Uyduruyorsun tradutor Inglês
595 parallel translation
Peri masalları uyduruyorsun.
You spin fairy tales.
Ne zaman seni görmek istesem bahane uyduruyorsun.
Whenever I want to see you, you make some excuse.
Hep sonuç uyduruyorsun.
You are always jumping conclusions.
Sen şarkı uyduruyorsun, onlar deliymiş gibi yapıyor.
You make up your songs, they make up they're mad.
Kafadan uyduruyorsun.
You're imagining things
Fesinden uyduruyorsun.
You're talking through your fez.
Josef, bunları nereden uyduruyorsun, Sana az para mı veriyorum?
Josef, where do you get these hallucinations, haven't I always paid you well?
- Ne uyduruyorsun?
What are you cooking up?
Sen sadece uyduruyorsun...
You're just trying to make out that- -
Şimdi kafanda ne uyduruyorsun?
What sort of plot are you concocting now?
İstediğini uyduruyorsun..
You could invent anything.
- Uyduruyorsun.
- He's making it up.
Bu çılgınca varsayımları, beni rahat hissettirmek için uyduruyorsun.
You hatch these crazy theories to save me embarrassment.
Arkadaşın burada altın falan bulmadı bunu sen uyduruyorsun.
You got no friend found gold around here, you're talking about yourself.
Anne, çok pis yalanlar uyduruyorsun.
Mother, you're making a filthy lie out of nothing.
- Uyduruyorsun.
- You're making it up.
John, hep bu yalanı uyduruyorsun.
John, you always make up that lie.
- Bunları kafandan uyduruyorsun.
- You're just making this all up.
Hepsini uyduruyorsun.
You're making this all up.
Niçin bu öyküleri uyduruyorsun?
Why do you make up these stories?
Uyduruyorsun bunları!
The things you make up!
Bir şey uyduruyorsun ama ispatlamıyorsun.
Look, you make a statement, but you don't care to prove it.
.. Kafandan uyduruyorsun
It's all in your head.
Hepsini uyduruyorsun.
You made it all up.
Bence Danny'nin iyiliği için bunu uyduruyorsun, Angy.
I think you're making this up, Angy, for Danny's sake.
Neden böyle pis yalanlar uyduruyorsun?
Why do you tell such dirty lies?
Aynı hâinler gibi, güzel hikâye uyduruyorsun.
Just like a traitor, you tell a good story.
Hepsini sen uyduruyorsun.
You're imagining things
Uyduruyorsun.
You're making it up.
- Sadece bahaneler uyduruyorsun.
- You're just making up excuses.
- Uyduruyorsun. - Hayır, uydurmuyorum.
- You're making it up.
Sürekli hikayeler uyduruyorsun.
You're constantly making up stories.
Uyduruyorsun.
Of course, you create fiction.
Uyduruyorsun!
You are making it up, man!
Sadece kafandan uyduruyorsun!
You just made it up!
- Uyduruyorsun Susy.
- You're making it up, Susy.
- Susy, bunu uyduruyorsun.
- Susy, you're making that up.
Hepsini de uyduruyorsun.
You all made them up.
Tüm bu saçmalıkları nerenden uyduruyorsun?
How do you invent all that nonsense?
Uyduruyorsun, bayım.
You're reaching, mister.
- Uyduruyorsun.
Your butt, he made it.
Her zaman birsey sorduğumda türlü bahaneler uyduruyorsun.
Always arguing! For the slightest trifle that one asks you!
Uyduruyorsun.
You're fibbing.
Kitabına da uyduruyorsun hemen.
To coin a phrase.
Ateş etmemek için bahane mi uyduruyorsun?
Are you trying to worm your way out of it?
Sadece uyduruyorsun.
You are just feigning.
Bu çılgınca fikirleri nereden uyduruyorsun.
You're making these crazy ideas up.
Beni söğüşlemek için hep yeni hikayeler uyduruyorsun.
You always have some new story to mooch off of me.
Lanet bir tünelde çığlık atıyorsun, hikayeler uyduruyorsun, yalanlar.
You scream in a goddamn tunnel, you make up stories, lies.
Ne zaman sana dokunmk istesem bir bahane uyduruyorsun.
What's the matter with you? Every time I go to touch you, you've got some excuse.
Uyduruyorsun, yalan söylüyorsun.
Don't make that up, you're lying.