Unuttuk tradutor Inglês
804 parallel translation
Yargıç ve Lord yüzünden Leydi Arang'ı bir anlığına unuttuk.
Because of the Magistate and the Lord, we forgot for a moment about Miss Arang.
Ne çabuk unuttuk!
Have we forgotten everything already?
Hay aksi, pasaportları unuttuk.
Ooh, Darn, We Forgot The Passport -
Albay ve karısını unuttuk.
We've forgotten the Colonel and his wife.
Bunu unuttuk.
We've forgotten.
- Sormayı unuttuk.
- We forgot to ask him.
Çocuğu unuttuk.
We forgot the child.
Ocakta pişen yemeği unuttuk.
We mustn't let what's on the stove boil over.
Tamamen unuttuk.
We've completely forgotten.
Başka neyi unuttuk acaba?
I wonder what else we forgot.
Kahvaltıyı unuttuk.
We forgot all about breakfast.
Bir şeyi unuttuk.
We we've forgotten something.
Keten yüklüğü unuttuk. Hadi.
We've forgotten the linen cupboard.
Adamı unuttuk.
Hey, we forgot about him.
Samurunu unuttuk.
We forgot your sable.
Yeri söylemeyi unuttuk.
We forgot to say where!
Unuttuk mu?
We place?
Üşütük herifi unuttuk.
We forgot about that crackpot.
Gün geldi bu farkı unuttuk.
At some point we forgot that distinction.
Partiyi unuttuk.
We forgot all about the party.
Kızlarla nasıl konuşulduğunu unuttuk.
We forget how to talk to girls.
Konuşmayı unuttuk, bağırarak anlaşıyoruz.
Nobody knows how to talk, just grunt at each other.
- Rahibi almayı unuttuk!
- We forgot to get the parson.
Ben ve küçük Eli, unuttuk.
Me and Little Eli, we... we forgot.
- Tamamen unuttuk.
- That's all. We plumb forgot.
Bir şeyi unuttuk.
I think we've forgotten something.
Peki Hastings, bütün nefretim geçmişte kaldı ben de, ailem de, unuttuk her şeyi.
I will never more remember our former hatred... so thrive I and mine.
Önce şu Johnson'ın malını al, çünkü dün unuttuk.
Oh, get that Johnson stuff off first,... because we missed it yesterday.
Narkozu unuttuk.
We forgot the anesthetic.
- Atları biraz unuttuk.
We sort of left off horses.
Will, bilirsin, yaptığımız bu entrikada ikimiz bir şeyi unuttuk.
Will, ya know, in all this schemin'we been doin'... we forgot somethin', you and me.
- Bir şey unuttuk mu?
- Did we forget anyzhing?
Lanet olsun, ışık almayı unuttuk.
Darn it, we forgot to ask them to leave us some light.
Anne, desteyi bölmeyi unuttuk.
Mother, we forgot to cut the cards.
Krallığın şanına yaptığın şeyi ne unuttuk ne de affettik.
We have not forgotten or forgiven the wrong you did our Royal person.
Neredeyse onu unuttuk.
Almost forgot her.
Baron, özür dilerim seni unuttuk.
Baron, pardon me.
Diyelim ki herşeyi unuttuk.
Let's forget all about it.
Bira içtik. Sohbet ettik. Yargıcı tamamen unuttuk.
Neighbours came in with some beer and we got to talking by candle light.
Soylu bir aileye mensup olmak gurur duyulacak birşey Baron. Korkarım ki Cumhuriyet Fransa'sında bunun önemini unuttuk artık.
A noble heritage is something to be proud of, Baron.
Sizlere teşekkür etmeyi hiç unuttuk mu?
Have we ever forgotten to thank you?
Çiçekler için su getirmeyi unuttuk.
We forgot water for the flowers.
Leone'yi tamamen unuttuk.
We forgot all about Leone.
Saç filesini çıkarmayı unuttuk.
- The hair net... I'll take it off.
Laetitia. Onu unuttuk.
We forgot Laetitia.
Geçen gece seni unuttuk evet ama...
That night we forgot to pick you up and came back.
Ceketi de unuttuk bu arada.
I forgot my jacket anyway.
Bunu Fransa'da unuttuk.
We've forgotten that in France.
Kısa seferimiz o kadar uzatıldı ki, zamanı unuttuk. Ta ki bir gün posta uçağı gelene kadar.
Our short cruise was extended so often, we lost all track of time... until one day when the mail plane caught up with us.
- Söylemeyi unuttuk.
- We forgot to tell you.
Esmie'yi unuttuk.
Hey, we forgot Essy.