English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Z ] / Zayıfım

Zayıfım tradutor Inglês

2,367 parallel translation
Turp gibi daha az resmi ve azıcık zayıfım.
Fresh as a Daisy and a little less formal and slightly slimming.
Zayıfımdır.
I'm quite skinny.
Zayıfım.
I'm so skinny.
Hayatını mahvettiğin insanlara karşı, zayıfım diyelim sadece.
Let's just say I have a soft spot for people you've screwed over.
Ben çok mu zayıfım, komşu?
Am I too thin, neighbor?
Ben de zayıfım.
I'm thin too.
Ama zengin kaynaklarımız olduğu halde, liderlikte zayıfız.
But while we are rich in resources, we are poor in leadership.
Zayıf mı?
Skinny?
Peki bizim, en zayıf bağlantımız nedir?
And what's our weakest link?
Sonunda, bu çok zayıf hava akımını hissettiler ve taşları temizlediklerinde, kayalık yüzeydeki daracık hava bacasını ortaya çıkardılar.
Eventually, they sensed a subtle airflow and began clearing away rocks, revealing a narrow shaft into the cliff.
Peki eğer ben Lex Luthor olsaydım Çelik Adamın zayıf noktasını hedeflerdim ki o da...
So... if I were Lex Luthor... I would go after the Man of Steel's greatest weakness, which is...
- Kadının zayıf noktasını mı arıyor?
Soft spot for a pretty lady?
Bir şekilde Donovan'ın zayıf noktasını öğrenmem lazım böylece blöf yaptığı zaman anlayabileceğim.
I need to find out Donovan's tell so I know when he's bluffing a hand.
- Zayıf noktası mı?
- His tell.
Ona karşı zayıf olduğumu düşünüyorsun.
You think I'm weak when it comes to him.
Zayıf noktalar mı?
Vulnerabilities?
Sen de bizim zayıf noktamızın yerleşme olduğundan mı korktun?
- You thought ours was the suitcase? - It's a stupid theory.
Morgan zaten takımın dağılmasından korkuyor. Sen de nakil olursan, gerçi bu çok zayıf bir ihtimal dostlarını kendinden uzaklaştırmak yerine onlara yakın olman gerekmez mi?
Well, you know Morgan's scared of the team being broken up, too, and... if you are transferred, which might not even happen, don't you think it'd be better to be nice to your friends
Tabii oradaki hiç kimse adamın ne kadar uzun, ne renk saçlı zayıf mı olduğuna bakmamış.
Security cameras didn't catch much of him either. Of course, everyone's all over the place on, uh, how tall the guy is, color of his hair, stocky, slight.
Hey, onunla yaşamamın tek sebebi yaşlı, zayıf ve bakıma muhtaç durumda olması.
Hey, the only reason I'm over there is because she's old and frail and needs somebody to look after her.
O geceden sonra şişmandım, ama ertesi sabah yine zayıf oldum.
I got fat and then slim again... I vomited and got diarrhoea.
Kameranın dönme süresini ölçer, güvenlik görevlilerini sayar, sessiz alarmları bulur, girmek için zayıf bir nokta arar, kasanın şifresini çözüp, parayı çalarım.
Clock the cameras, count the guards, find the silent alarms, look for a weak spot to enter, pick the vault's combination, and steal the money.
Anneannemde zayıf kan dolaşımı var.
My grandma has bad circulation.
Zayıf mı?
Emasculate you?
Şöyle bir sorum olacak ama... 16 yaşındaki çok güzel bir kızın alnında sedef olan, çenesi zayıf bir lise öğretmenine aşık olması inandırıcı mı?
My main question is this : Is it believable that a beautiful 16-year-old girl would fall in love with a high-school teacher who has a weak chin and forehead psoriasis?
Aldığım sinyal hesapladığımdan daha zayıf.
Signal is just much weaker than I calculated.
Mücevherleri severler, zayıf büyü yeteneğine sahiptirler ve bazı cüceler iyidir ve hayvanlara yardım eder diğerleri şeytani ve karanlık dünyadaki peri güreşlerinde yönetici olarak çalıştıkları söylentisi var.
They like gems, possess weak magic, and while some gnomes are good and helpful to animals, others are evil and rumored to work as managers in the shady world of faerie wrestling.
Mars'ın uydularının olup ta ilk yarım milyar yılda Marsa çarpmış olmaları düşüncesi oldukça zayıf bir ihtimal ancak yine de tamamen imkansız değil.
