Zahmetli tradutor Inglês
533 parallel translation
Elbette ama buraya çok uzak ve gitmesi oldukça zahmetli.
Sure. But it's a long, tough pull from here.
İşimiz yıldırıcı, bir o kadar da zahmetli ve teferruatlıdır.. .. genellikle ihbarların % 80 ila % 90'ı asılsız çıkar.
Our work is unnerving yet painstaking and detailed and 80 % if not even 90 % of our leads are false.
Köprücük kemiği dört yıllık zahmetli uğraştan sonra nihayet yarın geliyor.
The intercostal clavicle is arriving tomorrow after four years'hard work.
Yaşarken ruhum, hiçbir zaman tefeci dük kânımızın dar çukurunun dışına çıkmadı. Ve şimdi zahmetli yolculuklar var önümde.
In life, my spirit never walked beyond... the narrow limits of our money-changing hole... and weary journeys lie before me.
Biraz zahmetli olacak elbette.
It is inconvenient.
Bu kesinlikle uzun testlerinin en zahmetli kısmıydı.
It proved to be the most exacting of all of the stages of their long test.
zahmetli mi görünüyor?
Things look rough?
O kadar yol çok zahmetli olur.
It'd be too much for you all that way.
Ne zaman zahmetli bir iş olsa... mesela zatürreye yakalanma riski içeren bir şey...
Whenever there's a job... involving some slight inconvenience, such as risking pneumonia...
- Bu çok zahmetli!
- That's troublesome!
Heyecanlarını gizlemeleri oldukça zahmetli olmuştu.
It took considerable effort for them to mask their excitement
- Fazla zahmetli olmaz mı?
Won't that be too much trouble?
Zahmetli oluyor ama!
- That's the problem.
Oldukça zahmetli bir iş koruculuk.
He got a real tough job, that constable.
Bir sürü yalan yazmak ve sonra onu yakmayı istemek fazla zahmetli görünüyor.
Seems a lot of trouble to go to, writing a pack of lies and asking someone to burn it up.
Bazen, bu iş biraz zahmetli oluyor.
And occasionally, it's a little trying.
- Pek çok ismim vardı. - Bu ismi almak oldukça zahmetli oldu.
It was a struggle to get you that one.
Çok zahmetli bir iş olabilirdi.
A difficult thing at the best of times.
Bazen amaca ulaşmak zahmetli olabilir.
A man can get saddle-sore looking for a bank to take.
Ayrıca zahmetli bir yolculuk olacak.
Besides, it's troublesome.
Ben de hayatımda epeyce bir zahmetli durumla karşılaşmak zorunda kaldım.
I've had to face some pretty trying situations in my own life.
Yeryüzünde bu tür bir çalışmadan daha zahmetli hiç bir şey yoktur.
There's nothing more exhausting... than that kind of work on the face of the earth.
Ama yalnız yaşamak oldukça zahmetli.
There're many trouble alone.
Bunu eyerle birlikte taşımak çok zahmetli oluyor.
It's getting very tiresome lugging this saddle around.
Bir şey öğretmek yerine acımakla yetinmek çok daha az zahmetli, değil mi?
It's less trouble to feel sorry than to teach her anything...
Bir çocukla seyahat etmek senin için çok zahmetli olacak.
It's gonna be awful rough on you traveling with a kid.
Seni takip etmek epey zahmetli oldu.
It was hard keeping up with you.
Hayatı zahmetli, ama yavan buluyordu.
He found life exacting, but dull.
Bu zahmetli yolculuktan sonra biraz dinlenelim.
Let's rest after the rigors of the journey.
Okumayınca düşünüyorum. Düşünmek de en zor, en zahmetli iştir.
If I didn't read, I'd think, and thinking is the hardest, most demanding thing of all.
Uzun ve zahmetli.
It's long and arduous.
Sanırım siz görenler için oldukça zahmetli bir iş, millet.
I guess that's rather inconvenient for you sighted folks.
Zahmetli bir iş miydi?
Was it much of a job?
Belki de define yerin çok altındadır. Derin olunca, yerini bulmak zahmetli olur.
If the treasure is deep under the earth, it's hard to find.
Bizim süper toplumumuza alışmak ve uyum sağlamak, düşünce ve hayat tarzımızı benimsemek zahmetli ve acılı bir iştir.
It takes efforts and pain trying to settle in a superior society trying to assimilate to our way of life and thought.
İstenmeyen bir kadının aşkı her erkek için en zahmetli şeydir.
The love of an unwanted woman is most troublesome to any man.
Gösterişli ve tarihi olacak doğru ama zahmetli de.
It will be grandiose and historic, true, but exhausting.
Çok zahmetli işmiş.
Sounds like a lot of work
Chih-hao, geçen yıl, zihnini ve azmini yetiştirmek... amacıyla sana zahmetli görevler verdim.
Chih-hao, in the past year, I have given you laborious tasks... in order to train your mind and determination.
Şu ne demek... "zahmetli"?
What does "strenuous" mean?
Ama annesi çok yaşlı ve zahmetli olmalı?
But momma must be very old and demanding?
Şu zenginler nasıl zahmetli oluyor bilirsin.
You know how fussy rich people are.
Hoşgörüsüz ve zahmetli biri olduğumu düşünüyorsun ve belki de öyleyimdir.
You think I'm intolerant and demanding, and maybe I am.
Ve bu zahmetli bir iş.
And that takes work.
Bu çok zahmetli olur.
It really would be a bother.
Ozanski ve diğerleri gibi deneyimli duvarcı ustalarının... gözetimi altında... bu zahmetli ve güzel sanatı öğrendi.
Under the watchful eye of experienced bricklayers... like Ozanski and others... he learned this demanding and beautiful trade.
Yukarıya doğru olan yolculuk kolay geçiyor olmalı ama tekrar aşağıya inmek, ucu yukarı dönük dikenlerin üstündeyken daha zahmetli olmuş olabilir.
The journey up must have been fairly easy, but getting down again, sometimes over upward-pointing spikes, may have been more laborious.
Çok yorucu ve zahmetli olur.
I s too much trouble.
Onu zahmetli kişisel tasarrufa iteyim.
Guide him towards painful personal economies.
Ama günlük kargaşa içinde bu çok zahmetli ve gereksiz olurdu.
But that would have been arduous and unspectacular daily drudgery.
Zahmetli mi?
Trouble?