Uçuyorsun tradutor Inglês
344 parallel translation
Sen uçuyorsun!
You're flyin'.
Sen uçuyorsun!
You're flyin'!
İyi uçuyorsun.
You fly well.
Bu bastonla yürüyorsun ama Tino'yla uçuyorsun.
With that stick you walk, but with Tino you fly.
Bir uçurtma gibi uçuyorsun.
You're high as a kite.
İçeri gelirken mutluluktan uçuyorsun... ama onun iyi olmadığını görünce endişeleniyorsun.
You're bursting with happiness... but when you see she isn't well, you're concerned for her.
Kız Tokyo'ya gidiyor sen de Randolph Field'a uçuyorsun. Yarından sonra.
The girl goes to Tokyo and you fly to Randolph Field the day after tomorrow.
Sen bugün, Mr. Jifford ile uçuyorsun, değil mi?
You're flying with Mr. Jifford today, aren't you?
Washington'a mı uçuyorsun?
You're flying to Washington?
Sen uçuyorsun, Dave.
You're high, Dave.
Geri uçuyorsun.
YOU'RE FLOATING BACK DOWN.
Komple bir gardrop veriliyor, içinde vizon kürkü de var Bermuda'ya uçuyorsun, en iyi suit oda tutuluyor, bu adam hiçbir şeyden kaçınmıyor.
Get given a complete wardrobe, including a mink coat, flown to Bermuda, taken to the best suite, this man offers everything.
Bu gece bir yere mi uçuyorsun?
Are you flying somewhere tonight?
Şimdi de savaşta uçuyorsun.
Now you fly in the war.
Babam belki öldü, sen havalarda uçuyorsun.
Daddy may be dead, and you're crowing.
Jill, kelebek gibi uçuyorsun.
Jill, you're flitting around like a butterfly.
Kelebek gibi uçuyorsun.
You're flitting around like a butterfly.
Mutluluktan uçuyorsun.
I'm just... Bursting.
Benimle havada uçuyorsun, Charlie.
You're aces high with me, Charlie.
- Benimle mi uçuyorsun?
- Are you flying with me?
Paris'e mi uçuyorsun?
You're off to Paris?
Ne zamandır uçuyorsun?
How long you been flying?
- Zaten uçuyorsun, Kris!
- You're already flying, Kris!
Sonra sen kayıp hazineyi buluyorsun kanatlanıp uçuyorsun.
After you find the missing treasure... you're going to... sprout wings and fly.
Gidiyorsun, uçuyorsun.
You're going and you're flying.
Düzgün olması için bastırıyor olabilirim, ama sen sadece uçuyorsun.
I don't want to be a stickler for accuracy, but you're just flying.
Ve İngiltere için uçuyorsun, öyle mi?
And you fly an airplane for England?
- Böylece Los Angeles'a uçuyorsun.
- So, you're on a flight to Los Angeles :
Viper'ınla görevlere uçuyorsun, savaşın içinde.
You go flying off on missions in your viper, into combat.
1 saat için Tanca'ya uçuyorsun.
Your flight to Tangier leaves in an hour.
- Ne kadardır uçuyorsun?
- How long have you been flying?
Sanırım biraz yüksekten uçuyorsun adamım.
You are going a bit high.
sadece arkadaşlarım değil ; düşmanlarımın bile gücü yetmez beni unutmaya çok yüksekden uçuyorsun.
Not just friends ; even my enemies cannot forget me. You brag too much.
- Neyse ki uçarken her şeyi unutuyorum. - Demek hala uçuyorsun.
But in the air I forget everything.
Yüksekten uçuyorsun diye bunu mahvedemem.
I won't piss that away because you're higher than a kite.
Şu yeni çocuk Lymangood ile uçuyorsun.
You're flying with that new guy, Lymangood.
Gerçekten meleklerle uçuyorsun.
You're really riding with the angels.
Sen göklerde uçuyorsun, biz ise bir bodrumdayız!
You're in the clouds, and we are in a basement!
Çok yüksekten uçuyorsun, hava boşluklarına dikkat et.
You're flying too high, kid, and the air is very thin up there.
Nereye uçuyorsun?
What are you shooting for?
- lceman'le uçuyorsun demek?
- So you're flying with lceman?
Birinci sınıfta uçuyorsun.
Now, listen, you're flying first class.
Sırf ben seyrederken böyle uçuyorsun.
You only fly like that when I'm watching.
- İşte bak, uçuyorsun.
- There you go, you're flying.
Sen o kadar uçuyorsun ki, onu bile beceremezsin.
You're so out of it, you'd botch that up.
Pekala, en azından eve uçuyorsun.
Well, at least you're flying home.
- Rotan doğru ama çok alçaktan uçuyorsun.
- You're on-line but you're hanging too low.
Ray ve Dorothy yeterince tuhaf olduğumuzu düşünüyor zaten. Yemekten sonrayı bekleyeceğimizi söyledin, şimdi bensiz uçuyorsun.
Ray and Dorothy think that we're flaky enough... and you said we would wait until after, and now you're gonna peak before me.
Uçuyorsun. Süper bebek!
Flyin'through the air.
Uçuyorsun!
Far out!
- Çok uçuyorsun.
- Very far out.