Zayiat tradutor Inglês
460 parallel translation
Gerçek hayattan alınmış olan olaylarla "Sizin Başınıza da Gelebilirdi" programı ülkemiz otoyolları ve yan yollardaki zayiat rakamlarını azaltmayı amaçlıyor.
Dramatized from real life, "It Might Have Happened To You"... hopes to reduce the appalling casualty rate on our highways and byways.
Son zayiat listesine gelince... 20 ölü ve 60 yaralı.
The latest casualty figures. Twenty dead and sixty wounded
Tangua, savaşta pek çok savaşçı ve at zayiatı oldu.
Tangua battle cost too many warriors and horses.
Her zaman en çok zayiatı benim askerlerim verir.
My command always suffers the highest casualties.
- Savaşta zayiat olur, Albay.
- War produces casualties, colonel.
Bunlar iyi adamlar, Cash. Zayiat verme.
Don't waste any of them,
Ama bir zayiat olursa, tek bir kişi bile olsa başına konan ödül sıçrama yapar.
Just one casualty - just a single one and your bounty will make a jump.
Zayiat vereceklerini biliyorum.
I know they must suffer casualties.
"Düşman zayiatı : 50 ölü."
"Enemy casualties : 50 dead."
Bu sorunu kısmen kontrol altına aldığımız iyi bilinmekte olup şu anda bu alanda en büyük zayiatı veren Hava Kuvvetleri'dir.
It is well known that we now have the problem Relatively under control And that it is the r.a.f who now suffer
Bize zayiat değil, kolordu komutanı lazım.
We need a corps commander, not a casualty.
General Bradley eğer hâlâ o yolu açmak için uğraşıyor olsaydık sence zayiat sayımız şu andakinin kaç katı olurdu?
General Bradley... it's time to consider how many casualties we'd have... if we were still crawling on that goddamn road.
Zayiat oranına göre % 20'sinin yaralandığı, % 10'unun da öldüğü varsayılırsa üniformalı olarak beş milyon askeri muhafaza edebiliriz.
At a casualty rate of 20 % wounded and 10 % killed we can maintain an army of five million men.
Çok fazla zayiatımız var!
We suffered heavy losses!
Fransa'ya herhangi bir çıkarma yapıp Almanlara zayiat verdirmeyi yakın bir gelecek içinde öngöremiyorduk.
We could not wait to invade France in a next future, therefore, we could not to weaken the Germans.
Ağır zayiat vermelerine rağmen, önemli bir köprübaşını tutmuşlar, Maleme havaalanını ele geçirmişlerdi. Bu durum, yeni indirme birliklerine imkan sağlayacaktı.
Although serious decreases, had earned a vital aerodrome, Maleme, e therefore, more troops they could arrive of airplane.
İngiliz gücü zayiatı 13.000 kişi dolaylarındaydı.
Decreases of the Commonwealth : 13 a thousand captured deceased, wounded or.
Çin savaşı 1940'lara kadar sürüncemede kaldı. Japon generaller daha fazla zayiat vermemek için savaşı bitirmek istiyordu.
The war with China it was crawled up to 1940, but the Japanese wanted to finish it without losing the dignity.
Savaş yaralanmalarından çok uzuv donması ve mide sorunları nedeniyle zayiat verilmeye başlanmıştı. Kışlık botlarımız yoktu.
It had more victims due to the stomachal cold and problems, of what properly to the combats.
Hava akınlarının vereceği zayiatı önlemek için hastaneler boşaltılmıştı.
They had evacuated the hospitals stops to receive the victims from aerial attacks.
Savaşın ilk üç ayında, en çok zayiatı karartma sebebiyle meydana gelen kazalarda vermiştik.
In first the three months, the greater number of victims was in blackout.
Elliye yakın İngiliz ve Fransız hava üssü ilk günden vurulmuş ve ağır zayiat verdirilmişti.
Cinquenta air bases British and Frenchmen they had been attacked in this first day, e the decreases had been weighed.
Hava kuvvetleri komuta kademesi zayiat tespitiyle meşgulken Alman zırhlıları da geçilemez denilen Ardennesler'i aşarak Meuse ve Sedan arasındaki zayıf Fransız birliklerini vurmaya başladı.
