Uncomfortable tradutor Inglês
4,990 parallel translation
Seni sıktığım için üzgünüm.
I'm sorry if I made you uncomfortable before.
- Çok rahatsız ediciydi.
- It was so uncomfortable.
Bunun lidersiz bir hareket olacağını söylemiştim ve senin lidermişsin gibi davranmandan rahatsızım.
I have to say something. I was told this is a leaderless movement, and I'm feeling uncomfortable with the fact that you're really... I feel, acting like a leader.
Kendini rahatsız hissetmen normal Sam.
Well, it's okay to be uncomfortable, Sam.
Bütün hayatım rahatsız ediciydi.
My whole life is uncomfortable.
Ücret miktarımdan rahatsız mısın?
Are you uncomfortable with the amount I charge?
Her şeyden rahatsız olduğum konusunda anlaştığımızı sanıyordum!
I thought we just established that I'm uncomfortable with everything!
Ve beni de en az senin kadar rahatsız ediyor.
And it makes me as uncomfortable as it makes you.
Etrafında anne-baba olunca rahatsız oluyor galiba. Belalı tipler rahatsız olur zaten.
I think she just gets uncomfortable around parents.
- Umarım senin için bir sorun olmaz.
- Hope it's not gonna be uncomfortable.
inanılmaz derecede rahatsız.
it's incredibly uncomfortable.
- Rahatsız görünüyorsun.
You look uncomfortable.
Çok rahatsız edici.
So uncomfortable.
Hiç hoş değildi.
That was very uncomfortable.
- Um... şey orda rahat edemedim de, yani burda uyumanın daha iyi olucagını düşündüm.
- Um... I was kind of uncomfortable up there, so I thought I'd sleep down here where it's comfortable.
Onu rahatsız hissettiriyor.
It just... it... Could get uncomfortable.
öyle, çünkü orada dışarı koymayın ne insanlara anlatmak için rahatsız.
Theydon't put it outthere, because it's uncomfortable to tell peoplewhat to do.
Yani yaşlanmak konusunda rahat hissetmemden mi rahatsızsın?
- No! So, you're uncomfortable being too comfortable getting older?
Evdeki durum çok rahatsız edici..
The situation at home was so uncomfortable..
Çünkü bu garip bir şekilde rahatsız edici olmaya başladı.
'Cause this is starting to get oddly uncomfortable.
- Ayrıca rahatsız edici ve...
- And uncomfortable, and...
- Ah, çok rahatsızım.
- Ugh, so uncomfortable.
Kulağa çok rahatsız geliyor.
That sounds really uncomfortable.
Umarım keyfiniz yerinde değildir.
I trust you're uncomfortable.
Şanslıyız ki, çıplaklıktan çok rahatsız oluyorlar.
You know, it's lucky for us they're also really uncomfortable with nudity.
Dursana. Beni rahatsız ediyorsun.
You're making me really uncomfortable.
Burası hiç rahat değil.
This is very uncomfortable.
Seni bilmem ama ben bu durumdan çok rahatsızım.
I don't know about you, but I'm very uncomfortable with all this.
Sadece vücuduma bakılmasından hoşlanmıyorum. - Tamam.
I'm just worried my body's is uncomfortable to look at.
- Bu beni biraz rahatsız eder.
Oh, that'd make me feel uncomfortable.
Çok rahatsız gözüküyorsun bu yüzden özür dilerim.
You seem very uncomfortable so I'm sorry.
Ama biraz rahatsız hissediyorum, çünkü burnunda bir kaşık tutuyorsun.
I just feel a bit uncomfortable telling you'cause you've got this... spoon on your nose.
Annemle yaşadığınız bu şey hakkında nasıl bir fikrin var beni burada nasıl bir sıkıntıya soktuğu hakkında?
Do you have any idea how this thing that you're having with my mother, how uncomfortable it makes me feel, like... here?
- Bunu genelde söyleyen taraf değil de duyan taraf olurum ama, bu yaptığın beni rahatsız etmeye başladı.
Yes. I'm used to hearing this more than saying it, but this is getting very uncomfortable for me.
Bu koltuğun ne kadar rahatsız olduğunu hiç bilmiyordum.
I never knew how uncomfortable this chair was.
Ama bu Kış Kraliçesi şeyi beni çok rahatsız ediyor.
Just this whole Winter Queen thing is making me feel really uncomfortable.
Bilmiyorum ama bu konuda içime sinmeyen bir şey var.
I don't know, something about it makes me feel a little uncomfortable.
Bu eğer gerçekleri ortaya koymak demekse her ne kadar rahatsız edici olsa da evet.
If it means putting the truth center stage, no matter how uncomfortable, yes.
Dedin ki, "Bu rahatsız edecek ama önemli bir şey ve sonsuza dek gözlerinizi açık tutacak."
You said, "this is going to be uncomfortable, but it's important, and it's going to open your eyes forever."
- Çünkü kendimi rahatsız hissediyorum.
Because I am uncomfortable.
Ondan ve aranızda geçen şey her neyse bunlardan son derece rahatsızlık duyuyorum.
I'm very uncomfortable with him and whatever it is that's going on between you two.
Öbür türlü Bill'e yalan söyleme fikri çok rahatsız edici.
Unless the idea of lying to Bill is loo uncomfortable.
- Kendini rahatsız hissetmeni istemiyorum.
I don't want you to feel uncomfortable.
- Kendimi rahatsız hissetmiyorum.
I don't feel uncomfortable.
Ben kendi cildinden rahatsız olan biriyim. Dur.
I'm the one who's uncomfortable in his own skin.
Evet, çünkü bu konu hakkında hiç rahat değilim.
Yeah, because I feel very uncomfortable about it all.
İzlemesi rahatsızlık verici, haksız mıyım?
It's-It's uncomfortable to watch, right?
Mutlu olmalıyım, ama huzursuz hissediyorum.
I should be happy, but I just feel uncomfortable.
Örneğin iki meslektaşın arasındaki konuşma sizi rahatsız edebilir.
Maybe it's a conversation between two co-workers that makes you feel uncomfortable.
İşler kötü gittiğinde gidebilirsiniz mi diyeceğiz yani?
They can just leave when things get uncomfortable?
Kimseyi rahatsız etmek istemiyor.
He doesn't want to make anyone feel uncomfortable.