Woman tradutor Inglês
110,486 parallel translation
Başka bir hastayı daha kaybettik, burada ki kadını.
We've lost another patient, this woman over here.
Bulduğun kadın, zaten ölüyordu.
The woman you found, she was already dying.
Beni bekleyen bir kadın var.
There's... A woman waiting for me.
Odasından çıkmayan zavallı bir kadın.
She is a poor woman who won't leave her room.
Eminim öyleydi. Senin gibi bir kadınla birlikte olduğuna göre.
I'm sure he was... to be with a woman like you.
Zor beğenen bir insan mısındır, Madison?
You a hard woman to like, Madison?
Yani, bu otelden çılgın bir... kadının arabasıyla kaçtın, ve ince zekanla caziben dışında... yanında bu enfes süet paltodan başka bir şey yok.
So, you escaped this hotel in this crazy woman's car, and all you have with you are your wits and charms and this crunchy suede coat?
Her gün gözlerinde güneşin doğuşunu ve batışını gördüğüm bir kadın vardı.
There was a woman in whose eyes I saw the sun rise and set every day.
Açık ateşte veya her türlü ateşte mangal yapmanın kökeni kovboylar zamanına gidiyor.
[woman speaking in English] Barbecuing in an open pit flame or any kind of fire goes back to cowboy days.
Ben bu işi dedemden miras aldım.
[woman speaking in Spanish] This business I inherited, comes from my grandfather.
Yüreğimin
[woman singing in Maori] ♪ The connections
Ve bu kendimizi güçlendirmenin bir yoludur, yuvaya dönme, aile meclisini toplama, öğrenme fırsatıdır.
[woman speaking in English] And it's one way to strengthen ourselves, and an opportunity to come home and have family sessions, learning.
Kralların ve prenslerin sofrasında ağırlanıyor.
[woman] Namaste. Hey.
Yolda kaçırdıklarını kadının gördü.
Your woman's seen what you missed on your way in.
Bu kadın, Jake Otto veya akrabalarından... daha delikanlı çıktı.
This woman is more of a man than Jake Otto or any of his relatives.
Orada ölümle yüzleşen ama... korkmayan bir kadın vardı.
Here was a woman who had faced death... and wasn't afraid.
Kadın bunu bilmiyordu.
A woman does not know that.
- Bu aynı kadın.
- It's the same woman.
"Özel Bir Kadın" da hayatımın hikayesini çaldığı için hala kızgınım ona.
I'm still pissed at them for stealing my life story for "Pretty Woman."
1860'ta geri döndüğünde,... genç bir kadın taciz edilmişti ve şimdi tekrar aynısı oluyor.
When it happened back in 1860, it was because a young woman was abused, and now it has happened again.
Hey, kadın kızını kaybetti.
Hey, the woman lost her daughter.
Kederli kadın histerik mi?
The grieving woman is hysterical?
Kadın hakkında, Shelley hakkında.
About that woman, about Shelley.
Kadınını takas etmek ister misin?
You wanna trade your woman?
Sonra seni öldürüp kadınını alacağız. Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.
And then we're gonna kill you and take your woman, and there's not a damn thing you can do about it.
İşin başında o taşak torbası yerine bir kadının olması olabilecek en iyi şey.
And having a woman in charge instead of that Sackballs guy? This is as good as it gets.
Ne tür bir hayvan, hamile kadının karnını tekmeler?
What animal would kick a pregnant woman in the belly?
Harika, başarılı bir hamilenin hayatını nasıl bir insan mahveder?
What kind of person would ruin the life of a gorgeous, successful, pregnant woman?
Her şeyi kaybetmeden önce nasıl bir kadındın?
What kind of woman were you before you lost everything?
Beni suiistimal eden bir sürü kadına çok para bayıldım zaten.
I already give way too much of my money to a woman who abuses me.
Daha olgun bir kadın.
A woman. Older.
Beyaz Saray'da bir kadın istiyorum.
I want a woman in the White House.
- Kapa çeneni kadın!
Be quiet, woman!
Her zaman yalnızca Tanrı için iyi bir kadın olacaksın.
You will always be too good a woman for God alone.
Tanrı'yı bir kadının yarenliğini ne kadar özlediğime dair her akşam bilgilendiriyorum.
I inform God each evening how much I miss the company of a woman.
Thyra ile konuşuyoruz. Hoş bir kadın.
We talk, Thyra and I. She's a pleasant woman.
Çıplak bir kadının kollarını uzatmasından daha güzel bir manzara yok.
There is no finer sight than that of a naked woman, arms outstretched.
Hafifçe yıkanmış kadın!
You've barely washed, woman!
Aethelflaed şanslı bir genç kadın.
Aethelflaed is a fortunate young woman.
Bir sıçan gibi burada saklanmış başka bir adamın kadını ve çocuğuyla evcilik oynuyor gibi yapıyorsun.
Holed up here like a rat pretending to play house with another man's woman and child.
Edgar bir kadına asla zarar vermezdi.
Edgar would never harm a woman.
Bu kadının ettiği tek lafa inanmayın.
Don't believe a word this woman says.
- Babama karşı geldim çünkü düşüncesiz, bencil adamın tekiydi. Bugün karşımızda duran şu kadın gibi o da yaşam biçimimizi tehdit ediyordu.
I stood against my father because he was reckless, because cared only about himself, because he was a danger to our way of life, much like the woman who stands before us today.
Bir kadın ve çocuğun ormanda yalnız kalması tehlikeli.
It's treacherous for a woman and child to be all alone in the woods.
Ben sözüme uyan bir kadınım.
I'm a woman of my word.
Kendine güven yok mu, kadınım?
Have you no self-respect, woman?
Bunlar Veil'i, Quinn'e teslim eden kadının sözleri.
Says the woman who traded veil to Quinn.
Akıllı bir kadınsın, yeteneklerin var. Senden bebek taşımanı istememizi aşağılayıcı buluyorsun değil mi?
You're an intelligent woman, you have skills, and you find it a bit of an insult that you're being asked to be a... baby vessel, right?
- Erkek miymiş, kadın mı?
- Well, was it a man or a woman?
Jiujitsu dersindeki bir kadınla.
A woman from jiu-jitsu.
Kadın.
Woman.