Zoom tradutor Inglês
1,589 parallel translation
Şu bölgeye yakınlaş ve mozaikleri kaldır.
Zoom in on that part and get rid of the mosaic.
Yaklaştır.
Zoom in.
Yaklaştır!
Zoom.
- Sürekli "yaklaştır" demeye gerek yok ki. Yaklaştır! Yaklaştır!
- You don't have to keep saying "zoom".
Ve döndür.
Zoom. And... rotate.
- David, zumlayabilir misin şunu?
- David, can you zoom in on it?
8 hazır ol. 8'i yakınlaştırın.
Ready 8. Let's zoom in on 8.
Gözünüzü bir anlık ayırmaya gelmiyor.
Take your eyes off her for one minute and, zoom!
Zoom, zoom, zoom.
Zoom, zoom, zoom.
Tamam, uzaklaş.
All right, zoom out.
1'e geç ve yakınlaştır.
Cut to 1 and zoom in.
Yakınlaştır.
Now zoom in.
# Zum, zum, robot #
Zoom... zoom... robot...
# Zum, zum, robot # # Robot, Isaac Asimov'un çalışması mı? #
Zoom... zoom... robot... ls robot lsac Asimov's work?
# Zum, zum, robot # Selam!
Zoom... zoom... robot... Hi!
Biraz yakınlaştırsana.
Zoom in on that.
Ama bir gelişme olmazsa hayat biyografim sadece Zoom Out yapabilecek bütçeye sahip olacak.
But, unless things improve, the biopic of my life will only have the budget for a zoom out.
Biraz daha yakınlaştırabilir misin?
Can you zoom in closer?
Kamyonumuza atlarız ve istediğimiz zaman oraya gideriz.
We hop in our truck And zoom over there as fast as we want.
Bang-zoom!
Bang-zoom!
- Kapıyı zorluyorlar.
- Zoom in on that door.
Demek öyle, birden jetle Fransa'ya gidiyorsun.
So, zoom, you're just jetting off to France.
Yaklaş.
Zoom in.
Sadece yeni kameramın zum'unu deniyordum.
I'm just checking out the zoom on this new camera.
Bu şeyin zum'u var mı?
Oh, does that thing have zoom?
Şu kolyeyi büyüt. Bu kız da İDD üyesi mi?
Zoom into that necklace.
Ne yazık ki, yakınlaştırma teknolojisi senin X ışınların kadar güçlü değil.
Now, unfortunately, zoom technology isn't exactly on par with x-ray vision.
Peki neden adamın suratına odaklanıp, bilirsin işte, yaklaşmıyorsun?
Why can't you just lighten up the guy's face and, you know, zoom in?
Yok, yok. Sadece otomatik odaklamadır, poz süresidir, yakınlaştırmadır...
No, no, it's just, you know, auto-focus, shutter speed, zoom...
Masadaki eşyalara yakınlaştır.
Zoom in on those tools on the table.
İlk sahnede kamera tam odaklanmıyor.
Hm? About the first cut, the camera didn't zoom in.
Aslında, yakınlaştırabilirim... bilardo topunun oldukça yakınına kadar...
In fact, I can zoom in..... even quite closely onto the pool ball.
Fakat, bazı ayrıntılara zumladığımda..... toplar hızla belirsiz ve bulanık oluyor.
But if I zoom in on some detail..... very quickly the balls become fuzzy and blurred.
Burada yakınlaştırırsan kimin olduğunu görebiliriz.
If you zoom in right here, we can see who's inside that cloak.
Örneğin bir sinek, saniyede 100 kare görebilir, Bu ona görüntüyü yakınlaştırabilmeyi sağlar ve hiç bir şeye çarpmaz.
A fly, for example, can see 100 images a second, allowing it to zoom around at top speed and not crash into things.
Şuraya yakınlaştır.
Zoom in on that.
Gerçek dünyada yaklaştırma ve büyültme bize ancak bu kadarını verebiliyor.
In the real world, zoom and enhance can only get us so far.
Görüntüyü yakınlaştırmak için, "Eyy" diyeceksin.
To zoom in, you go, "Ayyy!"
Uzaklaştırmak için, "Ovv" diyeceksin.
To zoom out, go, "Ohhh!"
Kameraların zoom'u sınırlı. Bu nedenle güçlendirmeye çalışıyorum.
Limited zoom on those cameras, so I had to do some serious enhancements.
Bu yüzlere zumla.
Zoom in on those faces.
- Yakınlaştırabilir misin?
Is it Becky? Can you zoom in?
Yakınlaştır şunu, olur mu?
Zoom out, would you?
Yakınlaştır.
Zoom in.
Biraz daha.
Zoom in more.
Gus'LegalZoom *'da beceriklidir. Kuzenimin de'Accidentes'adında kendine ait bir hukuk firması vardır.
Gus here is a whiz at legal zoom, and my cousin has a personal injury law firm called accidentes.
Yakınlaştırın.
Zoom in.
Şuraya yakınlaştır.
Zoom in right there.
- Yaklaştır, yaklaştır...
Zoom, zoom, zoom.
Bileti görebilecek miyiz bakalım.
Just see if we can zoom in on the ticket.
Yakınlaştır.
Zoom.