Yaşamak istemiyorum tradutor Inglês
1,006 parallel translation
Bu hayatı yaşamak istemiyorum!
I don't want this anymore.
Ama o sandalyede son oturan adamla yaşadıklarımı tekrar yaşamak istemiyorum.
But I don't want to go through what I had to go through with the last fellow who sat in that chair.
Hükmettiğiniz imparatorlukta bir dakika bile yaşamak istemiyorum.
I have no wish to live another hour in an empire ruled by you.
Seninle bir sorun yaşamak istemiyorum.
I don't wanna have any trouble with you.
Yaşamak istemiyorum. Elma ağacına çıkmak olmak istiyorum. Pelle'nin bana bakıp sırıtmasını istemiyorum.
I don't want to live, i want to sit in the apple tree... i don't want pelle to snigger at me.
Ben sadece onlarla birlikte yaşamak istemiyorum.
I just don't want them living with us.
Yaşamak istemiyorum.
I don't want to live.
Artık yaşamak istemiyorum!
I don't wanna live anymore!
Deney tüpünde yaşamak istemiyorum.
I don't want to live in a test tube.
– Ben büyükannemle yaşamak istemiyorum.
– I don't want to live with grandma.
Ama özellikle sana söylendi Steve çünkü bir başka Pazar günü öğleden sonrası yaşamak istemiyorum.
But it's said to you, Steve because I don't wanna live through another Sunday afternoon.
Artık yaşamak istemiyorum.
... no wants to continue living.
Onunla yaşamak istemiyorum.
I don't wanna live with Uncle Mario.
Ben arka tarafta yaşamak istemiyorum.
I don't wanna live in the back.
Ben haremde yaşamak istemiyorum, hele bu durumdayken.
And I don't wanna go live in no harem, particularly in my condition.
Daha fazla balıkların arasında yaşamak istemiyorum.
I don't want to live among the fishes anymore.
Yarım bir adam olarak yaşamak istemiyorum.
I don't want to live like half a man.
Babam öldüğü zaman "Artık yaşamak istemiyorum." demiştin.
When Father died, you said : "I don't want to go on living."
Aynı şeyleri bir daha yaşamak istemiyorum.
I'm not gonna go through that again.
Şehrin dışında kutu gibi bir evin, bir yarısında yaşamak istemiyorum.
I don't want to live in one half of a suburban shoebox.
Bu tuhaf tarz karışıklığının kusuruna bakmayın. Ama tamamen Japon gibi yaşamak istemiyorum.
You must excuse this rather odd mixture of styles, but I refuse to go entirely Japanese.
Seninle birlikte yaşamak istemiyorum artık!
I don't want to live with you anymore!
Bir vahşi gibi yaşamak istemiyorum.
I don't want you to live like a savage.
Git şimdi, Rogerlarla sorun yaşamak istemiyorum.
Go on now, I don't want trouble with the Rogers.
Artık yaşamak istemiyorum... "
I didn't want to live anymore... "
Oh, yaşamak istemiyorum.
Oh, I don't want to live!
Yaşamak istemiyorum!
I don't want to live!
Zaten yaşamak istemiyorum.
I don't want to live anyway.
Böylesine rezil bir dünyada yaşamak istemiyorum.
Not in a stinking world like this.
Böyle yaşamak istemiyorum.
I don't want us to live like this.
Artık yaşamak istemiyorum.
Sure don't care about living no more.
Artık burada yaşamak istemiyorum.
I don't want to live here anymore.
Yaşamak istemiyorum.
I want to die.
Başka hiçkimseyle yaşamak istemiyorum.
I don't want to live with anyone but you.
Yaşamak istemiyorum!
I don't wanna live.
Yaşamak istemiyorum!
I do not want to live.
Çünkü, bu dünyada sensiz yaşamak istemiyorum.
Because I don't want to live in this world without you.
Seninle sorun yaşamak istemiyorum, anne.
I don't want to have trouble with you, mummy.
Artık yaşamak istemiyorum.
No, I don't want to live any longer!
İspanya'ya döndü, orada yaşamak istemiyorum bu yüzden kafandaki tilkileri rahat bırak.
Well. he went back to Spain and I've no desire to live there, so stop making plans in that busy little head of yours.
Yaşamam için her şeyi yapacaklar... ve gereğinden fazla, yaşamak istemiyorum.
And I don't want to go to the hospital because... they'll torture me. They'll force me to stay alive, I don't want to live longer... than necessary.
Bu sabah olanları tekrar yaşamak istemiyorum.
I don't want a repeat of this morning.
- Artık bu evde yaşamak istemiyorum.
I don't want to live in this house anymore.
Martin'e bağlı yaşamak istemiyorum.
I don't want to depend on Martin forever.
Lars ve Ole'nin odasındaki resimlere gelirsek olayın üstünden zaman geçti ama konuşmak istedim. Çünkü geçen yılki sorunu bir daha yaşamak istemiyorum. Disiplini koruyamadıkları ve kızlara sataştıkları için üç öğrenciyi okuldan atmak zorunda kalmıştık.
Regarding the pictures in Lars and Ole's room, that incident is over, but I wanted to discuss it... because I don't want to have another situation like last year... when we unfortunately had to dismiss three students... because they could not maintain their self-discipline,
- Baba Baba yaşamak istiyorum, ölmek istemiyorum, kurtar beni!
- Father I want to live, I don't want to die, please save me!
Böyle yaşamak istemediğimi nasıl anlatabilirim, artık seni istemiyorum!
When will you understand that I can't live like this? ! That I don't want to be with you anymore?
Ölmek istemiyorum Yaşamak için ihtiyacım var.
I don't want to die, I need to live.
Eğer bunlar bir adamı yaşatmaya yetmiyorsa... o zaman inanın, artık yasamak istemiyorum.
And if this be not enough to keep a man alive... then in good faith, I long not to live.
Tıbba faydam olsun diye, yıllarca komada yaşamak... istemiyorum.
I don't want to spend years in a coma for... the glory of medicine!
Geri döndüğünde bu vicdan azabıyla yaşamak zorunda kalacak siz ve sizler gibi insanlar görmek istemiyorum.
I don't want to see people like you coming back... And having to face the rest of your lives with that shit.