Uprising tradutor Inglês
559 parallel translation
Bir devrimin ayak sesleri.
It's a revolutionary uprising.
Tüm üniversitelerde, öğrenciler ayaklanmaya başladı!
Students uprising at all universities!
İnfaz saatinde radikallerin isyanına hazırlık olarak ; cezaevi, belediye binası ve terminallerde polis sayısı ikiye katlandı.
A double guard has been thrown around the jail, municipal buildings railroad terminals, and elevated stations to prepare for the expected general uprising of radicals at the hour of execution.
Yarınki Kızıl İsyan nedir?
Any statement on the Red Uprising tomorrow?
- Kızıl İsyan mı?
- Red Uprising?
- Öyle bir şey yok.
- There will be no Red Uprising.
- Toplu isyan çıkartalım!
- Mass uprising!
'Bir posta arabası, kızılderili ayaklanmasının tehdidi altındaki yerleşim alanlarına doğru yola çıktı.'
By stagecoach to the 100 settlements and the 1,000 farms standing under threat of an Indian uprising.
Onun silahlı isyanda komisyon memurlarına karsı yetkisi var
He has authority to commission officers for an armed uprising.
İnsan neredeyse yerliler ayaklandı sanacak... oysa sadece konuklarım uzun bir yolculuktan döndüler.
I'm afraid it sounded like a native uprising, but it was only my houseguests returning from a long journey.
isyan çıkaran apaçileri durdurması için... ordak...
- Due to Apache uprising, confine "...
Masumlar kendilerini suçlu hissettiler ve tavukların isyanı kısa sürdü.
The innocent suffered with the guilty and the chicken's uprising was short lived.
Bir kişi bir isyanı bastıramaz.
One man can't handle an uprising.
Ne isyanı?
What uprising?
Yahudi mahallesinde bir başkaldırı var.
There's an uprising in the ghetto.
1843'teki bir köle ayaklanmasında yerle bir edildi, o zamanlar burası Fransızların sömürgesi altındaydı.
It was destroyed during a slave uprising in 1843, during the French rule.
Varşova Ayaklanması trajik sonuna yaklaşıyor.
The Warsaw Uprising nears its tragic end.
Bunun ayaklanmanın 56. günü olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's the 56th day of the uprising.
Ayaklanmanın ilk günü bu botları bana vermiştin.
You gave me these the first day of the uprising.
Görüyorum ki sen de ayaklanmaya katılmışsın.
I see you've joined the uprising.
Ayaklanmada beraber savaştık.
We fought together in the uprising.
Kuzey Afrika seferi ile ilgili makalelerinizi okudum ve daha sonra da Kenya'daki Mau Mau isyanı ve ardından olanlarla ilgili haberlerinizi.
I read your articles on the North African campaign, and later your dispatches on the Mau Mau uprising in Kenya and what followed.
- Yani ayaklanma sırasında oradaydın.
- So you were there for the uprising.
Onu son olarak Ekim'de ayaklanmadan hemen sonra gördüğümü yazmıştım.
I wrote you that the last time he was in this apartment was in October, right after the uprising.
Ayaklanma sırasında öldü.
- No. She died in the uprising.
Ayaklanma sırasında kanalizasyonda uzun süre kaldım.
I spent too much time in the sewers during the uprising.
Ya da ayaklanma sırasında?
How about during the uprising?
Ayaklanma sırasında ne yaptın?
What did you do during the uprising?
Wang, isyanı senin kışkırtmanla çıkardı, değil mi?
He instigated the uprising at your suggestion, didn't he?
Acre hapishanesi komutanı, Dov Landau'nun teslim oluşunun, Irgun'un bu isyanı hazırlama planının bir parçası olduğuna dair deliller bulunduğunu açıkladı.
The commandant of Acre Prison has discovered evidence indicating... that the surrender of the notorious Dov Landau... was part of the Irgun plot to organize the uprising from the inside.
"Gün batımından beri süren bir Arap ayaklanması var."
" We've had an Arab uprising in progress since sundown.
Bir pikniğe davetli olduğumu sanıyordum. Savaş boyaları sürmüş çatlak eşlerin isyanına değil, ki ben buna katılmıyorum.
I thought we were invited to a picnic, not an uprising of nutty wives, with war paint, which I am not interested in attending.
Şimdi, eğer bu savaşı hiç bilmeyen cesur gençlerin kanları pahasına olan, bir başkaldırı gösterisi olsaydı, kendi kendilerine yerleşkelerine dönme şansları olacaktı.
Now, if this was a sport uprising designed to blood the young braves who had never known war, the chances are they would go on back to the reservation on their own.
bu isyanı artık İtalya'nın yarısına bulaştırdılar.
They've already infected half of Italy with this uprising.
Paris'te yapılan askeri mahkemede 6 yıl hapse mahkum edilmesi kesinleşti.
Commander Robin, a rebel in the Algiers uprising was sentenced to 6 years in prison
Sorunlarımıza katılmadın hiç ve bir gün gelecek bir ayaklanma olacak kitleler hak ettikleri mutsuzluğa yeniden kavuşacaklar.
Well, you haven't and some day there'll be an uprising and the masses will regain the misery they're entitled to.
Küçük bir patırtıyı isyana dönüştüreceksiniz.
You're gonna turn a riot into an uprising.
Bu ayaklanmanın bir parçası değiller.
They have no part in this uprising.
Ekim 1934'te, Asturias'ta bir ayaklanma meydana geldi.
October 1934. It is the uprising of Asturias.
" Bu ayaklanma sadece bir hak arama değildi, bu bir görevdi.
" The uprising was not only fair, it was a duty.
Sıradan bir isyan değil.
This is no ordinary uprising.
Söylemekten nefret ediyorum, Albay, fakat kulağa sanki...... it sounds like... Sioux'lar ve Cheyenne'ler savaş çığlıkları atıyormuş gibi geliyor, efendim.
I hate to say it, Colonel, but it sounds like Sioux or Cheyenne war cries to me, sir. An uprising at the fort?
Ayaklanmayı ele alıp Mısırlıların kapasitesini değerlendirmek için Hartum'a gittim.
I was sent to Khartoum to assess the Egyptian capacity... to deal with the uprising.
Hükümetim ayaklanma karşısında Mısır'ı desteklememeye karar verdi ve Sudan üzerindeki hakimiyetini bırakması için hidivi ikna etti.
My government is determined to lend Egypt no support... in the face of the uprising and to prevail on the Khedive... to relinquish control over the Sudan.
Gezimiz esnasında ayaklanma yayılmış.
The uprising spread this far while we traveled.
General De Gaulle'in askeri delegesine göre ayaklanmanın zararlarından kaçınmayı emretmelisin.
As General De Gaulle's military delegate, you are ordered to avoid an uprising at all costs.
Senin yokluğunda ayaklanmayı engellemek için gücüm dahilinde her şeyi yapacağım.
I have to go to London. Then in your absence I will do everything that is in my power to avoid an uprising.
Macarların 1956'daki yükselişlerini hatırlıyor musun?
Do you remember the Hungarian uprising in 1956?
Letonya ayaklanma programının bilgisayara yüklenmesini istiyorum.
I want the Latvian uprising fed in the computer.
Türümden sınırlı bir azınlık isyana hazırlanıyor.
A scant minority of my kind are planning an uprising.
Müttefikler'in yardımı olmaksızın yapılacak bir ayaklanma başarılı olamaz.
An uprising can't succeed without support from the Allies.