Zıttı tradutor Inglês
1,084 parallel translation
Taban tabana zıttılar.
Just the opposite.
Ama eğer benim zıttım olan... kişilerden etkileniyorsa... ben ona yönelirken o bana yönelmiyorsa... ve aşkıma duyduğum inanç yıkılırsa... o halde onu sevmeyi bırakırım.
But if she's attracted to people who are the opposite of me, if she's not made for me, as I think I'm made for her, and if the conviction my love is based on, is destroyed, then I stop loving her.
Hayır, "vermek", "almak" ın zıttıdır.
No "give" like in the opposite of "TAKE!"
'Hiçbir şey'demek istiyorum Denny. Yani'birşeyin'zıttı.
I mean nothing Denny the opposite of something.
Ve tabanın zıttı da var, adı da tavan.
And we have the opposite of a floor... which is the ceiling.
"İsviçre hava yolların zıttı nedir?" Ve düşünmeden cevap veriyorum
"What's the opposite of Swissair?" And before I can think, I answer,
Kitc'in tamamen zıttısın.
You are the complete opposite of kitsch.
Bizler aktörüz, bizler insanların zıttıyız.
We are actors, we are the opposite of people.
Şimdi ise tam zıttı, baksana :
Now it's just the opposite. Look!
Kelimelerin söylenişi, anlamlarının tam zıttı.
Words say the opposite of what they mean.
Baban ağabeyimle ben, birbirimize zıttık.
Your father my brother, we were opposites.
Onun tam zıttı olmak istiyorsun, ama tanımıyorsun bile.
Exactly the opposite of what he is, and the problem is you don't know what he is.
O zaman, bir karar vermeliyim sonra da hızlıca zıttını mı yapmalıyım?
So I-I should make a decision, and then do the opposite thing really fast?
Bence Windom Earle bizim aklımıza gelen sebeplerin tam zıttından dolayı onu arıyor.
I am also convinced that Windom Earle is searching for exactly the same thing as we are for diametrically opposite reasons.
Burasının tam tersi, zıttı olan bir yer daha var.
For there's another place. Its opposite.
Yanlış, doğrunun zıttı.
The opposite of right.
"Azimli yolumuzun tam zıttı"
"ln our opposed path to persevere"
Ve bunların zıttı olduğunu düşünmeme rağmen kızım şimdi aynı yola çıkıyor.
And even though I taught my daughter the opposite, but still she came out the same way.
Gerçek şu ki, o beklediğimin tam zıttı.
In fact, he's the opponent I've been waiting for.
"Canlı" derken televizyonda olanın zıttlı olan "canlı" yı mı, yoksa babamın zıttı olan "canlı" yı mı kast ediyorsun?
Now, when you say "live" do you mean live as opposed to on TV, or live as opposed to Daddy?
- Sadizmin zıttıdır.
- As opposed to sadism.
Guld yanında silah taşıdığı için ne zeki benim aptal ve düşüncesiz olduğumun tam zıttı.
A smart guy would do a prudent thing like bringing a gun. Not a stupid hothead like me, right?
Tuhaf kızıl çember vakası New York'da başladı ve tam zıttı bir yerde bitti.
The strange case of the Red Circle started in New York and ended in the Antipodes.
Bunun zıttı demek ki, yanılmışım.
It's the opposite then, I was wrong.
Bütün şehre dağıttılar. İstedikleri şey ortaya çıkmamız.
They want us to stick our heads out.
Peki bu geliri nasıl dağıttınız?
And how was it distributed?
Af buyurun, başınızı ağrıttım Gene görüşürüz belki.
Pardon me, I bothered you Maybe we see each other again.
- Canımızı acıttın Mae, hem de çok iyi.
You put a hurtin'on us, Mae, but good.
Gerçeği yansıttığınızı düşünüyorum. İlk deneyim çok berbattı. "İlki harikaydı dostum" diyen birini görmedim daha.
