Weary tradutor Inglês
936 parallel translation
" Çok yoruldum yalnızca o.
I'm just very weary.
Oturdu, bitkin kemiklerini dinlendiriyordu. Buz gibi rüzgar budak deliklerinden içeri uluyordu.
There he sat, resting his weary bones as the icy wind howled through the knothole.
Kol kaslarım iyice gevşemiş durumda ve yakında bir çoban gençlik dolu flütüyle onu ayartacak.
My pipes are weary and some shepherd will soon lure her with his fresher flute.
Acaba sizi, benden bıkana kadar konukseverliğimi kabul etmeye ikna edebilir miyim?
Could I persuade you to accept my hospitality until such time as you should grow weary of me?
Sizden daha şimdiden bıktım.
lm weary of you now.
- Yok canım. Birazcık yorgun düşmüş.
- No. lt's a bit weary.
Eski kitaplardaki yitik hikmeti
" while I pondered, weak and weary,
Şuraya otur ve bitkin kemiklerini dinlendir.
Sit down over here and rest your weary bones.
Baylar, bu ufak gezintinin sizi fazla yormadığını umarım.
I hope our walk didn't weary you too much.
"22 aşk gecesi yaşamış bir kız kadar yorgunum."
I am as weary as a girl after 22 nights oflove. "
Çok yorgunum.
I'm too weary.
Beyler, karşınızda neredeyse on ay süren bir takibe henüz son vermiş... yorgun ve yaşlı bir adam duruyor.
Gentlemen, you see before you a very weary old man who has just ended a chase that lasted nearly 10 months.
Yaşarken ruhum, hiçbir zaman tefeci dük kânımızın dar çukurunun dışına çıkmadı. Ve şimdi zahmetli yolculuklar var önümde.
In life, my spirit never walked beyond... the narrow limits of our money-changing hole... and weary journeys lie before me.
Göz kapakları biraz yorgun.
The eyelids are a little weary.
2 hırsızla cebelleştiğim için yorgun düştüm de.
After that bout I put up with those two crooks, I'm still arm weary.
İtsene beni.
- Weary arms are toting'ol'cotton - Give me a push.
Broadxay'deki her ajansta uzun yorucu saatler çalıştınız.
You spent long, weary hours in every agency on Broadway.
9 ay boyunca, 400 bezgin gence hukukun ilkelerini öğrettim.
I've just finished teaching, for nine months 400 weary young men the rudiments of law.
Şimdi hayat macerama yalnız devam edip iç huzurum için zorluklara katlanmam gerekmekte.
Now I must go life's journey alone and struggle on my weary way to find peace.
Sakın yorulmayın.
# Don't you get weary
Bağdat yolunda yorgun bir gezginim.
I'm a weary traveller who also takes the road to Baghdad.
Kim ister katlanmak tüm bunlara ; inleyip, terlemek ağır bir hayatın altında?
Who would fardels bear, to grunt and sweat under a weary life...
Öyleyse mutlu olmalısın, fakat yorgun görünüyorsun.
Then you should be happy, but you seem weary.
Yorgunum, uygarlık numarası yapmaktan ve açgözlülükten yorgunum.
I am weary, weary of the greed and pretense of civilization.
Ah, dinlenmek için ara vermek yok.
Oh, no rest for the weary.
Matt Amca, aşırı yorgunum, ve uyumak istiyorum.
I'm quite weary, and I want to go to sleep.
# Ancak ben bezgin bir şekilde #
But I go my weary way
Eğer dertlerinden kurtulacaksan Salla gitsin
If you would lose your weary blues Shake'em away
Ne bunaltıcı, ne berbat, ne tatsız, ne boş geliyor bu dünya bana.
How weary, stale, flat and unprofitable seem to me all the uses of this world.
Kim ister bütün bunlara katlanmak, bezdirici bir yaşamın ağırlığı altında ölümden sonraki şeyden korkmasa, o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya, ürkütmese yüreğini?
Who would fardels bear, to grunt and sweat under a weary life, but that the dread of something after death, the undiscovered country from whose bourn no traveller returns,
Ya da bu kadar bezmiş olanlar yalnızca insanlar mıdır?
Or is it only people who are so weary at night?
"Seğirtirler ve yorulmazlar."
"They shall run, and not be weary."
"Seğirtirler ve yorulmazlar."
"They shall run and not be weary."
Çok yorgunum Delilah.
I'm weary, Delilah.
Bir tepede, tüm piyadeler çadırlarını kurup, içinde kıvrılıp yattılar.
All uphill, and it was a weary bunch of marines who pitched tents that night and gratefully folded themselves inside.
sonunda durdu... Onun yorgun mürettebatı, bir rüzgar çıkması umuduyla küreklerde yorulmuştu.
Becalmed finally her weary crew toiled at the oars in the vain hope of towing her into a wind.
Bitap düştüm.
I am weary.
Bezgin kafamı omuzuna yaslayabilir miyim?
May I rest my weary head on your shoulder?
Affedersin, çok bitkin görünüyorum.
Excuse me while I rest my weary dogs.
Olanaklarını harcar, askerlerini yorar, yıpratır kendini. Bizde yerimizde oturup dinlenmiş, savunmaya hazır, zinde kalırız.
So shall he waste his means, weary his soldiers, doing himself offense, whilst we, lying still, are full of rest, defense, and nimbleness.
Şimdi git, canımı sıkma!
Go now, you weary me.
Bölüm'ün yorgun askerleri, beş ay savaştıktan sonra görev devri için sahilde bekliyordu.
Weary Marines of the 1 st Division, after five months fighting stood by on the beach to be relieved.
Ne sıkıcı... "
How weary... "
Ne kadar sıkıcı, bitkin, basit ne faydasız ve boş geliyor bu dünya bana.
How weary, stale, flat and unprofitable. Seem to me all the uses of this world.
Ders, ders, yoruldum.
I am weary of lessons, lessons.
Bu insanı korkunç derecede bitap düşürür.
That is what makes one so tremendously weary.
Yol yorgunluğu sizi biraz sarsmış.
Ah, the weary way hath made you melancholy.
Makedonya'dan ayrıldıktan sonra geçen on yıl içinde ilk kez Alexander hasta ve yorgundu, geri çekilmişti.
For the first time in the ten years since he left Macedonia, Alexander, sick and weary, retreated.
Hayali torunlardan bıktığım kadar, yalan yere umutlanmaktan da bıktım.
I am as weary of these spectral grandchildren as I am of false hope.
Ben biraz rahatsızım, baba.
I am weary, my father.
Acı çektiğin bitkinlik dolu günleri yatakta geçirdiğin için şanslıydın.
Lucky to suffer, and lucky to spend these weary months in bed.