Whimpering tradutor Inglês
540 parallel translation
Sen de Ernest hakkında sızlanıyorsun.
And you whimpering about Ernest.
Evlilik hakkında sızlanmayı durdurun.
Half-grown? Stop whimpering about marriage.
iyilik edinmek için değil, kirli ellerinle yalvarmak için!
Not earning favors, but whimpering for them with your dirty hands!
Bağdat'ın terörü! Sızlanan bir bebeğe bakıcılık mı yapacak!
The terror of Baghdad nurse to a whimpering infant?
Sızlanıp sürünerek geldiğinde seni tekrar kabul ettim.
I took you back when you came whimpering and crawling.
Babanın bitmek bilmez sızlanmalarına ve yakınmalarına katlanmak zorunda kalıyoruz.
We all have to put up with your father's constant bellyaching and whimpering.
Baba ocağından ayrılırken ağlayıp sızlayan bir gelin istemiyorsun ;.. ... yeter ki yapmacık gözükmesin.
You don't want a bride whimpering from sadness at leaving home, but if she seems entirely unaffected...
O ağlayıp sızlayacak biri değil.
She's not the whimpering kind.
Kralımıza nasıl zavallıca yalanlar söylüyorsun sen?
What whimpering lies do you tell our king?
Bu geçici bir şey. Şu anda belki sızlanarak... ama mutlulukla onbaşının kapısını çalıyordur.
This very instant, he's knocking at the corporal's door... whimpering with happiness.
- Georgia kaderine mahkum olan kız artık yok, inleme yok, içmek yok...
Georgia no more doomed daughter, no more whimpering, no more drinking- -
Mızmız, korka bit köle başka bir şeydir.
A whimpering, cringing... slave is another.
- Mızmızlandığımı duydun mu?
- Do you hear me whimpering?
İşte, yine sızlanmaya başladın.
There you go, whimpering again.
"İçeriden gelen çığlıkları, isyanları duyabiliyorduk."
"You could hear the groaning and the whimpering inside."
Sanki birisi inliyordu.
Sounded like someone whimpering.
Polis!
Police! ( Whimpering )
Eğer bunlar kabus gibi bir hal alırsa, bana anlatmak için ağlayarak geleceksin.
If you have so much as a bad dream, you'll come whimpering to tell it to me.
Ağlayarak.
Whimpering.
Hayır, hayır, hayır.
[Whimpering] No. No. No.
- Sızlanmayı kes!
- Stop whimpering!
Sabaha kadar uluyor, susmak bilmiyordu.
He kept whimpering and hollering and wouldn't shut up.
Susan, yardım et!
[Whimpering] Susan, help!
Ne oldu?
What is it? [Whimpering]
Eğer dedikleri gibi bir kadınsan ufacık bir acıdan neden mızmızlandığını anlamıyorum.
If you're the woman they say you are, I don't see why you're whimpering over a little pain.
Bu bölgede 20 kişiden 19 u, kamışları yosun bağlayana kadar gece yalnız yatıp inildiyor.
In this territory'19 out of 20 men lie alone at night whimpering till moss grows on their rods.
Adam, hıçkırarak ağlamaktan bitik haldeydi.
He was reduced to whimpering and crying.
Seni rahatsız eden ne?
Why are you whimpering?
Bileklerim hissizleşiyor.
TELL ME ABOUT IT. [Sybil whimpering]
Seni mızmız sümüklü geri zekalı hödük!
You whimpering snotty-nosed cretinous oaf!
Sızlanmayı kesecek misin?
Oh. will you stop whimpering?
Çalılıkların arasından inlemeler duyuluyor. Bölüm 13 : Dış, İç ve Sırdan Korkmanın Sırrı
The whimpering comes from the bushes.
İnlemeler ve uğuldamalar giderek güçleniyor.
The whimpering and whistling grow stronger.
Sızlanmayı kes, Fidgit!
Stop whimpering, Fidgit!
Sızlanma!
Stop whimpering.
inleyen, acınası bir sesle.
Whimpering pitifully.
Seni mızmız solucan.
You whimpering worm.
İnildeyen Mabeyinciye gelince, giysilerini geri verin.
As for the whimpering Chamberlain, return his robes to him.
[Whimpering ] [ vaklama devam ediyor]
[Whimpering ] [ Quacking Continues]
[Sızlanma]
[Whimpering]
[sızlanma]
[Whimpering]
[Ağlama] Sürtük!
[Whimpering] Bitch!
- [İnleme devam ediyor]
- [Whimpering Continues]
[İnleme]
[Whimpering]
[İniltiler, ağlamalar ] [ Sirenler parlamaya devam ediyor]
[Whimpering, Sobbing ] [ Sirens Continue Blaring]
İnleyen bir it gibi pislikte öleceksin!
You'll die like a whimpering dog in the dirt!
Ann.
[Whimpering] Ann.
Biliyor musun, çok yakında uyanacağımı düşünüp duruyorum.
You know, I keep thinking that pretty soon I'll wake up [Susan Growling ] - [ Vicki Whimpering]
- Bir göğüs cerrahına ihtiyacımız var.
[Whimpering]
- İnliyor muydum?
- I must have woken you. - Was I whimpering?
Ona gidebilirsin.
[whimpering]