Warped tradutor Inglês
355 parallel translation
Eğrilmiş.
It's warped.
Çarpık hayalgücünün ürettiği bir yalan bu.
It's a lie growing in his warped imagination.
O çarpık beyni... iri gövdesi ve kavgacı hücreleri ile... doğaüstü biri.
From his warped brain... down to the tiniest argumentative cell of his huge carcass... he's unearthly.
Ne kaçıkça bir düşünce.
Such a warped sense of humor.
Dengesiz ve kaçık, cılız ve iyi beslenmemiş, aşırı çalışmış...
Lopsided, warped, scrawny, undernourished and overworked.
Seninle bir çeşit oyun oynuyor.
- I don't deny that he's infatuated with you... in some warped way of his own. He's playing some sort of a game with you.
Tatlım, annem çocuk aklının zarar görmesini istemediğini söylemeye çalışıyor.
Mother means she wouldn't want your infant mind warped, my pretty.
Onun için onlar insandı ama sizin için onlar birer sürü.
People were human beings to him, but to you, a warped, frustrated old man, they're cattle.
Bir keresinde bana "ters ve sinirli ihtiyar" demiştin.
You once called me a warped, frustrated old man.
Sen nesin, ters ve sinirli genç bir adam mı?
What are you but a warped, frustrated young man?
Her zaman o iğrenç mizah anlayışını bir şey yaparak göstermek zorundasın.
You'd have to add something that appealed to your warped sense of humour.
Bu yoldan çıkan beşlinin yaşamı onlara öğretmenleri William Clarke Quantrill'dan miras olarak kaldı.
Five whose warped lives were to be a heritage from their teacher, William Clarke Quantrill.
Aklım çok karışmıştı.
My mind was warped.
Bana kendimi kaçık gibi göstertiyorsun.
You make me see myself as warped and crooked.
- Bakın, eğrilmiş.
- Oh, look, it's warped.
"Sapık" diyecektin herhalde.
"Warped" is the word you're looking for.
Ya da belki ben çarpık bir mizah duygusu geliştirdim.
Or perhaps I've developed a warped sense of humor.
Kesinlikle en iyi kısım o. Tabii, morfin yargılama yetimi bozmadıysa...
It's definitely the best bit, unless morphine has warped my judgment.
Beyinleri küçük yaşta Nazi öğretileri ile yıkanmamıştı.
Their minds weren't warped at an early age by Nazi teachings.
Beyaz yamulmuş.
Cue's warped.
Candy ile dünyan o kadar çarpık olacak ki sosyal, zihinsel bir sorun ve ahlaksız bir kadın....... haline geleceğin için tüm erkelerden ve kendinden nefret edeceksin.
Why, your world with Candy will become so warped... that you'll hate all men... and you'll hate yourself... because you'll become a social problem, a medical problem... a mental problem... and a despicable failure as a woman.
Çarpık bir ahtapottan kim olsa nefret ederdi.
Anyone who'd hate an octopus is warped.
Kalkanlarında eğik bir deflektör vardı.
Yes. There was a warped baffle plate on the shield of their energy pile.
Uzayın burgularını üzerinde taşır, sanki felaket düşüşünün lekeleri gibi.
Warped by space, like the stigmata of its terrible fall.
Seninle bir çeşit oyun oynuyor. - Öyle düşünmüyorum. - Sana, kendince çarpık bir şekilde, deliler gibi tutulduğunu inkar etmiyorum.
- I don't deny that he's infatuated with you... in some warped way of his own.
Espri duygusu gelişmiş olan.
The one with the warped sense of humor.
Sapkınca bir şey!
It's warped!
Hayal ettiğim en gerçekçi sahneler bile her zaman sapkındı.
Even the most realistic scenes I imagined were always warped.
Çünkü hayal ettiğim her şey baştan sapkındı zaten.
Maybe that's because everything I'd been imagining was warped to begin with.
Hepiniz belli ki, hayatınızda anlamlı bir şey yapmak için fazla meşgul ve sapkınsınız, bu yüzden başkalarının cinsel fantezilerinden besleniyorsunuz.
You're all obviously too lazy and too warped to do anything meaningful with your life, so you prey upon the sexual fantasies of others.
Odanın sessizliğinde zaman artık işlemiyor seni çevreliyor ayrılmıyor takıntılı çarpık biraz şüpheli :
In the silence of your room time no longer penetrates, it is around a permanent medium, obsessive warped, a little suspect :
Bu salak şey bozuk.
This friggin'thing is warped.
Neden bana hep bozuk olanlar rastlar?
Why do I always get a warped one?
Sen sapıtmışsın, biliyor musun?
You're warped, you know that?
Gerçekten sapıtmışsın.
You're really warped.
Sapıttım.
I'm warped.
Sapıttığımı biliyorum.
I know I'm warped.
Seninki gibi sapık bir beynin eğlence anlayışı bu mu?
Is that how a warped brain like yours gets its kicks?
Kütle yüzünden bükülen uzay, ek bir fiziksel boyut yaratır.
Space is warped by mass into an additional physical dimension.
Ordu hakkındaki fikrin çarpık.
You've got some warped idea about the Army.
İki ayaklı ve hasta beyinli biri. Bir insanoğlu.
One with two feet and a warped brain.
Bu adam hasta. Hasta ve çok çarpık bir espri anlayışı var.
He's a sick man with a very warped sense of humour.
Yoldan çıktığımı, ona ihanet ettiğimi söyledi.
He said it's warped me, he said I betrayed him.
Sen manyaksın.
You're warped.
Seni almaları için kliniği arayacaktım ama çarpık espri anlayışınla insanları zehirlemeni istemiyorum.
I was gonna call that clinic to collect you, but I don't want you around poisoning people with your warped humor.
Muhtemelen mavi güneşe çok yakın çıkış yaptılar...
Perhaps they warped out near that blue sun...
Bu oklar eğri olmalı.
Phew, these arrows must be warped.
Bence eğri olan sensin, evlat.
I think you're warped, boy.
Sapkın kişilerin dünyanın iyi niyetini kötüye kullanma olasılığı her zaman olsa da...
There always was the possibility that warped individuals would take advantage of the world's goodwill, but...
Her şey anormal ve çarpık biçimdeydi.
EVERYTHING WARPED AND TWISTED OUT OF SHAPE,
Allah'ın işi işte.
If he could speak, I think we would find that his mind is warped.