But while the commanders allies counted the decreases, panzers already had penetrated in impenetrable the Ardenas, preparing itself to attack the weak French garrisons throughout the Mosela, here in Sedan.
En tehlikeli düşman oydu. Pearl Harbor baskınında önemli bir zayiat vermemize karşın Japonya'da gerçekleştirdiğimiz önemli operasyona ve elde ettiğimiz başarıya rağmen Amerikan kamuoyunun dikkatini Avrupa üzerinde tutmakta çok maharetliydi.
He was most dangerous of the enemies e knew to keep American public opinion come back toward the Europe, although we had an operation crucial occurring in Japan, a very successful operation after to recoup of a tremendous shock,
Her iki taraf da ağır zayiat vermişti.
The decreases had been raised of both the sides.
Çarpışma bittiğinde, verdiğimiz zayiatın ancak farkına varabildik.
When we finish, we discover the number of decreases.
- O insan değil, zayiat.
- He's not a man, he's a casualty.
Juno sahilinde Kanadalılar, ağır zayiat vermelerine karşın ilerledi.
On Juno, the Canadians suftered heavy losses but advanced.
Bana göre bunun temel sebebi Britanya'nın bizden çok daha uzunca bir süredir savaşta olması ve daha çok zayiat vermesiydi.
I think perhaps the basic reason was that Britain had been in the war for much longer than we and had taken very heavy casualties.
Kırsal bir alan, hiçbir zayiat yok.
The field was normal, without any damage.
Direniş kırılana kadar süren dört günlük savaşta hem ağır zayiat verildi, hem de çok sayıda sivil hayatını kaybetti.
Only after four days of battle, with considerable losses e many died civilians, the resistance lost.
Amerikan zayiatı öyle ağırdı ki Okinawa saldırısı bir noktada aniden durabilirdi.
( narrator ) US casualties were so severe, at one point it seemed the invasion of Okinawa might be stopped in its tracks.
Onlara, yeterli sayıda kuvvet olursa önemli ölçüde bir zayiat vermeksizin nelerin başarılabileceğini göstermeye çalışıyordum.
I was trying to show them what could be achieved with something approaching an adequate force, and that it would be achieved without abnormal casualties.
Amerikan hava generalleri, İngilizlerin verdiğinin aksine, zayiat vermeksizin gündüz vakti başarılı olabileceklerine inandı.
The American air chiefs believed they could succeed in daylight without suffering the losses the British had done.
Zayiat yüksekti.
( narrator ) The cost was high.
Bir gemiyi batırdım. Eğer orada daha fazla denizaltı olsaydı verdireceğimiz zayiat artabilirdi.
We attack and we sink a ship, but we would have had much more possibilities if we had many submarines.
Zayiat büyüktü.
Casualties were heavy.
Göreve başladıktan on gün sonra Vietkong ile çatıştı. 3 gün içinde 42 kişi öldürürken hiç zayiat vermedi.
Ten days later they had a big contact with the V. C... and in 3 days killed 42, lost none of their own.
Bolşevikler birçok zayiat verdi.
The Bolsheviks suffered losses.
Bir, iki zayiat olur.
A few casualties.
Shockley ve kız dışında zayiat olursa biri sorumlu olacaktır.
If there are casualties, other than Shockley and the girl someone will be answerable. You.
İyi komutanlarınız ise fazla zayiat vermeden dönüyor.
Your good commanders do not turn in heavy losses.
Fakat eğer düşman daha hazırlıklıysa çok sayıda zayiat vermeden buradan kurtulmak imkânsızdır.
But if the enemy is ready with a superior force... we will not be able to disengage... without suffering enormous losses.
Yeterince zayiat verdik.
" We have had enough dead.
Hey adamım..... Savaşın ilk zayiatı.
Hey, you men... the first casualty of the war
En yüksek zayiat oranı onlardadır!
Highest casualty rate!
1948 kurtuluş savaşından bu yana en çok zayiat bu savaşta verilmişti.
Battle casualties were the heaviest since the 1948 war of independence.
Epey zayiat var komutanım.
Quite a lot of casualties, sir.
Tüm mürettebat, hasar ve zayiat raporlarını hemen istiyorum.
All right, i want battle damage and casualty reports from all crew stations on the double.
- Zayiat var mı?
I'm on my way. - Any casualties?
Zayiat listesini gördün mü?
Have you seen the casualty lists?