Undertaker tradutor Inglês
351 parallel translation
Erkekleri levazımatçı gibi gösteriyor.
They give a man that undertaker look.
Böyle giderse ya polis ya da mezarcı beklersin.
Waiting for an undertaker or cops, the life you're leading.
Ölücü!
The undertaker!
Cenaze levazımatçılarına benziyordun.
You looked like an undertaker.
Dinleyin, cenaze levazımatçısı bir amcam var onların meslekte fazladan tabut bulundurmak adettendir.
Say, I got an uncle who's an undertaker and with business like it is, he's always got an extra slab.
Ölmüşse cenaze kaldırıcıyı çağır.
Better get an undertaker in case he is.
Ve sırf bir cenaze gömücüsü olduğun için gaz odasını boylamazsın.
And you don't get the gas for being the undertaker.
- Benim cenaze işleriyle uğraşan bir amcam var. Her zaman kalacak yeri oluyor.
- Say, I got an uncle who's an undertaker, and with business the way it is, he's always bound to have an extra slab.
Cenazeciyle konuşmamız lazım.
Step on it. We got to meet the undertaker.
- Cenazeci.
The undertaker.
- Ne cenazecisi?
What undertaker?
Kendi cenazecisi olan her ekip oldukça geniş çaplı bir organizasyon yürütüyor demektir.
Any outfit that has its own undertaker is operating on a pretty big scale.
Bak, yaşlı Joe, eğer aşçı kadın, çamaşırcı kadın ve cenazeci istemeden burada karşılaşıyorlarsa, bu bir şanstır!
Oh look, Old Joe, it's a chance,... if the chow lady, the laundress, and the undertaker haven't all met here at the same time without meaning it!
Bir cenazeciye de gerek yok!
Nor the undertaker! Ha!
- Cenaze levazımatçısı lazım.
I need an undertaker.
Cenazeci gelip, cesedin nerde olduğunu öğrenmek istedi.
Undertaker comes, he wants to know where is the body.
Cenaze kaldırıcısı nerede?
Where's the undertaker?
Champs Elysées'de turist bir cenaze..... levazımatçısı gibi gezinemezsin!
You can't go walking up the Champs Elysees looking like a tourist undertaker!
Cenaze levazımatçısının yatma zamanı geldi.
I guess the undertaker had better turn in.
Cenaze töreni istersen levazımatçıya biraz para bırak.
If you want a Christian funeral, leave some money with the undertaker.
Senin cenaze levazımatçısı yüzünü çekemiyorum.
I can't stand your undertaker faces.
Kendisi cenazecinin orada.
He's over at the undertaker's.
Defin işlerini yürütmeliyim.
I must see the undertaker.
Kasap değil, fırıncı değil, şamdancı değil, ve ince bir cenazeci bakışımla bir soytarı olarak... onu etkiledim mi?
No butcher, no baker, no candlestick maker and me with the look of a fine undertaker impressed her... as a jester?
Cenaze levazımatçısına rüşvet verdik.
We bribed the undertaker.
Ellerinde morluklar ve alnında hilal şeklinde tuhaf bir iz vardı. Cenazeci izleri kapatmıştı.
There were bruises on his hands... and that peculiar crescent-shaped mark on his forehead... that the undertaker covered up.
Düzgün bir cenaze kaldırıcısı bize bir ceset bulabilir.
Oh, any decent undertaker will fix us up with a body.
Cenazeci Sokağının orada hesaplaşma için bekliyor.
He's over at the Undertaker's Alley waiting for a showdown.
İşte kasap... Fırıncı... Ve dost canlısı levazımatçı.
The butcher the baker and the friendly undertaker.
Nacho, Cenaze levazımatçısına wagonunu buraya getirmesini söyle.
Nacho, tell the undertaker to get his wagon over here.
Bir cenaze kaldırıcısı ile onun kaldırdığı cenazelerden biri hakkında.
It's about an undertaker and one of the persons he undertakes.
Cenazecinin yanından geliyorum.
I've just been at the undertaker's with him.
Cenazeci sensin Bert.
You're the undertaker, Bert.
By Thompson, çok saygın bir insandır kendisi cenaze levazımatçımız. Aynı zamanda mobilya dükkanı işletiyor.
And Mr. Thompson, he's our undertaker, also runs a furniture store, very highly respected.
Sonunda levazımatçı ikna oldu, evlendik.
My undertaker married me.
- Midgeley. Cenaze levazımatçısı. 2 müşterin var...
Midgeley, undertaker and cremation, with two clients.
Bakın, ben bir cenaze görevlisiydim bu yüzden kızlar benimle çıkmak istemiyordu.
Look, I'm an undertaker, and girls wouldn't go out with me.
Sana neden "Cenaze Levazımatçısı" dediklerini merak etmişimdir.
I've often wondered, why do they call you "Harry the Undertaker"?
Mezarcı da şahit.
the undertaker is my witness.
Tabutun içinde.
An undertaker's in Carling Street, Pringby.
Hiç önceden cenaze rezervasyonu yapıldığını duydunuz mu?
Have you ever heard of an undertaker booking funerals in advance?
Eğer Teksas'ın en zengin cenazecisi isen, süslü bir teçhizatı hak etmişsindir.
If you're the richest undertaker in Texas. you're entitled to a fancy rig.
Neden cenaze levazımatçısı olup seni profesyonel matem tutucu olarak gören insanlarla kahve içmiyorsun?
Why don't you start up as an undertaker travel round the country and drink coffee with people seeing you've got a face like a professional mourner.
Cenaze levazım atçısıyım.
I'm an undertaker.
Bu zavallı mezarcının birkaç gün işi var.
WPS open the door Ouli, is the undertaker, Will drop a lot of work in a few days.
Katliamı, katliamı cenazeci kızının
Slaughter, slaughter Undertaker's daughter
Cenazeci kızının
Undertaker's daughter
"İşsiz güçsüz bu halinle ölü levazımatçısından daha kötü gözüküyorsun."
"You look worse than an undertaker without a job."
Cenazeci mi?
Undertaker?
- Bizim cenazeci. Bize çalışırdı.
Our undertaker.
İkimiz de aynı şeyden muzdaripiz!
Women run at the word "undertaker." We have the same disease!