Wire tradutor Inglês
7,368 parallel translation
Ya ödemeyi yaparsın ya da sonuçlarına katlanırsın.
Wire the payment or face consequences.
Parayı sadece onun erişebildiği bir hesaba yollarsın.
If you wire the cash into an account only he can access...
Bu sabah, karşıma bir banka havalesi çıktı açıklamasında ise "CA 78 SE" yazıyordu.
This morning, I came across a wire transfer made two weeks ago labeled : "CA 78 SE"
Pekala, elimizde şüpheli bir banka havalesinin usb bellekteki kanıtı var, fakat bununla şu hortumu alan kişinin bağlantısını bulmamız lazım.
Well, we've got evidence of the suspicious wire transfer on the flash drive, but we need to link it to whoever bought that hose.
Ses kaydında 3 kişi var.
There are three people on that wire.
Kayıt hakkında yanlış anladıkları bir durum var.
You know... there's one thing that they got wrong about the wire.
O kayıtta yalnızca Bishop'un ekibinden 3 kişi yoktu.
There weren't just three of Bishop's crew on that wire.
-... kayıt cihazını taşıyan adam, bunu bir nedenden ötürü mü yaptı?
- the man wearing the wire, did this for a reason?
Tamam, güzel, sanırım,... bunu ayrıntılı olarak ele aldık.
Okay, good, I think we've covered that thoroughly. Let's move on to the wire. The recording of your wrongdoing.
Muhbirin kaydı başlatmaya karar verdiği yer orası.
That's when the C.I. decided to turn on the wire.
- Kayıtta düzenleme mi yapıldığını söylüyorsunuz?
- Are you saying that the wire was edited? - No.
- Kayıtta ben çok daha fazla konuştum.
- I talk much longer than the wire.
Ses kaydından devam edelim, görevi suistimal kaydınız.
Let's move on to the wire, the recording of your wrongdoing.
Yaklaşık 14 inçlik sert tel ile bir mikro işlemciye bağlı ilave kapalı bir devre oluşturulmuş.
Encased within that, approximately 14 inches of solid core wire connected to a microprocessor which... -... creates a closed circuit.
Tuzak.
Trip wire.
- Teğmenim, eğer bu kan tele değerse...
Lieutenant, if that blood touches the live wire... I know.
Sanki bir şeyle boğulmuş bilmem ki, ince bir telle belki?
It's like he was strangled with... I don't know. A-a thin wire, maybe?
Tel...
Wire...
Piyano teli muhtemelen.
Piano wire, perhaps.
Izzy, piyano teli olduğunu düşündüğüm bir şeyle öldürüldü.
Izzy was killed with what I thought was a piano wire.
Hepimizde gizlenmiş kablolar olacak ve Ruiz'i kıkırdayan domuzla ilgili konuşurken kaydedip elemanı alacağız.
We each have a hidden wire, and we record Ruiz talking about Giggle Pig, then take him down.
Kanıtlarda yer almasına izin verdiğim bir ses kaydı var, siz Bay Agos,... tutuklanmaktan nasıl kaçılacağını uyuşturucu satıcılarına anlattığınız.
There is a wire that I will allow into evidence that has you, Mr. Agos, advising drug dealers - how to avoid arrest.
- Bay Agos'un ifadeleri daha kötü göstermek için ses cihazını özellikle açıp kapayarak.
By selectively turning the wire on and off to make Mr. Agos'statements seem more damning. And did he say
Halen hayatta olan tek kişi ve ses kaydında neyin değiştirildiğini biliyor.
He's the only one still alive who heard what was edited out of the wire.
Cary'nin masum olduğu konusunda ifade verebilecek tek canlı insan, -... ses kaydının düzenlenmiş olduğunu da. - Hiçbir şey diyemem biliyorsun.
He's the only one still alive who can testify that Cary's innocent, that the wire was edited.
Ses kaydını mı? Evet.
The wire?
Girişken birisi.
She's a live wire.
İki tahtaya bağlı ince bir tel olabilir mi? Olay Yeri İnceleme çöpte bulmuş.
Made by a thin wire tied to two wooden dowels?
Bir anda oradaki 4 güvenlik Lance'i mikrofon takmakla... -... suçlayıp bizi dışarı attı.
All of a sudden, four security dudes hustled us out and accused Lance of wearing a wire.
Neden takıyordu ki?
Why would he be wearing a wire?
Belki de Lance gerçekten mikrofon takıyordu.
Maybe Lance was wearing a wire.
Ernest güvenliklerin mikrofon bulamadığını söyledi ve Lance'in üzerinde de yoktu.
Nah, Ernest said that security didn't find a wire, and there wasn't one on Lance's body.
Teli eşleştirdik.
We matched the wire.
Takmış olduğun kolyedeki gibi mücevher yapımında kullandığın teli... -... cinayet silahıyla eşleştirdik.
The wire that you use for your jewelry line, like the necklace that you're wearing right now... it's an exact match to our murder weapon.
Trenton'un telefonunu dinlemeye aldık.
Got a wire up on Trenton's phone.
Dinlediğimiz telefondan bir şey çıktı mı?
What do we got on the wire?
Telefon dinlemesinden ne yakaladık?
What do we got on the wire?
Sizi ne zamandır dinliyorduk.
We got you on a wire.
Onu göz önünden ayırmayın, telefonunun da şarjlı olduğundan emin olun, dinlemeye alacağız, sonra bakalım ne bulacağız.
Just keep him chained in the cage, make sure his cell phone's charged, we'll wire tap it, see what we get.
Hiçbir şey duyamıyordun çünkü dinleme olayı elimizde patladı.
Well you're not gonna hear a thing, because that wire's blown.
Bilin bakalım daha dün kim bizim dinlenmemizi talep etmiş?
Guess who requested to review our wire tap just yesterday?
Neden bizi dinlemek için dilekçe gönderdiniz?
Why'd you put in a request to check our wire?
Bizim arama emirlerimizin olduğu belgelere de bu şekilde ulaştın.
That's how you were able to get the paperwork on our wire tap.
Bir keresinde kendi hoparlörlerini bağlamıştı yani kabloları müzik setinin arkasına takmışlığı var. Hani küçük fişler olur ya, sol ve sağ.
He did once wire his own speakers, in the sense that he plugged them in at the back of stereo, at home, you know, when you get the little plugs, left and right.
Hatalı kablo veya başka bir şey.
Faulty wire or something.
Ama tel örgüleri göz önünde bulundurunca merdiveninizi ödünç almayı gerçekten çok isterim.
But I haven't considered the wire. I'd really like to borrow your ladder?
Üzerimde mikrofon falan var mı diye bu kızı kullanıyordu.
He was using her to get all my info and checking to see if I was wearing a wire.
Bir şey uçuş sistemimi bozdu.
Something tripped my fly-by-wire.
Buraya döndüm ve dikenli tellere bakarak altı yılı boşa geçirdim askeri bir hata ya da tasarım hatasını örtbas ettiklerini düşünerek.
I came back here and wasted six years... staring through that barbed wire, thinking it was... a military mistake or some horrible design flaw they were covering up.
- Fişi çektiğini gördüm.
I saw you unplug the wire.
- Mikrofon mu?
A wire?