Uzan tradutor Inglês
6,156 parallel translation
Sen o uzun tüfeğin yanına uzan sadece.
Why don't you keep banging on the long gun?
Burada sizin mahallenizde olduguna inandigimiz bir uzay gemisi uzan zamandir, bu sinyali gönderiyor.
This signal has been transmitting for a very long time, from a ship that we believe is located right here in your neighborhood.
Sadece üstüme uzan.
Just lay on top.
Uzan, sana iğne yapacağım, konuşmak yok.
Lie down, ľll give you the injection and no more talking.
Hadi, uzan.
Come on, lie down.
Gerçekten sen de gidip sahilde uzanıp, güneşlenip bütün gün gingko balboanı içebilirsin.
Like a brain camp. You could go lay on a beach and get tan and drink gingko balboa all day.
Uzan yanına.
Lie with him.
Derin nefes al ve uzan biraz.
Take a deep breath. And lie down.
10 dakika uzanıp tekrar uyanacağım.
I'm just gonna nap for 10 more minutes, then get up.
# Bu gece uzanıyorum kalbinin güzelliğine #
I reach for kindness in your heart tonight
- Sırt üstü uzan.
On your back.
Yüksek dağlara kadar uzanır ve denizde sonlanır.
Goes across the entire highlands. ... and ends, down at the sea.
Burada uzanıyordu, her yerde kan vardı ve o burada uzanıyordu öylece hiçbir şey yapamadan.
She was lying here on the ground and there was blood everywhere and... and... and she... She was just lying here and she couldn't do anything.
O direk sana uzanıyor.
He's literally reaching out for you.
Meksika sınırından başlayıp Kanada'ya kadar uzanıyor.
It goes from the Mexican border up to Canada.
Arka koltukta uzanıyordu.
She's laying down in the back of the cab. That's what she does.
Uzan!
Reach!
- Yatağa uzan.
- Get on the bed.
- Tabi ki geceki gibi. Merak etme, odasında uzanıyor.
- Of course, night don't worry he's throwing up in the room.
Şu dikildiğim yerde, saçların Tanrı'ya kadar uzanıyor.
Where I'm standing, your hair is rising up to the Lord.
Tıpkı bir alev gibi Tanrı'ya kadar uzanıyor.
Rising up to the Lord like a flame.
Yatağa uzan
Lay upon the bed.
Suyun üzerinde uzan.
Lie on the water!
Anlamı ise, eğer umudunu yitiren biri kabrinin üzerine basarsa, dışarı uzanıp, gebertene kadar dövecekmiş.
It means if anyone who lacks courage steps foot on her grave, she'll reach out and strike them dead.
Ya da yarın yukarı çıkarız ve çimenlerin üzerine uzanırız.
Or we're gonna go upstairs tomorrow... and lie down on the grass.
Ona birasından biraz alabilir miyim diye sorduğumda hemen uzanır bardağını kapardı ve o böyle yapınca ben de ağzımı onun bira göbeğine yapıştırır şunu yapardım...
So he would reach over to grab his mug, and when he did I would... flop my mouth down on his beer belly and...
Hepsi de yerde uzanıyor.
They are sleeper cells.
Evet, kanepene uzanıp televizyon izleyebilirsin.
You just want to sit on your sofa and watch news channels.
Öylece uzanıyordu.
I saw him pass out on the street and took him here.
Uzan.
Lie down.
Benim altımda çaresizce dururken ve ağırlığımı yüzüne verirken Oyuk gryllusları hakkında okuyabilirim. Öylece uzanıp, kitabımı okumayı bitirmemi beklemen gerekir...
I can read about cave crickets... whilst you're helpless underneath me and I put my weight upon your face and... you just have to lie there and wait until I'm finished reading my book and...
Uzan şimdi.
Now, lie down.
- "Sadece orada uzan."
"Just lie there."
Bazen biraz yalnız kalmak da güzel bir şeydir. Küvette uzanırsın. Stephen King kitabı bitirirsin.
Sometimes it's nice to have a little alone time... soak in a tub, finish that Stephen king book.
Hadi, uzan.
Here, lie down.
Nasıl bir araya ihtiyacın var? Şuraya uzanıversen?
What break do you need if you're just lying there?
Yoksa yatağa uzanıp bütün gün kendi taşaklarını mı yalıyorsun?
Or do you just lay around in bed all day, licking your balls?
"Yedinci gün geldiğinde, uzanıyordum."
"When the seventh day came, I stretched."
Kirpide dikenler dışarı uzanır.
On a porcupine, the pricks are on the outside.
Sevimli bir köpek gibi şuraya uzan canım.
Now dear, good doggie, lie down.
Gel yanıma uzan, Trace, eski zamanlardaki gibi.
Come lie next to me, Trace, like old times.
Sakin ol, uzan ve dinlen lütfen.
Relax, lie down and rest.
New York 1 Mayıs, 1897 Ve önünüzde büyük bir hayat uzanıyor.
And your entire lives are before you.
İnan bana, senin yerinin kutsallığına saygı duyuyoruz ki o da, eğer yanılmıyorsam, diğer yerler gibi buraya kadar iple ayrılmış yere kadar uzanıyor.
Trust me, we respect the sanctity of your claim Which lies, if I'm not mistaken, everywhere within this finely Expressed bit of string you got here.
Yaprakların üzerine uzan, gözlerini kapat ve üzerinden soğuk kurt pençeleri geçtiğini hayal et.
Lie down on the leaves, close your eyes And you might feel the cold paws of wolves passing over you.
Nereye uzanırsa uzansın emirlerimize uyarız, ölüme dahi.
We follow our orders, no matter where they lead, even to death.
Hayvanların dünyadaki hayatı milyonlarca yıl öncesine uzanır.
Animal life on Earth goes back millions of years.
Ben uzanıp, biramı yudumlayıp yıldızların altında seks yapacağım.
Well, I am gonna sit out back, I'm gonna drink some beer and I'm gonna have sex under the stars.
Keşfettiğin gece yatağında uzanırken bunun doğru olduğunu dünyada bilen tek kişi sensin.
On the night of a discovery, when you're lying in bed, you are the only person in the world that knows it's true.
Hastaya sırt üstü yatın dersen yüzükoyun yatıyor. Ama, merhaba, uzanın lütfen dersen direk sırt üstü yatıyor.
If you ask a patient to lie on his back, he does front, but if you say, "hello, lie down, please"
Sırt üstü uzanın lütfen.
Lie on your back, please.