Zararsız tradutor Inglês
2,214 parallel translation
- Zararsız bir delikanlıdan!
- From harmless boys!
Tamamen zararsız.
It's completely harmless.
- Tamamen zararsız.
- Totally harmless.
O kadar da zararsız sayılmaz.
It was totally not harmless, by the way.
Endişelenmeyin, zararsız bir durumdur. Bir şekilde ortaya çıkana kadar pek çok erkek bunun farkında değildir.
Most men don't even know they have it... except for one of its manifestations.
- Sen zararsız şeyler istemiyor musun?
You piece of junk!
Zararsız gibi görünen ama katile, onun yaptığını bildiğimi gösterenlerden.
You know, the innocuous afterthought that lets the killer know that I know he did it.
Yeterince zararsız görünüyor.
Seems harmless enough.
Hepimiz zararsızız.
We're all harmless.
- Zararsız biridir.
He's harmless enough.
Bu zararsız.
It's harmless.
Tamamen zararsız.
It's pretty flawless.
Evet bu çocuk tehlikesiz, evsiz eski bir askere göre hele tamamen zararsız.
Yeah, this boy's not dangerous, not compared to a dirty, homeless ex-soldier.
Zararsız!
Sackless!
Söylenene göre Bay Nessing sessiz, zararsız ve kendi hâlinde bir adammış.
All : "True Blood!" Whoo! - I love me some... - Together :
Zararsız gibi göründü.
He seemed innocent.
Virüs denize gömülecek ve zararsız hale gelecek.
The virus will fall into the sea and become harmless.
O zararsız biri, büyük baba.
That lady is harmless, grandpa
Bunlar sadece suretler, sen ve kardeşinin taptığına benzer zararsız oyuncak bebekler.
They're just images, harmless dolls like those you and your brother worship.
- Onlar zararsız.
- They're harmless.
Zararsız bir adama benziyordu.
He seemed a harmless enough chap.
- Zararsız.
- He's harmless.
Çünkü hepimizden çok daha uzun süredir bu adada bulunuyor çünkü ihtiyacımız olan bilgiye sahip, çünkü çenesi hariç tamamen zararsız.
We're keeping him alive because he's been on this island longer than us, because he has information we need. Apart from his mouth, he's completely harmless.
Yeni Hıristiyan isimlerini, yeni ev adreslerini, yeni ailelerinin tüm tarihini, komşuları ile ilgili zararsız dedikoduları kısaca her şeyi ezberlemeleri gerekiyor.
They will need to memorize their new Christian names, their new home address, the entire history of their new family, harmless gossip about their neighbors - all of it.
Çok uzun zaman önce, birilerinin yaşadığı acının, zararsız etkisi yerine, bir şeylerin gerçekten buraya gelmesi, yani günümüze.
That it's not just the harmless imprint of somebody's misery from long ago, but something that can come through here, into the present.
Sülükler belki pandalar veya tribblelar kadar sevimli olmayabilir ama bu zavallı zararsız yaratıklar da yaşamayı- -
Leeches may not be cuddly like pandas or tribbles, but these poor endangered creatures deserve...
Zararsız başkan yardımcısının öldürülmesiyle başlayan çevreci vandalizm dalgası tüm galaksiye yayılıyor.
The string of eco-vandalism that began with a harmless vice-presidential killing has spread across the galaxy.
Aromasin kullanırsanız yan etkiler daha zararsız olacaktır.
The side effects are less dramatic with Aromasin.
Hepsini düşününce pek de zararsız değilmiş.
You add it all up, it's not so innocuous, is it?
Aslında o zararsız biri.
ctually, he is quite harmless.
Sikerim dünyasını! - Bırak onu, Paul, zararsız biri.
- I'm fucking in for what?
Arkamızda bıraktığımız görünüşte zararsız izler daha sonra bizi yok etmek için kullanılabilir.
It's the seemingly, harmless traces we leave behind... and later can be used to destroy us!
Onun zararsız bir ortamda bulunmasını istiyorum.
No, I don't know what kind of a play it is.
Ve sonra zararsız elbisenin üstüne giy.
It's not a possibility. Why?
Aracite'in zararsız olduğunu söylersem Kendrick çevreyi temizleyecekti.
If I certified that aracite was harmless, kendrick promised he would clean it up.
O takıntılı ama zararsız bir ruh hastası.
He's an obsessed but totally unthreatening sicko.
Zararsız.
It's harmless.
Ama, Lider, o zararsız.
But, Leader, she's harmless.
Bu sadece küçük zararsız bir fantezi.
This is all just some harmless fantasy.
Claire biraz deli olabilir ama zararsız görünüyor.
claire may be a bit touched, but she seems perfectly harmless.
Erkeklerin zararsız olduğunu söylüyor. Sadece yara yapıyorlar ve yaralara yerleşen dişiler buraya yumurtalarını bırakır sonra da çoğalıyormuş.
It says that the males are harmless, except for they create the sores that the females bore into and then they lay their eggs and multiply.
Tamam, oldukça sıradışı, ama zararsız.
Okay, a lot odd, but she was harmless.
Kirlenmiş toprağa ham melas koyarsan, TNT'yi çözerek zararsız moleküller hâline getirir.
And you add unrefined molasses to contaminated soil, and it breaks down the TNT into harmless molecules.
Tuhaf olan şu ki, çok basit ve son derece zararsız olan bir kağıt parçası yanlış ellere geçtiği zaman ne kadar da ölümcül bir silaha dönüşüverir.
You know, it's funny... how something so simple and inoffensive as a piece of paper, when placed in the wrong hands can become a deadly weapon.
Hayır, sen sadece zararsız bir Cullen'sin.
No, you're just a harmless Cullen.
Ama her yerde olan, zararsız, kimseyi hasta etmeyecek pnömosit dışında bir şey yok. Tabii zarar görmüş bir bağışıklık sistemi yoksa.
But he has pneumocystis, a harmless bug that's everywhere and never makes anyone sick, unless they have a compromised immune system.
Sana yalnızca zararsız bir kadeh içki teklif ettim.
? only offered you a harmless little drink.
Ve şimdi karşınızda kendini "Zararsız Adam" olarak ilan eden yazar Colin Beavan var.
Joining us now is the writer and self-proclaimed No Impact Man, Colin Beavan.
Bu "Zararsız Adam" Bu onun projesi ve onun kitabı.
It's "No Impact Man." It's his book, and it's his project.
Zararsız ve aptal.
Harmless and stupid.
Geçici olarak felç yaratıyor fakat zararsız.
Eh, it's like a sound bomb.