Valid tradutor Inglês
1,217 parallel translation
Bu akşama kadar geçerli.
Valid until this evening.
Geçerli dünyada, geçersiz kendimden mümkün olduğunca az iz bırakmak için her gün mümkün olduğu kadar çok deri atığı, tırnak ve kıl temizliyordum.
Daily, I disposed of as much loose skin, fingernails and hair as possible... to limit how much of my In-Valid self I would leave in the Valid world.
Eugene, asla bir "Utero" olmanın, yani "doğal doğmuş" olmanın "geçersiz" olmanın, olağan dışlamasını yaşamadı...
Eugene never suffered from the routine discrimination of a "utero"... "faith birth" or "In-Valid" as we were called.
Bir "Geçerli", "Tüp Ürünü", "Yapılmış Adam" olarak, farklı acı çekiyordu.
A "Valid," a "vitro," a "made man," he suffered under a different burden.
O kayıtsız bir Geçersiz.
He's an unregistered In-Valid.
- Geçersiz biri mi?
- An In-Valid.
- Geçersiz biriymiş.
- Just some In-Valid.
O bir geçersiz efendim.
He's an In-Valid, sir.
O bir geçersiz mi?
He's an In-Valid?
Bunca yıl, fark edilmeden gizlenecek kadar akıllı bir geçersiz.
He's an In-Valid clever enough to go unregistered all these years.
O halde, Geçersizin bununla bir ilgisi yok muydu?
So the In-Valid had nothing to do with this?
Anlaşılır bir istek olmalı, yoksa deliye dönecekler.
You have to have a valid demand or you'll make them nervous.
Evliliğimin geçerli olmasını düşünüyorum ve bizim aşkımız günah değil!
If you yet consider my marriage to be valid, and our love to be a sin, then it's okay!
Fakat nasıl hissettiğin önemli değil, sonuçları vicdanın hazırlar.
so that makes it a valid choice.
Seninkinden başka bakış açıları da doğru olabilir.
Other viewpoints than yours may be valid, you know.
Ne zaman biri geçerli bir tez öne sürse, başka biri gelip anti tez üretiyor.
Every time someone gives me a valid argument, somebody else comes along, gives me a perfectly valid counterargument.
Bu geçerli, ben böyle düşünen tek kişi değilim.
It's valid, and I'm not the only one who thinks so.
Sanırım her ikiniz de, önemli konulara parmak bastınız.
I-I think you both make valid points.
Bu mantıklı bir gözlem.
That's a valid observation.
Benim fikirlerim de diğerlininki kadar geçerli!
- My opinions are as valid as the next man's!
İIgisizlik istasyonunda peronda dikilmiş, kalbimi ve ruhumu bavuluma tıkıştırmışım. Lanet olası Gerry ekspresinin gelip, biletimin hala geçerli olduğunu ve trene yeniden binebileceğimi söylemesini bekliyorum.
I am standing on the platform at Limbo Central with my heart and soul packed in my suitcase waiting for the Gerry fucking Express to roll in and tell me that my ticket is still valid, that I may reboard the train
Neyse ki kredi kartım hala geçerliydi.
Luckily, my credit card was still technically valid.
Benim vermediğim karar geçersizdir.
No order is valid unless I give it.
- Sahi mi? Bu geçerli ve harika bir seçim.
- And it's a valid and wonderful choice.
Vergilerin etkileri şöyle sıralanabilir, grafikler şöyle...
The effect of taxes defined by the Laffer Curve cannot be considered as valid...
Doktoru görmek istiyorum, Iütfen.
Have you a valid card?
Ben de genelde kafaya takmam, ama bu sefer tam zamanıydı.
I'm not usually preoccupied with it, but this seems like a valid time.
Seni eleştirirse buna karşılık ver.
If he gives you valid criticism, then compensate.
- Çıkış noktası artık geçerli değil.
- The point of origin isn't valid any more.
Herkezin politik görüşlerinin sağlam ve dinlemeye değer olduğunu düşünüyorum.
I believe that everyone's political opinion is valid and worth hearing.
Bir dakika! Şimdi sen geçersiz bir ehliyetle araç kullanıyorsun!
Wait, you're driving without a valid license?
Federaller Ezergeçer Vash için 60 milyar ödeyecek, ölü veya diri.
The 60 billion $ $ are valid even if Vash the Stampede is dead.
Ben de size yardımcı olurum. Canlı yayında reklamınızı yaparım... Geçerli ehliyetim yok.
I'll mention your business on the air- - l don't have a valid license.
Doğru cevap.
Valid answer.
- Doğru cevap.
Valid answer.
Mükemmel bir açıklama gibi. Şuna ne dersin?
Seems a perfectly valid explanation, but how about this one?
Hissederek yapılması gerekiyor.
The sex. It must be valid, consensual sex.
Tamam. Bu aptalcaydı... ama ben asla boşanma gibi bir felaket yaşamak istemiyorum.
That was stupid... but I think my point about divorce is still very valid.
Törenle evlilik akdini imzaladığımda aklım başımda değildi. Bu nedenle, herhangi bir sözleşmeyi yasal kılacak bir ehil olma durumundan söz edilemez.
There was no competent meeting of the minds necessary for a valid contract.
Çocuklarına baktı. - Sorun şu ki, adalet bu durumlarda meşru bir birlikteliği ön görür.
The problem is that the fairness issue presupposes a valid union.
İtici bir güç göremiyorum. Vasiyette yazılanlar geçerlidir.
The trust stands, valid as written.
- Ayrıca geçerli bir yaşam tercihi.
Also a valid life choice.
Bazılarımız iblislerle gidiyoruz ama bu da geçerli bir hayat tarzı tercihi.
Some of us will go with demons, but I think that's a valid lifestyle choice.
Bence bunlar gayet geçerli hisler.
I think those are perfectly valid feelings.
Ve bence bu okul dışındaki en canlı faaliyetlerden biri.
And I think it's a valid extra-curricular activity.
Senin vizen geçerli.
Your visa's valid.
Hepsi geçerli sorular.
All valid questions.
Belki o öfkenin kaynağını öğrenip ona yardım edebilirim. Benim terapi metodumun daha geçerli olduğunu da kanıtlamış olurum.
Maybe I could find out what's at the root of that anger and help her, also proving that my method of therapy is the more valid one.
Ama beni önemli bir soruyla başbaşa bırakmıştı.
But she did raise a valid question.
Taam. Bu makul.
- Mmkay, that's valid.
Vasiyet geçerlidir.
The will is valid.