Yarısını tradutor Inglês
36,470 parallel translation
- Onlar ölümün yarısını yendi!
They beat me half to death!
Hayatımın yarısını onlarla bir odada oturarak geçiriyorum.
I spend half my life in rooms with them. I spend half my life in rooms with them.
On iki yaşıma geldiğimde söylediklerinin yarısının doğru olmadığını fark ettim.
When I got to about 12, I realized that about 50 percent of everything she said just wasn't true.
Paramın yarısını Amerikan Futbol Ligi bahislerinde kaybetmeyi bırakacağım.
_
Jones, piyasadakilerin yarısının aklını okuyormuş gibi düzenli olarak dalgalanmaları tahmin edebiliyordu.
Jones was regularly predicting market swings like he could see into the minds of half the Street.
"Sen bardağın yarısını boş görenlerdensin."
"You're such a glass-half-empty sort of guy."
İş bittiğinde..... diğer yarısını alırsın.
You get the other half when the job is done.
O dediğin Amerika'daki çocukların yarısının başına gelmiyor mu zaten?
The same thing that happens to half of all kids in America?
Yarın uyanırsınız ve kendinizi yaşlanmış bulabilirsiniz.
You may awake tomorrow and find you are already old.
Eğer ayakkabının diğer eşinin sahibiyseniz o zaman yarın gece yarısına kadar ortaya çıkın.
Uh, if you're the owner of that matching shoe, then please come forward by midnight tomorrow.
Yalnızsınız, gece yarısı.
You're alone. It's nighttime.
Artık desteğini alma niyetinde olmadığınızı söyleyin çünkü bu gece o podyumun yakınında olursa o fotoğraflar, yarınki gazetelerde çıkar.
Just tell him you're no longer in the market for his support,'cause if he goes anywhere near that podium tonight, these pictures will be in tomorrow's paper.
Sın geldiğinde yarı çıplak gelmişti etrafta kıIıcı sallıyor ve adımı bağırıyordu.
I mean, last time, sure he showed up half-naked, like, swinging a sword around, yelling my name.
Yarın gece, okulda bir konferans var matematik departmanında.
Tomorrow night, there ´ s a lecture on the campus, the math department.
Yarına bir basın toplantısı ayarla lütfen.
Schedule a press conference for tomorrow.
Yarı deniz kızısın, bu doğru.
You're part mermaid. It's true.
Oyların yüzde 98'inin sayılmasıyla birlikte, Boston belediye başkanlığı için olan yarışın sonucunu açıklayabiliriz.
- With 98 % of the vote now counted, we can call the race for mayor here in Boston.
Aday Alison Hawthorne-Price, bu inanılmaz başabaş geçen yarışın kazananı oldu.
Challenger Alison Hawthorne-Price has won the incredibly close race.
Yarın büyük gün.
Tomorrow's a big day.
- bacağımın yarısı var.
- He's got half my shit.
Gün boyunca ay parçası yağışı devamında cesetlerin tipisi ve Nantucket adası büyüklüğünde bir parçanın yarına kadar dünyaya çarpması.
Scattered showers of lunar debris throughout today, followed by a heavy downpour of death, with flaming chunks the size of Nantucket by tomorrow.
Yarının son gün olduğunu söyledi.
He said tomorrow's the last day.
Kendi ücretimi Pavel'in kazancının yarısı olacak kadar düşüreceğim.
I will cut my fee to half of whatever Pavel makes.
Finans dünyasının yarısı burada.
Half of Wall Street is here.
Bir elmanın iki yarısı gibisiniz.
You're two peas in a pod.
İşte, okulda, müzede, kilisede, Irak'ta, asansörde düzensiz kaldırımda, atılan bir topla ya da köpek yarışını izleyen kalabalık tarafından sakatlandığınız için mi evdesiniz?
Are you home during the day because you were injured at work, school, museum, church, Iraq, elevator plummet, uneven sidewalk, hit by foul ball, hit by fair ball, or Iditarod viewing party?
Ve dişçi randevunuz yarın değil bir sonraki gün.
And your dentist appointment is not tomorrow, it's the day after.
