Waste tradutor Inglês
15,501 parallel translation
Şampanyayı boşa harcamaya gerek yok, değil mi?
Well, no need to waste the champagne, right?
Bu zaman kaybı.
This is a waste of time.
♪ buradaki atık topraklarında, ♪
♪ Well, out here in the waste land, ♪
Ne kadar yazık Böyle güzel bir akşama
♪ What a waste of a lovely night
Ne kadar yazık Böyle güzel bir akşama
♪ What a way to waste of a lovely night
- Zaman kaybı.
- It's a waste of time.
Ve herkesin, kendiminki de dahil, vaktini mi harcayayım?
And waste everyone's time, including my own?
Elbette hayır, dehşet verici bir beyin alanı israfı olurdu.
Of course not, that would be an appalling waste of brain space. I specialise.
Zaman kaybı
Waste of time.
O zaman yerinde olsam zamanımı burada benimle harcamazdım.
Then I wouldn't waste my time here with me.
Sadece söylüyorum, hepsinin boşa gitmesini istemiyorum.
I'm just saying I don't want this all to go to waste.
Belki radyoaktif çöplüğe düştün. Belki de genetiği tasarlanmış, özel bir askerdin. Kriyojenik dondurulmuş ve geçmişe, tüm insanoğlunu kurtarmak için gönderilmiştin.
Maybe you fell in radioactive waste, or maybe you were a special genetically engineered soldier who was cryogenically frozen and sent back in time to save me and save all of mankind.
- Bırak da perte çıkarayım.
- Let me waste a couple.
- İcabına bakmalıyız.
- We've gotta waste her.
Vergi geliri israfı açıkçası.
It's a waste of taxpayer's money, honestly.
İşe yaramaz birisi. Keşke ölse.
A waste of oxygen, better off dead.
Birinden hoşlanırsanız daha fazla vakit kaybetmeyin.
If you like each other, Don't waste time pining away.
Zincirleri koparılmazsa eriyip giderler.
They must be unchained or they'll waste away.
Ve bunu boşa harcamak istemeyiz.
And we don't want to waste it.
Sınıfta geçen zaman, boşa harcanan zaman.
Class time is a waste.
Tanrı şahidim olsun, sen tam bir aşağılık pisliksin.
Chris, I swear to God, you're a waste of fucking...
Enerjini boşa harcama.
- No. Don't waste your energy, man.
Ne yazık!
Such a waste.
O zaman harcanmış olursun.
Well, that would be a waste.
Neden onunla vakit kaybedelim?
Why do you even waste time with him?
Tam bir vakit kaybı gibi geldi bana.
That sounds like a complete waste of time.
Adli tabip bunun ağır bir çöp kutusu olabileceğini düşündü.
Now, the coroner thought it was maybe a heavy waste basket.
Hemen çıkalım, böylece çok zaman kaybetmezsin.
Let's make a move so you don't waste too much time.
Onu öldürmemem için tek bir sebep söyle.
Give me one reason I shouldn't waste her right now.
Bana başka bir alternatif sunmadı. Üzerine kafa yormamış olmasını da bu nesnel bakış açısına yordum.
But he hasn't suggested any alternative, so I have to assume that he believes... from a practical perspective, that it would be a waste of his time to think about it.
Yüce Tanrı bu çocuğa okumak gibi bir armağan verdiyse..... boşa gitmesine izin vermek ihmalkarlık olur.
If the good lord gave that boy a gift to read, we'd be remiss to let it go to waste.
Efendim emin olun azıcık bir para için ziyan oluşunu izlemek utanç verici.
Massa, sure would be a shame to watch her go to waste for such a low price.
Yemeğim varken neden paramı harcayayım ki?
Why waste money on that when I have food?
Daha fazla zaman kaybetmeyelim.
Do not waste any more time.
Nefesini boşa harcama kardeşim.
Don't waste your breath, brother.
O zaman vaktinizi almayayım.
I won't waste your time then.
Denetmenler zehirli atıkların oradan geldiğini düşünüyor.
The inspectors think the toxic waste is coming from there.
Parayı aldığında bunun zehirli atık olduğunun farkındaydın.
You knew it was toxic waste when you took the money.
- Zehirli atıklar.
Toxic waste?
Granit duvarların arkasında yarışa başlamak bitişin heyecanını düşürüyor.
Starting to waste behind a granite wall is not going to make for a very exciting finish.
Biz lanet gemide atık vaktim yok!
We don't have time to waste on the damn board!
Ben Federasyonu pislikle vakit sevmiyorum.
I do not like to waste time with Federation slag.
Boşa harcama, ben bunun gibi yol çok yaşlıyım.
Do not waste it, I'm too old for the way I like it.
Üniversitede siyasetle vakit harcamadın mı?
Didn't you waste your time on politics at university?
Benim zamanım böylesine bir adamın huzurunda harcanmayacak kadar...
I have more important things to do with my time than waste them in the presence- -
Harcayacak vaktimiz yok.
We have no time to waste.
- Kahveyi çöpe mi dökeceksin?
You're just gonna waste that cup of coffee?
Vakit kaybetmek istemiyorum.
I don't want to waste time.
Ve bütün bu kaligrafinin zaman kaybı olduğunu düşündüm.
And I thought all that calligraphy was a waste of time.
O yüzden boşuna konuşma.
So don't waste your breath.
Dan.
- ♪ Now, don't waste it all inside... ♪