I was like a fish flopping around on dry land
Bunları siz mi dağıttınız?
Did you issue them?
İsrail'e akıttığımız kredi ve hibelerle ülkemizin bel kemiği olan çiftliklerimizi kurtarabilirdik.
If we had the loans and grants that are sent to Israel, we wouldn't be losing our farms, which is the backbone of this country.
Dağıttığımız için özür dileriz.
Sorry about the mess.
Niyetiniz dolandırıcılık değildiyse neden neden kendiniz Makhmalbaf gibi tanıttınız?
Why did you pass yourself off as Mr Makhmalbaf if you didn't intend to commit fraud?
Mahkemenin huzurunda yaptıklarınızın amacını neden kendinizi Bay Makhmalbaf gibi tanıttığınızı açıklayın.
With the court's permission, tell us the reason for your behaviour and why you chose to pass yourself off as Makhmalbaf.
Konuyu dağıttığınız için sizi uyarmıştım.
You've been warned about riding off in all directions.
A TT'yi aradığınız için sağolun,
Thank you for calling ATT.
David, biliyor musun, Maggie'yi mutfak ortamında tanıttığımızı sanmıyorum.
David, I don't think we have established Maggie... in the soup kitchen milieu.
Sakızımı sevdim! Lanet olsun, bu acıttı.
Heh, I'm just gonna go live in this house and spank my monkey for the rest of my life.
Cézanne mesela, yansıttığı sorunlar, hala uğraştığımız sorunlar.
The problems he brought up then... Are the problems painters are still dealing with.
Hazır Selim Bey yokken Fatoş Hanımla içip biraz dağıttığınızı.
Just that you had drunk and had some fun with Fatos.
Fatoş Hanımla biraz içip dağıttığınızı, hatta fenalaştığınızı eve gelip sizi yatırdığımı, kötü bir şeyin olmadığını, o anda sızmış olabileceğinizi söyledim.
He said he called you and when you didn't answer he got worried and called me. I told him that you'd been with Mrs. Fatos and you had drunk too much so you'd gone to bed and everything was OK.
Magdalena "Jones", adıyla,... Kumandan Jones diye biriyle Hambledon'da birlikte yaşadığı,... kendini onun kızı olarak tanıttığı, fakat aslında kızı olmadığı bilgisine ulaştık.
Magdalene Jones, as she was,... when she was living with a Commander Jones,... who passed her off as his daughter, only she wasn't.
Herkese onu kızım diye tanıttığına inanamıyorum.
I can't believe that guy tells people she's his daughter.
Çünkü insanların biraz rahatsız olmalarını istedim. Gerçeği biraz aramalılar. Modayı, dergileri, medyayı, mankenleri birleştirerek yansıttım.
Because I want people to be a little disturbed, and they don't know where is reality, fashion, and magazine media, models, girls, real girls.
Sense bütün kalabalığımızı dağıttın.
You paid off the masses.
Sizin ebeveyn olarak ona rehberlik yapmakta kusurlu davrandığınız için kedisine özsaygısının az olduğunu ve bunun bütün erkeklerle olan ilişkilerini de çarpıttığını söyledikten hemen sonra.
Right after, she said your lack of parental guidance was directly responsible for her low self-esteem and has coloured her relationship with all men.
Kanımızı akıttık.
Spilt our blood.
- Esrarı içtiğimizi ve kafa dağıttığımızı söyledim.
- I just told him we was smoking. And we was just chilling.
Araçları yakıp, ortalığı dağıttınız mı?
Did you break things, burn cars?
Ama bizi bir poker oyununa davet ettiniz, bize dizili bir el dağıttınız. Sonra kazanamadığımıza mı şaşırıyoruz?
But you invite us to a poker game, hand us a fixed deck and then wonder why we can't win?
- Gördünüz mü lafınızı nasıl çarpıttı?
- See how he twists your words?