Voleybol tradutor Inglês
490 parallel translation
Biz voleybol oynarken, paltolarımızı bürünmüş prensese benziyordu.
While we play volleyball, she's wrapped in our coats, looking on like a princess.
Albay, askerlik hizmetinin iki yılı boyunca Birinci Sınıf Er Ernest Williams voleybol da dahil olmak üzere hiçbir şeye gönüllü olmadı.
Colonel, in two years of army service Private First Class Ernest Williams has never volunteered for anything including volleyball.
Bayan Pegg, voleybol topunu rica ediyor.
Miss Pegg wants to know if the netball ´ s fixed.
Okuldayken... Rahibe okulunda... tükenene kadar voleybol oynatırlardı.
In school - In convent school... they proposed a fast game of volleyball.
Amerika'da masa tenisi, voleybol oynuyor bir sürü karı tavlıyor olabilirdim.
I could've been in the States playing Ping-Pong, volleyball... plenty of broads.
Rahibelerle voleybol oynadığını gördüğüm günden beri kendime mani olamadım.
Ever since that first day when I saw you playing volleyball with the nuns.... I couldn't help myself.
Bakalım, Pazar voleybol...
Let's see, Sunday's volleyball....
Artık voleybol yok, karides avı yok, tenis yok, hiç biri yok!
No more volleyball, shrimping, tennis, any of that!
Voleybol topunu nasıl şişireceğini çözene kadar yaz biter!
Lt'll take him till August to figure out how to blow up the volleyball!
İyi voleybol oynuyorsun.
You play good volleyball.
Voleybol topundan ne farkı var bu adamın.
Watch when he gets outta the car and starts bouncing around. Looks like a beach ball a little bit.
Voleybol veya tenis olur sanıyordum.
I was hoping for volleyball or tennis.
Saat 2'de plajda voleybol turnuvası.
The volleyball tournament on the beach at 2.
Nasıl oluyor da Angela bütün gün erkeklerle konuşabiliyor ama biz voleybol oynamak zorunda kalıyoruz.
Why can talk Ángela with the boys all day... Instead we must... and we only play volleyball?
Voleybol üniformaları için önerim vardı.
It's my suggestion for the volleyball uniforms.
Bir voleybol maçı var.
There's a volleyball game.
Yıllardır voleybol oynamadın.
You haven't played volleyball for years.
Şimdi hanımlar ve beyler bu akşamın mizahi kısmına tam olarak başlamadan önce bu sabah Bolivya'nın hemen dışı Lapaz'da bir rollercoaster kazasında hayatını kaybeden 43 zekâ özürlü, voleybol taraftarı Bolivyalı ihtiyarı anmak için bir dakika saygı duruşunda bulunabilir miyiz?
And now ladies and gentlemen before we actually begin the humorous portion of tonight's show I wonder if we might just have a moment of silence for the forty-three elderly, mentally retarded Bolivian senior citizen volleyball fans who lost their lives this morning in a roller coaster accident just outside of Lapaz, Bolivia.
O yüzden bu akşam bir dakikalık saygı duruşuyla o 43 zekâ özürlü voleybol taraftarı o rollercoasterdan uçuşa geçip lunaparka çakılan Bolivyalı ihtiyarları anmamızın uygun olacağını düşündüm.
So I thought it might be appropriate for us tonight, as I say, to have just a moment of silence for the forty-three elderly, mentally retarded Bolivian senior citizen volleyball fans who went [whistling sound] Off a God damn roller coaster into the God damn funhouse.
Diyor ki bir grup zekâ özürlü Amerikalı voleybol taraftarı rollercoasterdan fırlamış. Bunun üzerine bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı istiyor. Yanınızda da Bolivyalı yavşağın teki kıkırdıyor.
American volleyball fans were tossed out of a roller coaster and he wants a moment of silence and your sitting ne xt to some Bolivian jack off whose giggling through his nose might I say you'd be highly pissed?
Şimdi o 43 zekâ özürlü Bolivyalı voleybol taraftarı ihtiyar için bir dakikalık saygı duruşunu gözlemleyelim.
And let us observe a moment of silence for the forty-three elderly, mentally retarded Bolivian senior citizens volleyball fans.
Voleybol bile masanın üzerine çıkılarak şişme bir top ve yüksek bir fileyle oynanan raketsiz pinpondur.
Even volleyball is racketless team ping-pong played with an inflated ball and raised net while standing on the table.
