Zorlandı tradutor Inglês
1,903 parallel translation
İkinizin de son zamanlarda çok zorlandığınızı biliyorum.
Look, I know that both of you have had a really tough time of it lately.
Anlamakta zorlandığınız şey, Kripke'nin şu vahim hatanın cezasına katlanacağı :
What you fail to realize is Kripke suffers from a fatal flaw :
Ziva, rehin dükkanında zorlandın mı?
Ziva, tough time at the pawnshop?
Los Angeles Polisi çok zorlandı, ama işi halletti.
- Yeah. LAPD had a stiff hand in it, but they got the job done.
Ve gerçekleri söylemek gerekirse kendimi "ortalığın tozunu attıracağın" bir arkadaş grubu bulmakta zorlandığını fark ettim.
And if we're keeping it real I can't help but notice that you've had a hard time finding a crew of homebuds to "kick it" with.
Zorlandın mı?
Did you have a hard time?
Buzdolabı benim en çok zorlandığım kısım.
The refrigerator is my bottom.
Bir bakım her zamankinden daha çok dışarı çıkmaya zorlandık.
We're kind of forced out of the apartment all the time now.
Earnshaw'ın satın aldığı her şirketin C.E.O'ları erken emekliliğe ayrılmaya zorlandı.
Mr. Quint, every CEO of every company that Earnshaw has bought has been forced into early retirement.
Bunu yapmadıkları için onları öldürmeye zorlandım.
They weren't willing to do that, so I was forced to kill'em.
- Zorlandın mı?
- Forced?
( Sürücü adayı ) Rebel'inize ne kadar zor davranırsanız davranın, zorlandığını nadiren duyarsınız.
"No matter how badly you treat a Rebel damage is very difficult"
"Trouser Hound" un oyuncularını seçerken Bayan Kittington'ı seçerken bayağı zorlandım.
You want the girl with the big breasts. Look, when i was casting "trouser hound," I had a really tough time trying to decide who should play miss kittington.
Senin gibi davranmaya ve sen rolü yapmaya zorlandım.
I was forced to act as a decoy and pose as you.
Bulmakta zorlandın mı?
Hard to find?
Utanıyor ama bir yandan da bunu yapmaya zorlandığı için kırgın.
I mean, he's embarrassed, but he's also hurt that he's forced to do this.
bana ve Sam'e bak, Evlendik, boşandık, ve sonra zorlandık.
Why don't you have a different relationship? Look at me and Sam.
Yada itirafa zorlandı.
Or was forced to confess.
Bak, belki normalden fazla zorlandı ama birlikte atlatıyorduk.
Look, maybe it was harder on him than most, But he was getting it together.
Bunu anlamakta zorlandığının farkındayım.
Look, I see you're having a tough time with this.
Öyle görünmeyebilir ama, sana söylüyorum, .. adam boynuna o ipi geçirmeye zorlandı.
Well, it may not look like it, but I'm telling you, that man was forced to put that rope around his neck.
Onu yazması için de zorlandığını mı söylüyorsun?
You telling me he was forced to write that, too?
Size söylüyorum, iğne için zorlandı. Adamın asılması için zorlanması gibi.
I'm telling you, she was forced to inject herself, just like that man was forced to hang himself.
Bunu yapmaya zorlandığımı biliyorsun.
You know I was forced to.
Aslına bakarsan ben de gitmek için zorlandım, bilirsin, ailem.
I'm actually being made to go to by, you know, family.
- Oksijen yokluğu cesedin normal çürüme sürecini etkilemiş. O yüzden ölüm saatini kestirmekte zorlandım.
The lack of oxygen would have impeded the natural decay of the body explaining why I have been having trouble pinpointing the time of death.
Yada buna zorlandı.
Or was forced to.
Orada birbirimize dokunuyorduk sonra göğüslerini gördüm, ve kıçını hissedince nefes almakta zorlandım, nerdeyse başım ağrısı çekecektim.
We were there, and then we were touching each other and I saw those tits and I started feeling your ass and I started breathing heavy and almost got a headache.
Gerçekle yüzleşmeye zorlandık.
love, and we're forced to face the truth.
O'nun mirasının bu hayati parçası, kabul etmek ve anlamakta en çok zorlandığımız kısım olmuştur, ki şimdi de ölüm kalım meselesi halini almıştır.
This vital part of his legacy has been the most difficult for us to accept and understand. And now it is a matter of life and death.
Peki Ed senin kalmanı çok istediğini ama bunu ifade etmekte zorlandığını söyleseydi, kalır mıydın?
Would you've stayed if ed said he had strong feelings about you staying, but he kind of had a hard time expressing them?
Ve böylece Jane ve Frank Highbury'i terk etmeye ve kaderleri için yabancılara güvenmeye zorlandılar.
'And so Jane and Frank were forced to leave Highbury and trust their fortune to strangers.
Bankalar 23. soruda da biraz zorlandı.
Question 23 also stumped several banks :
O anketi yaptıkları insanların ne kadar zorlandığını düşünsene.
Seriously, that poll must have been a pretty crazy phone call to get.
Dışarıda anormallere çok büyük bir talep var. Karşılamakta zorlandığım bir talep.
There is a huge demand for abnormals out there, a demand I find myself unable to fill.
- Biraz zorlandığını farketmiş.
- Noticed you were in a bit of a pickle.
- Zorlandığımı farketmiş.
- She noticed I was in a pickle.
Zorlandın mı?
Did you manage alright?
Zorlandığını hissedince, dur.
Feel a grab, stop.
* Zorlandın *
¶ ¶ You got it tough ¶ ¶
Artie'nin bize ayak uydurmak için ne kadar zorlandığını anladığınızı sanmıyorum.
I don't know if you guys really understand how much harder... - Artie has to work just to keep up.
Açıklık, Amerika ile Avrupa'yı üzerinde taşıyan tabakaların birbirinden yer yıl yaklaşık olarak 2,5 cm ayrılmaya zorlandıklarını göstermektedir.
The rift shows exactly where the plates carrying America and Europe are being forced away from each other, at about an inch per year.
Anlamakta zorlandığım şeyse neden benden yardım istemedin?
See, what i'm finding hard to get my head around here Is why you didn't just ask me for help.
Zorlandığımı kabul ediyorum.
I admit to you I have been struggling.
Ve inan bana söylerken çok zorlandı.
And believe me, I could tell it was a struggle for him.
Gözlerimi pencereden alana kadar zorlandım.
Had a hard time pulling my eyes from the window.
Çünkü koruyucu ailesi tarafından uyuşturucu kuryeliğine zorlandı.
Because he was forced to mule drugs for his previous foster parents.
Kolej kompozisyonları yazarken zorlandığı zamanlarda,
They're gonna have a hard time writing their college essay,
Değerlendirirken çok zorlandık,
We had a hard time judging,
Ve Bailey sizin onun boşanmasını kabullenmekte zorlandığınızı söyledi ki bunu çok iyi anlıyorum.
And, um... Bailey said that you're having a hard time with her divorce, which I totally understand.
Doğru sıfatları bulmakta biraz zorlandım.
I had a hard time choosing the right adjectives.