Şöyle etrafa bakın, erkeklerle kadınlar yarı yarıya.
Now, if you look around, it's pretty 50-50, men and women.
Ben de "Bardağın yarısı dolucu yavşaklar siktirsin" derim.
I'm like, "These glass-half-full cunts, fuck them."
Başarılı bir bardağın-yarısı-dolucu görmedim.
I've never met a successful glass-half-full cunt.
Bardağın yarısı dolu diyorsanız bir yere varamazsınız.
You'll never be anything if you think the glass is half full.
Bir kadın, bir topu bir erkekle yarışabilecek kadar asla yeterince sert atamaz. İnsanların büyüme yapısıyla alakalıdır bu.
A girl will never be able to throw hard enough to compete with boys, not as they start growing.
Yarının programını beklemeyeceğim.
I won't wait for tomorrow's show.
- Yarın müsait olmayacaktır.
She's not gonna be available tomorrow. Uh-huh.
O'nu dünya eğemenliği yolunu terk etmeye, tehlikeli silahlanma yarışını sona erdirmeye, ve insanlık tarihini değiştirmek için tarihi bir çaba göstermeye çağırıyorum.
I call upon him further to abandon this course of world domination and to join in an historic effort to end the perilous arms race and to transform the history of man.
Joshua aradı yarın buraya geliyormuş.
- Joshua called. He's coming to town tomorrow.
Duruşman yarın saat 2'de.
- Your hearing's tomorrow at 2 : 00.
Hayır yarın da aynı şeyi söyleyeceğim ondan sonraki her gün de aynı şeyi söyleyeceğim.
- That's not true. I'm gonna say the same thing tomorrow and the day after that and the day after that.
O zaman yarın Reynolds'ın kurul toplantısına gitmen gerektiğini duymak istemiyorsun.
- Then you're not gonna want to hear that you need to be at Jim Reynolds'next board meeting.
- Yarın saat 8'de hükümet tarafından el koyulacak.
- At 8 : 00 a.m. tomorrow morning, it's being seized by the government.
Yönetim kurulu toplantısını yarına almışlar.
They moved his board meeting to tomorrow.
Bu adamın hayatı söz konusu ve onu yarı yolda bırakmayacağım.
That man's life is on the line, and I'm not hanging him out to dry.
Ama planın işe yaraması için gecenin bir yarısında oraya gidemezsin.
But if you want this thing to work, you can't go running up there in the middle of the night.
Eğer Mike'ın avukatı gecenin bir yarısı Mike'ı hücresinden çıkartırsa daha bu iş başlamadan oda arkadaşı bir şeylerin yanlış gittiğini anlar.
And if Mike's lawyer pulls him out of his cell in the middle of the night, then his roommate is going to sense there's something wrong before this thing even gets started.
Ortak ofise ihtiyaçları olmayacak. - Yarın başlıyorlar, harika olacak.
They're not even gonna need the bullpen, and they start tomorrow, and it's gonna be perfect.
Donna bana Sutter'ın hisse satın alıp almadığını söyleyebilecek birileri lazım. Yarın piyasalar açılmadan öğrenmem gerek.
Donna, I need somebody who can tell me if Sutter's buying shares, and I need it before the market opens tomorrow.
Sadece bu değil, onu yarın 10 : 00 ile 14 : 00 arasında brunch için Kellmans'ı tutması için de ikna ettim. ... firmalarının büyük satışını kutlamak için.
Not only that, I got him to agree to take the Kellmans to brunch tomorrow from 10 : 00 to 2 : 00 to celebrate their big sale.
Yarın Met'te "Barber of Seville" provası var ve bizi içeri sokabilirim.
There's a dress rehearsal of the "Barber of Seville" at the Met tomorrow and I could get us in as patrons.
Yarın iki günlüğüne buraya geliyormuş.
He's coming to town tomorrow for two days.
Lanet Kanlı ay yarın tam yukarda olacak.
Goddamn blood moon's gonna be full tomorrow.
yarın sunumda görüşürüz o zaman.
I'll see you at tomorrow's presentation.