Yapmış tradutor Inglês
31,560 parallel translation
Reiden ilk kez iyi bir şey yapmış.
Reiden did something good for once.
İngiltere başbakanı Winston Churchill'in toplantısı olduğu için şoförü hız yapmış.
British Prime Minister Winston Churchill, had an urgent meeting, so his chauffeur was speeding.
Hapse girmek için ne yapmış?
What'd she do to get in jail?
Tenimin altına lanet bir kene gibi yuva yapmış.
She burrows under my skin like a fucking tick.
Bir şeyleri doğru yapmış olmalıyım!
Must've done something right.
Sana kim saldırabilir diye sorduğumda aklına kimsenin gelmediğini söylemiştin. Sence Sasha yapmış olabilir mi?
I know you've said you can't think of anyone who would want to hurt you but what about... could Sasha have had anything to do with this?
Patrick Spring köpek hipnozcularını öfkelendirecek ne yapmış olabilir?
What could Patrick Spring have done to anger an evil enclave of uncommonly specific dog hypnotists?
Saçını yanlış yapmış.
He's got the hair all wrong- -
Edgar Spring ağı ve labirenti sınırsız enerji aleti için yapmış olmalı ama tuzakların hepsini Patrick hazırlamıştı.
Edgar Spring must've built the power node and the maze for his Unlimited Energy Device, but the traps were all Patrick's doing.
Daha önce hiç yapmış mıydın?
Have you ever... done anything like that before?
Bu tabloyu yapmıştı. Çiçekler.
He painted this painting, and it's flowers.
Yapmış olamazsınız.
You couldn't.
- Evet, yapmışız.
- Guys, Is everyone okay? - Yes, we are successful.
Babacık bize ne yemek yapmış?
- Mmm! - Look what Daddy cooked us.
Ama isteğim dışında sex yapmış... olsaydık herşey farklı olurdu.
But if we had had sex against my will, that would have been different.
Bunu yapmış olabilececeğine inandığınız birileri var mı peki?
And you have no idea who might have done that to you?
Kimin yapmış olabileceğine dair elinizde hiçbir ipucu yok amına koyim.
You have no fucking clue who might actually have done this.
Her şeyi bambaşka yapmış olmayı dilerdim.
I wish I'd done it all differently.
Ford sağlam yapmış.
Built Ford tough.
Biri kasaba sınırına koruma büyüsü yapmış.
Well, someone put a protection spell on the town line.
Kızın pelerinine sihir bozma büyüsü yapmıştım.
I laced the girl's cloak with a magic dampening spell.
Sosyal güvenlik numaranı kullanarak adres değişikliği yapmış, adres demişken, bir tane yerel adresi var.
He used your social security number to do a change of address and everything, but, speaking of addresses, we have a local one for him.
Bir yerlerde bir hata yapmış olmalıyım.
See, I must have made a mistake somewhere.
Oymacılığı da öğrenip mobilyalar yapabilirsin. Biraz ellerini kirletirsin ve bir şeyler yapmış olursun.
You could learn sculpture, you can make furniture, you can get your hands a little greasy, you know, and you make things.
Michael bir hata yapmış.
Michael made a mistake.
Ne yapmış?
What did he do?
Bizleri senin yapında tekrarlamış. Ve olağanüstü şekilde yapmış.
He was remaking us, in your form, and he did it perfectly.
Bunu yapmış olamaz.
She didn't...
Temiz atış yapmış.
She's been gut shot.
Bak eğer işini düzgün yapmış olsaydın FBI en başında bizi bulamazdı.
Look, if you'd done your job properly, the FBI wouldn't have found us in the first place.
Almış olamaz, yönlendirme yapmıştım.
He didn't get them.
Görünüşe göre kaçamak bir şey yapmış.
She's obviously done something, a loophole.
Hem sizin hem de yıldızların ötesinden gelip Dünya'yı yuvası yapmış herkes için.
For you and everyone else from beyond the stars that have made Earth their home.
Sorgulanabilir yaşam tercihleri yapmış insanlar.
People who've made questionable life choices.
Seçimi onlar için sen yapmış olacaksın.
You'd be making the decision for them.
Kuşlar yapmış olabilir mi?
Birds?
O yapmış olmalı.
It must have been him.
Kancayla yapmış.
She had a hook.
O mu yapmış?
Did he do it?
Orada olmadığından bunu yapmış olamaz.
He can't have done... he wasn't there.
Yaptıklarını görülmeden yapmış olmanın imkanı yok.
There is no way you could've done everything that you did without being seen.
Şirketi alan şu Moskovalı yatırımcılarla anlaşma yapmış.
Those Moscow investors that bought the company, Tom put the deal together.
- Doğru şeyi yapmış.
But then he drove off without me.
Demek Mitchell Hawthorne, her şeyi bu şekilde hızlı yapmış.
So, that's how Mitchell Hawthorne did it all so fast.
Ve GZK yapmış gibi gösterdi, çünkü GZK'nin öldüğünü kimse bilmiyordu.
And he made it look like SBK, because nobody else knows SBK is dead.
Anne içgüdülerinin etkilerinden bahsederken şaka yapmıyorlarmış.
They weren't kidding about maternal instincts kicking in and all that.
Priscilla yapmıyor, korkuyor ama sorun olmadığını söyledim.
Priscilla won't do it ; she's afraid, but I told her it's okay.
Şu an bu işi yapmıyor tabii.
Well, certainly not what it's doing now.
Öyle bir şey yapmıyor.
That's not what she's doing.
Sana yardım etmem için de yapmıyorsun çünkü bunun olmayacağını biliyorsun.
And you're not even doing it to get me to help you anymore because I told you that's not gonna happen.
Ş aka yapmıyorlarmış.
They weren't kidding.