whom were dying and whom I had to try and recover quickly.
İki uca muhafızları yerleştirdim. Buraya gelen olursa, durdurmalarını söyledim.
I've posted guards at both ends and told them to prevent anyone coming through here.
Adada uçtan uca yürümen beş dakikanı alır.
It's a few minutes walk from end to end.
Ben bekciden anahtarları alınca en uca gideceğiz. Depo 50-A'ya. Lalo?
After I get the guard's keys we drive to the end, warehouse 50-A.
- Siz gençler o uca geldiğinde sabit kalın.
You guys just steady it when he gets on the end.
Kabloyu mavi uca bağla.
Put that wire on the blue terminal.
Beni görmek için Paris'i bir uçtan diğer uca geçen düzenli müşterilerim vardı!
I had regular customers who crossed the whole of Paris just only to see me.
Öbür uca götür.
Take it down the other end, Ned!
Evlat, bütün galaksiyi bir uçtan diğer uca kat ettim.
Kid, I've flown from one side of this galaxy to the other.
-... eskiden daha zordu, şimdi daha kolay. İkincisi, bu ülkeyi bir uçtan bir uca geçmiş birisiyle konuşuyorsun.
We're sick and tired of beatin'our eyeballs out coast to coast and havin'the damn Smokies rip us off for our green stamps.
Elmadaki bir kurdun elmayı bir uçtan bir uca delmesi gibi.
Something like crawling through a wormhole in an apple.
Richard, çok uca gitme.
Richard, don't go out too far.
Öteki uca uzanan bu küçük yolu yaptım. Sadece Joe için.
I made this little pathway to the far end, just for Joe.
- Bir uçtan diğer uca kadar.
- Upstream and downstream.
Ülkeyi bir uçtan öbür uca geçiyordum, çölde ilerlediğim vakit, yıldızlar öyle parlaktı ki...
Travelin'cross-country once, I got to the desert, and the stars were so bright...
Şuraya bir çip koy bir tane de buraya buraya bir op-amp, uçtan uca uzat.
Put a chip here another here here an op. Amp, spread flat across. That's all.
Kumsal bir uçtan bir uça uzanıyordu Ama kum daha da çoktu.
♪ The beach was wide from side to side, but much too full of sand
Şu uça...
I THOUGHT IT M IGHT TAKE YOUR M IND OFF THINGS.
Sen şu uca git, buradan koruyacağım.
You go on down that end, and I'll cover it from over here.
Uçağımı kaybettim. Uça- -
I lost my plane.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]