This idea that Mars had moons that crashed into it within the first half billion years is pretty unlikely, but it's not completely impossible.
Tamam, haydi işe koyulalım. Uzun, kısa, zayıf, şişman bir karanlık adam arayalım. Kılıcı olabilir de olmayabilir de.
Okay, well, let's get to work looking for a tall, short, thin, wide dark man, who may or may not be carrying a sword.
Zayıf tarafını meydana çıkaracağım!
I will open up his weakness!
Ben de sizin bu zayıf iradenizden bıktım.
I've had enough of your weak ambitions too.
Hala muhtemelen zayıf oldukları yerler var ve bunlar pekala da bugün de tartışılabilir,... ama takım, oyun karakterini geliştirdiği için bu karakter bize gerçekçi bir umut sunuyor.
'There are still perhaps weaknesses and they may well be probed today,'but the side has developed character and characters to offer us realistic hope.'
Hani sana anlattığım şu zayıf ve narin bebeği?
That skinny queen I told you all about?
Bilmek istiyorum çünkü eğer her şey senin için kişisel bir vazife haline gelecekse, iş güvenliği şansımı hesaplayacağım. Hayatta kalma şansımdan bahsetmiyorum bile, zira oldukça zayıf bir ihtimal.
I want to know, because if everything is going to become a personal mission to you- - okay, I count my odds at job security, not to mention survival, pretty slim.
Anladın mı? Senin gibi, zayıf ve nazik erkekler yerine güçlü ve salak olanları seçen kadınlar yüzünden.
Women like you that choose stupid strong people over the weak and the gentle- - Listen, look.
Sanırım silinmiş verilerler mıknatıslık giderme bobininde negatif baskı olarak kalırlar, ama o kadar zayıf olurlar ki, ulaşabilmek için neredeyse hadron çarpıştırıcısına ihtiyacın olur.
Well, I suppose a negative impression would be on the degausser from the deleted info, but it would be so faint, you'd practically need a hadron collider just to access it.
Ama uçmayı bırakmayacağım, en zayıf ışığı aramayı sürdüreceğim.
{ \ 1aHFF \ be1 \ blur5 \ bord4 \ 3aH32 } But I'll never stop flying, seeking out the faintest light
Zayıf DNA dizilerini teşhis edince Patton'ın hücresel yaşlanmasını tetikleyecek bir moleküler patojeni diğerlerinden ayıracağım ve bu da güçlerini kalıcı olarak etkisizleştirecek.
Once I identify his vulnerable D.N.A. Strands, I will isolate a molecular pathogen that will trigger Patton's cellular senescence, rendering his powers inert forever.
Zayıf iradeli insanların akıllarını çelen biriyim ben.
Hey, listen, I'm all for taking advantage of weak-minded people.
Zayıf olduğum konularda dışarıdan yardım alıyorum.
I outsource on things that I'm relatively weak at.
Aslında, kişisel becerileri biraz zayıf biriyim.
Actually, I'm a little weak with my people skills.
Ben de onların savunmalarını ve zayıf noktalarını öğreniyorum.
So, uh, I'm kind of learning the defenses, uh, weak spots.
Jüpiter, Üranüs ve Neptün'e de baktığımızda onların da halka sistemleri vardır. Ancak hem zayıf hem de ince ayrıca tespit etmesi de son derece güçtür. Ama oradadırlar.
The gas planets have another special feature... rings.
Gazı kullanarak, uygun ağırlık dağılımı bir kez gerçekleşti mi ağırlık dağılımdaki herhangi bir büyük değişim mevcut yol tutusunu azaltacaktır. Bu, özellikle zayıf tutuş şartlarında geçerlidir.
Once the correct transfer of weight is achieved using the throttle, any big changes in the weight distribution will reduce available traction which is specially important in poor traction conditions.
Ben çok aptal, zayıf ve aptalım.
I'm too dumb and weak, and... and too dumb.
Animasyon tarzı yaparak oyunun en zayıf özelliğini en güçlü özelliğe çeviriyorum.
I'm trying to turn the weakest part of the game into our advantage. It'll be like a cartoon with a story.
Birinden hoşlanınca zayıf düşersin. Ama artık kesinlikle bitti bu iş.
The one with a crush is the prey but I'm through with you!
Ben zayıf bir kadınım.
I'm a weak woman.
Zayıf bir kadın değilim.
I'm not a "weak woman", like this.
Ben zayıf değilim!
I'm not weak!
Ablanın zayıf noktasına dokunmak zorunda mısın?
Do you have to poke your sister where it hurts?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]