Zabıt tradutor Inglês
135 parallel translation
Zabıt bile tutulmadı.
There won't even be a record.
Bunun için zabıt varakası ister.
I'd need a warrant for that.
- Zabıta orada seni çok rahtasız etmez.
- Fuzz don't bother you much up there.
Yoldaş Çetvertak'ın kınama almasını, zabıt tutulmasını mı istiyorsunuz?
You want Comrade Chetvertak to be reprimanded, with the minutes taken?
Üzgünüm ama zabıt tutmam gerekiyor hanımefendi
I feel It, but I will have to do a report.
Ahlak Zabıtası'yla yaptığın anlaşma da bir işine yaramaz!
Your deal with the Vice Squad won't help!
Zabıt katibinin ofisinde öde.
Proceed to the clerk's office.
Bunun için zabıt tutmanızı istiyorum. "Şerif Lamar Miller, Norma Rae Webster'ı buradan alıp evine teslim edecek" diye yazın. Ve sizden imza istiyorum ve sizden bana elinizi uzatmanızı istiyorum.
I want you to put it in writin that Sheriff Lamar Miller is gonna take Norma Rae Webster straight home, and I want you to sign it, and I want you to hand it to me.
Hatalı tutuklama, haksız gözaltına alma, görev başındaki memuru engelleme ve cinayet suçlamasıyla hakkınızda zabıt tutacağım.
I'll book you for false arrest, wrongful imprisonment, and obstructing an officer in the course of his duty and murder.
Todd Anderson, okumamayı tercih ettiği için toplantıların zabıt katipliğini yapacaktır.
Todd Anderson because he prefers not to read will keep minutes of the meetings.
Ben de vurduğu iki kişinin annelerinin zabıt raporlarını sunmak istiyorum.
And I'll produce transcripts... from the mothers of two men he shot down...
Kaldıramayacaksan, Beyaz çocuğu zabıtayla Carter binasına gönder.
If you won't handle this, send the white boy inside The Carter with the National Guard.
Zabıt tutun.
File the paperwork.
Rob, ne zamandan beri toplum ahlakı zabıtası oldun?
- I didn't know you'd been appointed...
Polisi çağırıp, zabıt tutturalım.
Let's call the police and file a report.
Zabıt tut, Ruck.
Write it up, Ruck.
Zabıt tutulmasını istiyorum..
I want to file a report.
Tek tek anlatın zabıt tutacağız.
Tell it in detail. We will make a report.
Zabıt tutturman gerek.
You have to report this.
Broşür dağıtırlardı. Kapımıza gelirlerdi. Pantolonlarımızı yırtıp zabıtadan kaçarlardı.
Passing out leaflets knocking on doors ripping our bell-bottoms and running from the fuzz?
Zabıt tutturdun mu?
Oh. You file a police report?
Zabıt tutturmak için polisi aradın mı?
Did you call the police yet to file a report?
Sanki hemen zabıt tutmanız gerekiyor.
You don't have to make a federal case of it.
- Ne güzel. Hemen zabıt tutalım.
Uh, you don't say.
Gelip o çanta için zabıt tuttur istersen.
Listen, why don't you come on by and fill out a report about that kit.
Şikâyetçi olduğunda, o zabıt yasal bir belge olur.
Look, I want you to know once you sign that complaint, it becomes a binding legal document, all right?
Kampüs polisine zabıt tutturdum.
I filed a report with the campus police.
Zabıt katibi gelsin.
Have the transcriber come in.
Demek zabıt katibiyle sevişiyordun.
So you were fucking the court stenographer.
Zabıt katibiyle seviştiğimi hayal ediyordum sadece.
I was just fantasizing I was fucking the court stenographer.
Şimdi mi zabıt tutturmak istersiniz?
You want to fill a report out now, standing here in the middle of the parking lot?
Teğmen Disher, hakkında zabıt tut.
Lieutenant Disher, book him.
Metro polisi şu anda hakkında zabıt tutuyor.
Metro is booking him right now.
En azından polisi arayıp zabıt tutturacağım.
At least, can I just... I'm going to call the police and make a police report.
Babam demişti ki, kaza yaparsam, polise zabıt tutturmam gerekiyormuş.
My dad just said, if I ever got into an accident you have to make a police report.
- Merkezi Zabıt Binası'ndan çıkarken gördüm. Eager Sokağı taraflarında.
Man, I seen him come from out the Central Booking over on Eager Street side.
Zabıt Binası'ndan çıkarken bir polisle görüldüğünü duydum.
Word is they seen him with the police down at Central Booking.
Zabıt için.
For a statement.
Yaralı olmadığı sürece karakola gidip zabıt tutturmanız gerek.
As long as no one was hurt, you'll have to go to the precinct and fill out a report.
Zabıt tutmak için getirdikleri zaman, Seni sormaya başlamış.
When they brought him in for booking, he started asking for you.
Zabıt tutturdunuz mu?
Did you file a police report?
Raporda olay yeri zabıt memuru olarak geçiyorsun.
You're listed on the dd-5 as the recorder at the scene.
Ama bu sefer polis zabıt tutmak için 48 saat beklemem gerektiğini söyledi.
It was only for a day, but this time the police said I had to wait 48 hours before they'd file a report.
Yarın hapishane aleyhine bir zabıt tutturacağım arkasından da bir basın toplantısı düzenleyeceğiz. Orada gördüklerini anlatırsın, öyle değil mi?
And tomorrow I will file a writ against the prison and we'll call a press conference.
Yani zabıt tutulmadı diyorsunuz. Yok canım.
So I shouldn't expect to uncover a police report along the way.
Çalınan mallar için zabıt tutturduk.
We filed a police report for the stolen items, and you are wearing the earrings.
Bizim zabıt ücretlerini kim ödeyecek?
Who is to pay me for my writing?
- Hemen zabıt tutalım.
We'll take a report.
- Zabıt tutturdun mu?
I already got a new one.
Zabıt mabıt derken yetişemedim sana.
I almost forgot.
- Zabıt yok.
Ok.