Vicar tradutor Inglês
551 parallel translation
Her daim kendi arkadaşlarını seçebilmiştir. Emir subayı Caesar, lejyona katılmadan önce... -...
he's always chosen his own friends as a young vicar with the captain in the German air-force before joining the legion
Rahibi getirin.
Bring the vicar.
Bu taraftan rahip.
This way, Vicar.
- Memnun oldum.
Vicar. - How do you do?
Görüyorsunuz ki, peder...
You see, Vicar -
- Yen, kelimelerden biri sadece, peder.
- It's just the new slang, Vicar.
Güle güle, peder.
Good-bye, Vicar.
Papazı çağırtın, Joseph.
Send for the vicar, Joseph.
Git ve ahırdaki çocuklara papaz için atı eyerlemeye yardım et.
Go and help the stable boys harness the horse for the vicar.
Rahip koroya prova yaptırıyor.
You'll find the vicar at choir practice.
Acil bir durum olduğunu Rahibe anlattım savaş zamanı bir şey yapılabilir diye düşündük.
I explained to the vicar, Myra, that this is an emergency... that we thought during wartime, something could be managed.
Sayın rahip.
Why, vicar.
- Ah, rahip!
- Oh, vicar!
- Merhaba rahip.
- Good evening, vicar.
Siz geçin.
Vicar, do go on, please.
Sağolun, rahip efendi.
Thanks, Vicar.
Rahip olmalı bu.
It must be the vicar.
- Hoş geldiniz, rahip.
- Hello, Vicar!
Rahip de girebilir mi?
Is it all right for the vicar to come in?
Çok iyi, sağolun Rahip.
Very well, thank you, Vicar.
Rahip olmalı.
That must be the vicar.
Rahibi veya Dr. Hampstead'i davet etmek istersiniz diye düşündüm.
I thought perhaps you might like to ask the vicar or Dr. Hampstead.
Bir kaç dakika önce bir beyefendi geldi... Mrs. Deventer ile eski rahibi sordu.
There was a gentleman in here a few minutes ago... asking after Mrs. Deventer and the old vicar.
Evet, bayan, eski rahibi de sordu.
Yes, miss, and the old vicar.
Mr. Pauly şimdiki rahip.
Mr. Pauly's our vicar now.
Küreklerinizi alıp kazın, papazın petunyalarına dikkat edin.
Go and get your spades and dig, and mind the vicar's petunias.
Biliyorsunuz, babam Thrums'da papaz.
You see, my father is vicar at Thrums. It's a small parish.
İşte orda. Oo, Papaz ve kızı... umarım buraya gelmiyorlardır.
Ooh, the Vicar and his sister - not coming here, I hope.
Papaz, Vekil ve Orgcu.
the vicar, the substitute, and the organist.
Köy papazı tarafından eğitildim.
I was educated by the vicar.
Biliyorsun, artık kilisedeki sohbetlere de düzenli olarak gidiyorum.
As you know, I've been talking to the vicar.
- Kendisi rahip.
- He is the vicar.
- Rahibi inandırdık.
- We convinced the vicar.
Söylemem gerekir ki sütten çıkmış ak kaşık gibi durmuyordu.
Must say, she didn't look much like the vicar's daughter.
Vekil papazın ofisinde iki saat içinde buluşuruz.
You two meet me at the vicar general's in two hours.
Bilmek istiyorsan, pederle konuşmaya gittim.
If you wanna know, I was talking to the vicar.
Kardeşim altı aydır hastanedeydi, efendim. Şimdi de bir sanatoryumda kalıyor. Bu yüzden çocuklara ben göz kulak oluyorum, şey, görüyorsunuz ya...
You see, Vicar, my brothers been in the hospital for six months, so I have to look after the young ones.
Hun liderinin öfkesini bastırmak için Papa hangi kelimeleri sarf etti?
What further words did the Vicar of Christ utter trying to calm the barbaric fury of the Hun leader?
Biraz daha bekleyelim, olur mu?
Let's wait a little longer, shall we? Sorry, vicar, sorry.
- İyi ama... Piskopos bile orada!
- We can't just... the vicar!
- Piskopos, istirham ederim!
- Vicar, i implore you!
Ne şirret bir kadınla evlenecekmişim, Piskopos, benim gibi mülayim bir insan...
I was going to marry that vixen. Vicar, i who am a man of peace... kiss me where the sun doesn't shine!
Affedersiniz, Piskopos.
Sorry, vicar.
Benim şeyimi yalamaya değmezsin... Affedersiniz. ... ayağımın altını, yani!
You're not worthy of licking my... sorry, vicar the soles of my feet!
Haydi, Piskopos!
Come on, vicar.
Ama papaz geçerken çitin arkasına saklanmak zorunda kaldım.
Though I did have to hide behind a hedge when I saw the vicar passing.
Rahibi de aradım, bakkalı, ve postaneyi.
I have also tried the vicar, the general stores, and the post office.
Tanrı aşkına Peder.
For heaven's sake, Vicar.
Bu inanç meselesi değil Rahip.
This is not a matter of belief, Vicar.
- Bu bölgenin papazı, nasıl bir adamdır kendisi?
Our local vicar, what sort of man is he?
Yani demek istiyorum ki, şu an konuştuğumuz şeyleri ona anlatmak... ben yapamazdım hanımım.
I mean, if you were thinking of discussing with the vicar what we have been discussing... oh, I wouldn't, miss.