Zorlaştırıyorsun tradutor Inglês
353 parallel translation
Sevmeme konusunda işimi zorlaştırıyorsun.
You're making it difficult for me not to.
İşleri benim için çok zorlaştırıyorsun.
- You're making things very difficult for me.
Beni ağlatıyorsun, ama işleri de zorlaştırıyorsun.
You're just making me cry, but you're not helping anything.
İşimi zorlaştırıyorsun.
Don't frown like that. You make it so much more difficult for me.
Neden bu konuyu bu kadar çok zorlaştırıyorsun?
Why do you make such a difficulty about it?
Del, bu işi ikimiz için de zorlaştırıyorsun.
Del, you're not making this any easier on either one of us.
Benim için bunu zorlaştırıyorsun.
You're making this difficult for me.
Seni tanımamı zorlaştırıyorsun.
You make it difficult to know you.
Yalnızca durumu daha da zorlaştırıyorsun.
You're only making it more difficult.
Sen kimsin ki onların köleliklerini zorlaştırıyorsun?
Who are you to make their lives bitter in hard bondage?
İşi zorlaştırıyorsun adamım.
Boy, you're making it hard, drifter.
Zorlaştırıyorsun ufaklık.
Now you're making it hard, sonny.
Bunu çok zorlaştırıyorsun.
You're making it very difficult.
- Cerrahın işini zorlaştırıyorsun...
I don't mind telling you, you sure make it difficult for a surgeon trying...
Anlaşmayı zorlaştırıyorsun.
You're talking yourself out of a deal, friend.
Bill, işleri zorlaştırıyorsun.
Bill, why make things worse?
Albay Cathcart için durumu çok zorlaştırıyorsun.
You have been making things terribly difficult for Colonel Cathcart.
İşimi çok zorlaştırıyorsun, Küçük Özgürlük.
You're making it very, very difficult for me, Little Freedom.
Birlikte yaşamayı zorlaştırıyorsun.
You're making it very difficult for us to live together.
Niye işi zorlaştırıyorsun?
Why make things harder?
Daha da zorlaştırıyorsun.
You're making it worse.
İşleri hep zorlaştırıyorsun.
You always give me a hard time.
Benim için işleri zorlaştırıyorsun, Joe.
You're making it so difficult for me, Joe.
Neden işleri kendin için daha da zorlaştırıyorsun?
Why complicate everything for yourself?
– Her şeyi çok zorlaştırıyorsun.
– You make it so difficult sometimes. – I do.
- David işi zorlaştırıyorsun.
David, you're just making this harder.
- İşleri zorlaştırıyorsun!
- You're making it worse!
İşimi mi zorlaştırıyorsun?
Are you giving me a hard time?
- İşimi zorlaştırıyorsun Tommy. - Sen benim işimi zorlaştırıyorsun.
You're making it hard on me.
İşleri zorlaştırıyorsun.
You're making it worse.
İşimizi zorlaştırıyorsun Frank.
You're really being a hard-ass about this.
Kendin için her şeyi çok zorlaştırıyorsun, değil mi?
You make it pretty difficult for yourself, don't you?
Bütün bunları işin gereği yaptığını biliyorum ve buna saygı duyuyorum. Ama işleri daha da zorlaştırıyorsun.
I know you think you're doing yourjob and I can appreciate that but you'rejust dragging this thing out.
Gerekeni yapmamı çok zorlaştırıyorsun.
You're making it very difficult for me to do the right thing here.
Ama sen, bunu çok zorlaştırıyorsun.
But there's something about you that makes it very difficult.
Neden görüştüğümüz zaman durumu bu kadar zorlaştırıyorsun?
Why when we do it, it is so difficult?
- Sen de işimi zorlaştırıyorsun.
- You don't make them easier.
Lowenstein, neden bu kadar zorlaştırıyorsun?
Lowenstein, why are you making it so hard?
İşimi zorlaştırıyorsun!
Shut up!
İşi zorlaştırıyorsun!
Well, you make it hard!
İşleri sen zorlaştırıyorsun.
You're making things difficult.
Hayatımı zorlaştırıyorsun.
You're making my life very difficult.
İşimi çok zorlaştırıyorsun.
You make everything so hard for me, you- -
İşi zorlaştırıyorsun demek.
Oh. You drive a hard bargain.
Seni sevmemi çok zorlaştırıyorsun.
You make it so difficult to love you.
Onu sen zorlaştırıyorsun.
You make it hard.
Kendi hayatını zorlaştırıyorsun Jojo.
always making it hard on yourself, Jojo.
- Sana yardım etmemi zorlaştırıyorsun.
- You're making it so hard to help you.
Burada olmandan nefret ediyorum. Hayatımı zorlaştırıyorsun ama seni başka birine de kaptırmak istemiyorum.
I hate having you here, making my life miserable but don't want to lose you to some bug.
- Onlar için fazla zorlaştırıyorsun.
- You're making it hard.
Derdim yokmuş gibi işimi zorlaştırıyorsun! Bu senin hatan.
Haven't I got enough trouble without you making it tougher?