Uzatın tradutor Inglês
2,356 parallel translation
Sağ ayağınızı uzatın ve dizlerinizi kırın.
Put your right foot forward and bend your knees.
Beş numaralı kurbanla aynı katta yaşayan bir kadın bize şüpheliyi tarif etti. Birer tane alıp arkaya uzatın.
A woman who lived down the hall from victim number five has given us his description.
Lütfen sol kolunuzu uzatın.
Please reach out Your left hand.
Elden ele uzatın, olur mu tatlım?
Hand those around, would you, dear?
Bir tane alın ve arkanızdakine uzatın.
So please take one and pass it down.
- Ellerinizi uzatın lütfen.
Put out your hands, please.
Ellerinizi arkaya uzatın.
- Put your hands on your back.
Makas uzatın.
Scissors, fast.
Kollarınızı uzatın!
Distance!
Sakal uzatın.
Grow a beard.
Diğer ayağını da uzat.
Other foot. Time for bed.
Bir adama tutunacak en ufak bir dal uzatırsan ona sonsuza kadar tutunacağını biliyorsun.
If you give a guy any strings to hold on to, You just know he'll cling to them forever.
Justin Timberlake bile saçını uzatıyor.
Even Justin Timberlake is growing his fro back.
Tamam. Ne yapıp et, ifade alınmasını uzat.
Okay, whatever you do, just keep the depos going.
Uzun süreli uykuya yatırılınca yaşamın uzatılacağını iddia eden çok gizli askeri deneylere mi gönderme yapıyorsun?
- Whoa, whoa, whoa. Are you referring to ultra secret military experiments to prolong life by inducing hibernation?
Bay Knightley, tuzu uzatır mısınız lütfen?
Mr. Knightley, can I have the salt, please?
- Ayakkabını uzat.
- Hand over your shoe.
Roberta, lütfen zeytinyağını uzatır mısın?
Roberta, please pass me the olive oil.
Uzat parmağını.
Put your finger out.
Kollarını uzat.
Stretch out your arms.
Two And A Half Men S07E06 "Parmağını Uzat" Gördün mü?
Two And A Half Men Season07 Episode06 You see, they reshape the whole breast so you can't even tell. How long does it take to heal?
Şimdi, parmağını uzat.
Now, give me your thumb.
Ama benim dışımda kimse, başını uzatıp, sana bakmaya cesaret edemedi.
But no one else except me had the courage to stick their heads in to take a look at you.
Monk, bir tane al ve kalanını arkaya uzat.
Monk, just take one and pass them on.
Uzun lafın kısası, Jeff kıçını dinlendiriyor, biz de çöle taşındık. Kuru hindiyi uzat lütfen.
Not sure how, but Jeannie Gold is going to make it spectacular.
- Kafasını uzatıp selam vermeye bile.
- Even just to... - Poke his head in and say "hi."
Yeni şarap dolabımdan... bana bir şampanya uzatır mısın?
Could you grab me A champagne split from my new wine fridge?
Sonra polis var ya üfleme cihazını uzatıyor.
This cop, yeah, he hands me the breathalyser. And I'm like...
James, yer elmasını uzatır mısın?
James, would you pass the yams?
Pek çok insan Obama'nın Yurtseverlik Kanunu'nun uzatılmasına ve daha geniş hükümet tarassuduna izin veren tekliflere evet oyu verdiğini bilmiyor. ... daha geniş hükümet tarassuduna izin veren tekliflere evet oyu verdiğini bilmiyor.
Most people don't know, for example, that he voted to reinstate the Patriot Act and more government wiretapping.
Bana bir el uzatır mısın, lütfen?
So can you give me a hand up, please?
Şalını uzat bana.
Give me your scarf.
Parmaklarını düz tut ve uzat.
Extend your fingers and follow all the way through.
Yavru kazları kuluçka makinesinde yumurtadan çıkartıp yavruların üzerinden bir kaz geçiyormuş gibi gösterirsek kuşlar boyunlarını uzatıp bağırmaya başlar.
when we have the goose eggs in an incubator, and then, above the baby birds pass a form simulating a goose in flight the birds strech their necks and call out but if we invert the direction
Jack, babana çili sosunu uzatır mısın lütfen?
Jack, can you pass Dad the chilli sauce, please?
Uzat şu ayağını.
Give me your foot.
Collins, taze fasulyeyi uzatır mısın lütfen?
Collins, can you pass me the green beans, please?
Bacaklarını uzat.
Okay, I'll take her feet.
Sorun ben miyim? Sensin ulan! Sidik yarıştırmanız bitince bir yardım eli uzatır mısınız?
When the pissing contest is over, may I have some help?
- Megan, hazır mısın? - evet 66 00 : 06 : 03,796 - - 00 : 06 : 05,696 tamam, tabağını uzat, tatlım.
- Megan, are you done?
Ekmeği uzatır mısınız, lütfen?
Would you pass the bread, please?
Sahnede düşecek olursan bacaklarını uzat, göğsünü kaldır.
Okay, if you fall off the stage, leg extended, boobs up.
Latkeyi uzatır mısın?
Pass the latkes. Okay.
Eğer karının ve çocuklarının hayatları için endişe ediyorsan o zaman Toonastra'yı bana uzat.
If you fear for the life of your wife and kids then hand this'Toonastra'over to me.
Bir kolunu omzumun üstünden uzatır mısın?
Put one arm over my shoulder?
Elini uzatır mısın?
Give me a hand up?
Will, Ronnie'ye biraz biftek uzatır mısın?
Will, pass Ronnie some roast beef.
Elini bana uzat. Özgür kalacaksın.
Just give me your hand and you'll be free.
Şu kumandayı uzatırım kadının küllerinden doğacak
If I press this remote control, your woman will be burnt to ashes.
Şeyi uzatır mısın?
Hey, give me...
İlaçlarımı uzatır mısın, lütfen?
Please pass me my pills.