Uygundur tradutor Inglês
646 parallel translation
Tamam, ama bu ananelerimize uygundur.
Yes, but it is the family tradition.
Operanın sahip olduğu en iyi dostu Bay Semple'a bir jest olarak, yeğeni Longfellow Deeds'in yeni başkan olması uygundur.
As a gesture toward the best friend that opera ever had, the late Mr Semple, it's fitting his nephew, Longfellow Deeds, be made our next chairman.
- Tabure uygundur umarım.
- I hope the stool is right.
30 yaş karar vermek için uygundur, ve ben hiç öyle değilim, Connor değil.
Thirty's about time to make up your mind, and I'm nothing of the sort, not Connor.
Uygundur, biliyorum Fanny Hala.
- I'm sure it's practical. - I know it must be practical, Aunt Fanny.
Burası uygundur.
Oh, this will do here.
Eğer yarınsavaşı Borodino gibi bir bedelle kazanırsak, o zaman kışlamak için Smolenks uygundur, Majesteleri!
If tomorrow's battle will be won at the same price as Borodino, then I also vote for wintering in Smolensk, Your Majesty.
Ne olursa olsun, senin için Shelby'den daha uygun biri. Herkes daha uygundur.
Anyway, he's better for you than Shelby.
Lon beni götürmeye uygunsa, seni götürmeye de uygundur.
If Lon's good enough to take me he's good enough for you.
- 11 bana uygundur.
- 11 is all right for me.
- Sanırım bu sana uygundur.
That is agreeable?
Hangisi senin için uygundur bilmiyorum.
I don't know what's best for you. All I know is.
Kızımın çeyizi... Eğer kızım bir adamı seçmişse onun için uygundur. Sana gelince, sen uygun değilsin.
My daughter's dowry, if she picks a man that's fiit for her, and you, sir, ain't fiit.
- Uygundur.
That'll be fine.
Uygundur diyecek kişi ben olamam.
I'm hardly one to speak of reason.
Koşullarımız çok uygundur. "
Easy terms. " - Yeah.
Benim gözümde Sissinin kendisi hâlâ çocuktur çocuk büyütmeye bizim yaşımızdakiler daha uygundur diye düşünüyorum.
I assumed it for thinking Sissy is still a child... and the women of our age can educate better.
O nedenle, bana göre, Sayın Buckingham'ın dediği gibi, Prensin birkaç kişi eşliğinde gelmesi uygundur.
Therefore I say with noble Buckingham... that it is meet so few should fetch the prince.
Bu da pembecik yanaklı yaşlı hanımların bahçelerine uygundur.
That's for little flower gardens of little pink old ladies.
Küçük Sophie'nin yetişmesini üstlenmem Sophie'yi üzmek için değildi. Benim gözümde Sissinin kendisi hâlâ çocuktur çocuk büyütmeye bizim yaşımızdakiler daha uygundur diye düşünüyorum.
Nor did I take on little Sophie's upbringing to hurt Sissi, but because I consider that Sissi is still a child herself, and that women our age are more qualified to raise children.
- Uygundur.
- Fair enough.
Tamam, çam tabut uygundur.
OK, a pine box'll do.
Bütün kadınlar buna uygundur.
All women are cut out for it.
Sıvı yakıt genellikle daha uygundur.
Liquid fuel is generally more convenient.
Gayet uygundur.
That will suit admirably.
Babamın deneylerindeki ilk malzeme kül tablası olduğuna göre bizim de kendimizinkinde aynısını yapmamız uygundur.
Since an ashtray was the first object transmitted in Father's experiments, I consider it only fitting that we use one in ours.
Banliyöler uygundur.
The suburbs are very convenient.
Kendileri dava için uygundur.
This man is acceptable to the prosecution.
"Bayan Lucy, beş dolar karşılığı, kuşu kalkan herkese uygundur."
Come back here! Come back!
Yani, büromuzun sorumluluk alanı kapsamında, her şey kurala uygundur.
So as far as my office is concerned, everything is in order.
Sokağın sonu uygundur.
End of the street will do.
Çarşamba öğleden sonra uygundur.
Wednesday afternoon might be suitable.
Bu basit giysiler alt tabakaya uygundur.
She is so cute and modest. Isn't she, Adelaide?
- Uygundur.
Fine.
Bu anlaşma meselesi, ki defalarca tekrarladığım üzere... her bakımdan mantığa uygundur. Kendimizi, saldırgan bir pozisyondan ağır ağır uzaklaşmaya zorluyoruz.
The point of this treaty, as I've reiterated on a number of occasions is that in every true sense we force ourselves gradually to step away from an offensive posture.
Yarın uygundur.
Tomorrow's fine.
Aynı deste uygundur.
Same deck is good enough.
Saatleri daha uygundur ve daha az vurulursun.
The hours are better, and you get shot less.
- Uygundur.
- Adequate.
Bu adama, neresi olursa uygundur.
Any accommodations ought to suit this one.
Altıya on kala uygundur evlat.
Ten minutes to six it shall be dear boy.
Bayan, eğer bu yaratık kendi ineğini seçemezse burada yaşaması uygun olmamakla birlikte, buranın dışında hayatını sürdürmesi uygundur.
Madam, out here it's the fit that survive... and if that creature of yours cannot select his own cows... he is not fit to live here.
Ona vurmak istersen, bence uygundur.
If you want to hit him, it's all right with me.
Her zaman uygundur.
Any time's a good time.
Soruşturmanın gidişatı uygundur ve ben bundan memnunum.
I'm satisfied the course of this investigation is valid enough.
Uygundur.
That'll be fine.
Uygundur, Albayım.
He proved it, Colonel.
- Uygundur.
- I'm for it.
Uygundur.
Fair.
Sen ne yaparsan benim için uygundur Anne Lord.
- Anything you do is all right with me.
Umarım masayı size uygundur?
Hope you don't mind sharing a table.