Valise tradutor Inglês
66 parallel translation
Al al, işte valizin.
Here. Here. Here's your valise.
- Çantam!
- My valise!
Çantam nerede?
Where's my valise?
Nerede şu lanet valizim?
Where is that dratted valise of mine?
"Büyük, bir valiz dolusu"
♪ With a great big valise full ♪
Valizimi almayı unutmayın.
And please don't forget my valise.
Bir gün, bir valiz çaldım.
One time I stole a valise.
İstasyonda valizimi kaybettim.
I lose my valise in the station.
Hayali bir valiz taşıyordum, işportacının eşyalarından biri.
I was carrying an imaginary valise, one of those pitchman's outfits.
Dostlarım, bu valizde her derde deva, derhemler, yağlar ve iyileştirici sular var.
Friends, I have here in this valise nostrums, cure-alls, panaceas, unguents, oils and healing waters.
Valiz boş mu dedin?
You say the valise is empty?
Evlat, bu valiz dolu.
Son, this valise is loaded.
Bu valizdeki her ürün hem size hem de bana yarar sağlayacak.
Every item in this valise belongs to you as well as it does to me.
Bu valizi bırakabilir miyim?
May I leave this valise?
Irma senin eşyalarını göndermiş.
Irma sent a valise with your clothes.
Valizini burada bırakmışsın.
You left your valise here...
Valizinizi taşısam olur mu?
Okay if I carry your valise?
Valizimi biliyorsun, değil mi?
You know that valise of mine?
- Küçük bir çanta, ister misiniz?
- Do you require a valise, sir?
İki dakika sürmez efendim. Bavulunu alacak zamanı olmaz.
Five minutes and he won't have the time to take a valise.
- Bir çanta mı?
Une valise?
Valizinizi karıştırdığımız için bağışlayın, ama yardım isteyen siz olduğunuza göre...
Sorry to have ransacked your valise, but since you came to us for help...
Bavul babamın yatağının altında.
The valise is under papa's bed.
Bavulu alacağım.
I'm taking the valise.
Çantayı yere koy ve aç.
Put the valise down and open it.
Çantayı kapat.
Close the valise as you do so.
Kokmak üzere olan midyelerle dolu bir valizim var.
I got a valise full of clams about to go bad.
Dolaptan elbiselerimi al valizi ben alırım.
So, get my suits out of the closet and I'll get my valise.
Eşyanı bir valize tık ve benimle gel.
Just throw your stuff in a valise and come away with me.
20.yüzyıl, erkek, politikacı, şişman, bayan kıyafetleri giyiyor, balığa benzeyen bir valiz taşıyor.
20th-century male, politician, overweight, wearing female clothing, carrying a valise that looks like a fish.
Bir valiz dolusu.
A full valise.
En azından üstüne düzgün bir şeyler giymeni...
I want you to get a valise to put the clothes in.
Carr, buralarda dolaşan..... büyük şapkalı ve valizli bir kadın gördün mü acaba?
Carr, did you happen to see a young woman with a big hat and a valise wandering around?
"Valise." Valiz gibi söyleniyor.
It's bagage. Just like it's baggage. Bagage.
El çantasıydı o.
It was a valise.
Ama şu da var. Yünlü kumaş ceket giyiyordun, ceketin dirseğinde de yamalar oluyordu. El çantası taşıyordun.
But let's face it : you show up wearing a tweed blazer with elbow patches, and carrying a valise, I mean, I think the guilt here is 50-50.
Red Bird'e git... ve bavulumu al.
Go back to the Red Bird. Get my valise.
Valizim!
C'est ma valise!
- Çanta yeterince büyük değil mi?
- The valise is not big enough?
Bir valiz getiremedim.
I have failed to provide a valise.
Şu valizi verir misin?
Would you hand me that valise?
Bu para valizi, aldığı her kuruşu hak ediyor.
This fucking busted valise, he's worth every cent of his cut.
Senin gibi lanet işi bitmiş bir bavulun geri gelmesini mi bekleyeyim
What did you think? I was gonna stand by and let some fucking broken-down valise like you move back in?
Passepartout, valizim!
Passepartout, my valise!
Phileas Fogg'un o valizde olmadığını varsayıyorum.
I take it you don't have Phileas Fogg in that valise
Herhalde çantanız yanınızda kalacak.
Expect you'll keep the valise.
Onları çekimler başlayana kadar bu valizde tuttun.
You kept'em in this valise until the shoot started.
Hepimiz aynı nedenden buradayız sapkınlıklarımızın, kalbimizi kıran anıların olduğu valizimizi bu döngüden bizi çıkarabilecek, bizi ayıltabilecek birisini bulana kadar deşmek için.
We're all here for the same reason : to dig through our personal valise of perverse, heartbreaking memories... until we find one that helps us to break the cycle, to get sober.
Valizini hazırladım.
I packed your valise.
Bak ne diyeceğim, bana beş para etmez bir yük olmadığını kanıtla, tamam mı?
You know what, prove to me you're nothing but a broken-down valise all right?
Git valizi al.
Go get the valise.