Ayrıca sanat derslerimiz, Voleybol, kroket... ve siz sevgili yaşlı aileler içinde sepetleme yarışmalarımız var!
We have the still life art class. We got volleyball and croquet. And for you older folks, we got sacks!
Spor salonunda voleybol oynuyorduk ve bayıldım. O kadar.
We were playing volleyball in the gym and I fainted, that's all.
Onun voleybol koçuydum.
I was her volleyball coach.
Kentte her gün Amerikan futbolunun yanı sıra basketbol voleybol, hentbol, beysbol maçları oynanıyor.
There's American football every day on the town, as well as basketball volleyball, handball, baseball. Children, it's gonna be a ball.
Piskoposun voleybol takımına dediği gibi :
As the bishop said to the netball team,
Artık bırak o silahı. Önümüzdeki birkaç yıl boyunca her akşamüstü... boncuk dizip voleybol oynayacaksın.
Drop that pistol now and you'll make license plates and play volleyball every afternoon for a few years.
Collins ve Aldrin aralarında konuştuksan sonra..... Armstrong, Johnson'u voleybol oynayacak güzel bir yer bulması için yolladı.
After conferring with Collins and Aldrin... Armstrong sentJohnson out to find a nice spot to play volleyball.
Beyaz, koza halinde.Yaklaşık olarak bir voleybol topu kadar.
White, cocooned, pulsating, about the size of a softball.
Ama voleybol oynamayı özlüyorum, anlıyor musun?
But I miss playing volleyball, you know?
Bilirsiniz işte voleybol oynayanlar, jet-skii kullananlar, bikinili kızlar bense burada dikiliyorum, "Belki de ben biraz fazla buz koyuyorum"
And it's like, you know, they're spiking volleyballs, jet-skiing, girls in bikinis and I'm standing there, "Maybe I'm putting too much ice in mine."
- Voleybol üzerine.
- On volleyball.
Sue'nun da voleybol çalışması var hem senin için de değişiklik olur.
And Sue's netball practice so it'll just have to be you for a change.
Club Med esprimizi yaptık. Club Med'e giderler... ve Bill Mitchell şöyle der : " Saat 07 : 00'de bir saat voleybol oynayacağım...
We did our Club Med routine where they go down to Club Med and Bill Mitchell says, " At 07 : 00, I want an hour of volleyball...
Voleybol maçına falan mı gidiyorsunuz?
You guys going to a volleyball game or something?
Tahminimce sen bir voleybol topuna bile vuramazsın.
You probably couldn't hit a beach ball.
Temiz, şık, ne biliyim işte etrafı şirin bir çitle çevrili... bembeyaz çarşaflar, bilardo masası şirin bir voleybol sahası, ne dersin? Güvenlik var, kimse giremez öyle. Kremlin'in takdirine bak...
They are tidy, very clean... with a small fence white covers, pool table,... a volleyball court, guards...
- Ben, yeni voleybol koçuyum.
- I'm the new volleyball coach.
Voleybol takımını bir gezintiye çıkarıyorum.
I'm taking the volleyball team on an outing.
Voleybol topları kadar büyük domatesler.
Tomatoes like volleyballs.
Onlara şöyle derdim, "Şarkı söylemeye daha az zaman ayırın Cuervo voleybol turnuvasından uzak durmaya daha fazla zaman ayırın eğer o zeki memeli imajınızı korumak istiyorsanız."
I'd say to them, "Concentrate less on the singing a little more on the approaching Cuervo beach volleyball tournament if you want to maintain that brainy-mammal image."
Bugün final maçı var, voleybol.
Today's all-city finals, volleyball.
Peder Hackett, hepinizi voleybol antremanına götürmeye gönüllü oldu.
Father Hackett has volunteered to take you all for volleyball practice.
Gelip voleybol oynar.
She came and played volleyball.
Voleybol oynarken birinin dirseği çarptı.
We were playing volleyball, and I caught an elbow right in the eye. Oh.
- Voleybol finallerindeyiz.
- We're in the volleyball finals.
Kızlar voleybol oynarken onları izliyordum. Ve hepsi zıplıyorlardı. Yukarı, aşağı... yukarı, aşağı...
- I was watching these women play volleyball, and they were all jumping up and down, up and down in these little shorts.
- Voleybol takımındasın değil mi? - Evet.
- You're on the volleyball team, aren't you?
- Kısa bir voleybol sorusu soracağım.
- Quick volleyball question.
- Voleybol.
- Volleyball.