Ögretmen tradutor Inglês
6,588 parallel translation
Bir öğretmen öğrenci iş birliği istiyorum. Başında da sen olacaksın.
I want a student-teacher alliance, with you in charge.
Öğrenci öğretmen işbirliğinden oluşan Greendale'i Kurtarın Komitesi'ndeki ilk işimiz.. ... bundan böyle Dean'in gelecek toplantılara katılmasını yasaklamak.
As our first order of business for the Student / Teacher Save Greendale Committee, we hereby ban the dean from attending future meetings.
Eğitimciyim ben hanımefendi. Öğretmen maaşıyla geçiniyorum!
I am an educator, ma'am, living on a teacher's salary.
İyi günler, sevgili öğretmen ve öğrenciler.
Good afternoon, teachers and students...
Sonu böyle olmamalıydı. Yani bana onu diriltmeyi öğretmen gerekiyor.
This really can't be the way it ends for him, so I need you to teach me how to bring him back.
Bir öğretmen maaşıyla mı?
On an art teacher's salary?
Oğlumuz sonunda iletişim kurabileceği bir öğretmen buldu ve sen onu yatağa attın.
Our son finally finds a teacher he connects with, and you have to take her to bed.
Şu an infantil narsisizmin hangi aşamasındasın bilmiyorum ama oğlumuz sonunda eğlenebileceği bir öğretmen bulmuştu.
- Mm-hmm. - I don't know what sort of level of infantile narcissist you are right now, but our son has finally found a teacher he enjoys.
- Bıktım, usandım öğretmen olmayı beklemekten.
- I am sick and tired... of waiting to be a teacher, man.
Bu öğretmen tavsiyesi değil.
This isn't teaching advice.
Gördüğü en iyi öğretmen olduğunu söyleyip duruyor.
He says you're the best teacher he ever had.
Oh, evet, bir öğretmen.
The teacher.
Bu sınıf bir şaka. Ve siz bayım, siz de şakadan öğretmen olmalısınız.
This class is a joke, and you, sir, are a joke of a teacher.
Hayır, öğretmen olmak istiyorum.
No. He's a teacher.
Karneleri okumayan biri için aile-öğretmen toplantısının saçma olduğunu söylemiştin.
Something about parent-teacher conferences pandering to illiterates who can't read report cards.
Veli-Öğretmen toplantısı? Doğru.
Parent-teacher conferences?
Hannibal bir öğretmen, yol gösterici, bir dost oldu.
Hannibal's been a teacher, a mentor, and a friend.
- Haydut öğretmen mi diyorsun?
You think the Bandit's a teacher?
- Dean, sanırım bunu yapan bir öğretmen.
Dean, I think it's a teacher.
- Öğretmen. - Evet.
Teacher.
Rehber öğretmen olarak ilk önce benimle bireysel olarak görüşeceksiniz daha sonra çocuğunuzun öğretmenleriyle toplu bir görüşme yapacaksınız. Selam Bon.
As the guidance counselor, you'll first meet with me individually, and then you'll have an open house with your child's teachers.
Beraber bir öğretmen veli görüşmesine mi gittiniz?
You went to a parent-teacher conference?
Arkamdan yaptığım işleri öğretmen gibi gözetliyor.
Started looking over my shoulder, checking my work like a schoolmarm.
Belki ona bir öğretmen önerebilirsiniz. Sizin gibi Harvard'a gitmiş biri.
Perhaps you could suggest a tutor for her, a Harvard man like yourself?
Bu, İyi Öğretmen dergisinde okuduğum bir şey.
It's something I read about in Good Teacher magazine.
Demek ki... birisi iyi bir öğretmen olduğumu düşünüyor.
Which means... someone thinks I'm a good teacher.
Personel sıkıntısı çeken hastanelerde görev almış, tıpkı vekil öğretmen gibi.
He fills in for short-staffed hospitals, like a substitute teacher.
Hani bu hafta sonu Orlando'da öğretmen seminerim vardı ya sen de benimle gelmelisin diye düşünüyordum.
And I was thinking you should come with me.
Yani, ben öğretmen konferansına geldik sanıyordum, kitap yakma konferansına değil.
I mean, I thought this was a teacher conference, not a book burning.
Şimdi bir ilköğretim okulunda yedek öğretmen olarak karşımıza çıktı.
Now she shows up as a substitute teacher in an elementary school- -
- şimdi öğretmen oldu biliyosundur.
- You know, he's a teacher now.
- oh, gerçektenmi öğretmen ha.
- oh, really? A teacher? Wow.
- Bay Wadsworth şuan kırık sopasıyla beraber hastanede bukadar kısa zamanda birini bulamayın beni size vekil öğretmen olarak atadılar
- Mr. Wadsworth is in the hospital with a broken boner. I've been approved to temporarily fill in as substitute teacher since they couldn't find anybody else on such short notice.
Onun öğretmen olduğunu bana söylemedin.
You didn't tell me it was a teacher.
- Sen öğretmen değil misin?
- You're a teacher, right?
Jessica Day ve öğretmen karakterler içeren pornolar.
Jessica Day and pornography where the characters are teachers.
Tabii ki hep öğretmen olmak istedim ama rezil bir okulum var.
Well, of course I've always wanted to be a teacher, but my school's a disaster.
Bakın, hayatım boyunca öğretmenlik yaptım. Hep öğretmen olmak istedim zaten ama belki de başka şeyler yapıyor olmam gerekiyordur.
Look, I've been a teacher my entire life, and I've always wanted to be a teacher, but maybe I should be doing something else.
- Bayan Bunting, bahsettiğim o öğretmen.
She's the teacher I told you about.
Bayan Bunting öğretmen.
Miss Bunting's a teacher.
Bütün velilerin bahsettiği öğretmen olmak istiyorum.
I want to be the teacher all the parents are talking about.
Küçük mataran yüzünden öğretmen beni serserinin teki sanıyor. Futbol maçı.
Thanks to your little flask, now the teacher thinks I'm a burnout.
Melbourne'dan bir öğretmen getirdim.
I have a student teacher here from Melbourne.
Bu bir öğretmen için pek iyi bir tavsiye sayılmaz.
That's not really helpful advice from a teacher.
Bugün senin öğretmen olmanı istiyorum.
I want you to be the teacher today.
- Gerçek bir öğretmen gibi davranıyor.
Acting like a real teacher...
Tamiya Ryouko'nun öğretmen olmasına şaşırmıştım ama şimdi lider olmayı hedefliyorlar.
I was shocked by Tamiya Ryouko being a teacher, and now they have someone in politics.
Kadrolu olmayan bir öğretmen demek istediniz sanırım.
You mean untenured professors.
Öğretmen seni kabul etsin diye resmen kıçını yırttın.
You worked your ass off to get this teacher to take you.
Annenlerle ebeveyn / öğretmen görüşmesi yapıyordum.
I was just having a parent / teacher conference with your moms.
Artık yeni bir öğretmen bulman gerektiğini düşünüyorum.
But I do think it's time that you find a new tutor.