Wholesale tradutor Inglês
333 parallel translation
Toptan sevkiyat.
Wholesale shipment
Buffalo avcılığı örgütlü bir iş halini aldı ve geniş. çaplı kıyımlara dönüştü.
Buffalo hunting became an organized business and degenerated into a wholesale slaughter.
Daha önce de söylediğim gibi bir toptan satış mağazasında kasiyerim.
As I said before... I was cashier in a wholesale house.
Burada yasal toptancılık yapıyorum.
I'm running a legal wholesale business here.
Ulusun toptan yağmalanmasının yanında bizimkiler küçük kalıyor.
Our robberies are petty compared to the wholesale plunder of the nation.
Yeni ve güçlü bir silah çıktı, Tommy hafif, ölümcül, arı gibi bir makineli tüfek ve cinayet böylece daha geniş kapsamda işlenebildi.
A new and powerful tool appears, the Tommy a light, deadly, wasp-like machine gun and murder henceforth is parceled out in wholesale lots.
Özür dilerim, ama biz sadece toptan satış yapıyoruz.
I'm sorry, but we only sell wholesale.
* Ama, birkaç hafta sonra Los Angeles'ta... *... malzemelerinin bir çoğunu satın aldıkları toptancı markette... *... belki ona rastlarım umuduyla, dolaşacak kadar perişan olmuş, dibe vurmuştum.
But after a couple weeks in L. A I sunk low enough to hang around a wholesale market where they bought a lot of their stuff, hoping I'd run into her.
eğer bir adım daha ileri gidersen.
It's wholesale murder, Cole, if you take a step farther.
Toptan, 7 milyon.
Wholesale, around 7 million.
Toptan satış yaptığım nalbur dükkanım var.
I got a wholesale hardware business.
Batı Wholesale Çiçekçilik'e ait bir servis arabasını kullanıyorlar.
They are driving a light delivery car belonging to the Western Wholesale Florists.
Tam bir katliam olur efendim.
It'll be a wholesale slaughter, sir.
Toptan satış yapıyor.
Wholesale.
Yalnızca toptan satış yapıyorum.
I only work wholesale.
İndirimli fiyatımla gelirim. - Bahşişe de gerek yok.
I'll give you a wholesale rate and no tipping.
Toptan satış yapıyor.
He's doin'a wholesale business.
Ben toptan bir cinayet planlıyordum, tamam mı?
I was planning on wholesale murder, all right?
- Toptan fiyatına.
- Wholesale.
Bay Sherman, etrafta pek çok malzemenin ortadan kaybolduğunun farkındayım.
Mr. Sherman, I'm aware that there has been wholesale scavenging...
Bütün diğer mağaza, toptancı ve sanayilere, size sunduğum fırsatın kenarından bile geçemeyeceklerine dair meydan okuyorum.
I challeng e Any other store Wholesale house Or in dustry To even come Close to matching What i offer you here.
bu doğal olmayan felaketler, büyük savaşlar, yokedici salgın hastalıklar... tüm günahlar, günahkarlıklar durduğunda bitecektir.
It is the unnatural catastrophes, the great wars, the overwhelming pestilences the wholesale sinning that we have stopped.
Burası "Les HaIIes". Toptan gıda hali.
This is Les Halles, the wholesale food market.
- Benim, André, enginar toptancısı.
- It's me, André, wholesale artichokes.
Hastaneler ve doktorlar da toptan alıyorlar.
Hospitals and doctors get it wholesale.
Christie için çalışıyorum, toptancılar işte.
I'm working for Christie's, the wholesale people.
Asya ülkelerindeki tüm eroini satın alarak büyük alıcılarına toptan satmayı planladığı için hepsini Marsilya'ya kaçırdı.
He bought the entire heroin crop of an Asiatic country and smuggled it into Marseilles, where he plans to wholesale it to his major buyers.
Kabzımalsın, değil mi?
Wholesale groceries, isn't it?
Çalıştığım bölgenin amiriyken mahalledeki kasap yılbaşı hindisi dağıtacağını duyurmuştu.
I remember once when he was my precinct commander, the wholesale butcher in the neighbourhood gave out Christmas turkeys.
Cumberland sivil savunma ekipleri, habercilere, katillerin kurbanların çoğunu yarı yarıya yediklerini bildiriyor.
Demanding shelter and protection from the wholesale murder which apparently is engulfing much of the nation.
Hayatımızı altüst eden toplu cinayetlerin sebebi, bir şekilde radyasyona bağlı olabilir mi?
Could that radiation be somehow responsible for the wholesale murders we're now suffering?
Çünkü onlar değerli, toptan ve perakende mallar.
They're a valuable wholesale or retail commodity.
Toptancıdan çizme, ayakkabı ve giysi almayı öğrenmiştik.
We had learned to buy boots and shoes and clothes in wholesale lots.
Morgan Toptan Üretim.
Morgan Wholesale Produce.
İlki bir toptancıydı bir tavuk toptancısı.
The first was a wholesale... Wholesale poultry guy.
Sadece 2 kere dışarı çıktım. Toptan mağazasına, bir de tapınağa.
You know, I went out only twice to the wholesale store and the shrine.
Toptan satıcıları, şüpheli bir şekilde suratıma bakıp duruyorlar.
Wholesale clerks stare at me suspiciously.
Sonuçta kiliseye toplu halde şehit lazım değil.
After all, the church doesn't need martyrs in wholesale lots.
Haftaya mimar seçme, başbakan çekme tavukçuyla kafa bulma nasıl yapılır.
Next week, we'll be showing you How to pick up an architect, how to pull a prime minister And how to have fun with a wholesale poulterer.
- Ne anlarsın, seni kirli... - Kızma, şerif!
God, in your honor Wholesale loving cups.
Ev tekstili, lokanta, toptan et satışı, birçok işteyiz.
We're in linen supplies, restaurants, wholesale meat, everything.
Toptan Giyim Satıcısı
Direct Wholesale Clothing,
Toptancılık?
Wholesale?
EyaIette en büyük is onun.
He's running the biggest wholesale business in the state.
Edo'dan bir pirinç toptancısı, Efendi Shinbei Hitachiya.
A wholesale rice dealer from Edo, Sir Shinbei of Hitachiya.
Hepsi satılsa 2 milyon $ neredeyse.
Must be $ 2 million wholesale, anyway.
- Bu muymuş toptan fiyat?
- He calls that wholesale?
Biz mücevher koleksiyoncuları ne kadar dikkatli müşteri seçersek onlar da o kadar umarsızca herkesten alırlar.
They buy from anyone. Whereas we jewelers buy exclusively on the wholesale exchanges.
Toptancıdan olmalı bunlar.
You're getting them wholesale.
- Toptancıyız, evet.
Wholesale, right.
- Toptan satıştı.
Wholesale.