Öj tradutor Inglês
230 parallel translation
Portakal suyu ama taze sıkılmış olsun.
Double OJ and squeeze it fresh.
Çocuğa bir P.S.
One OJ coming up for the kid.
Mümkün olduğu kadar portakal suyu almanı istiyoruz. Anında alış.
We want you to buy as much OJ as you can, the instant trading starts.
Portakal suyu seansı saat 9 : 00'da açılıyor.
OJ trading opens at 9 : 00.
OJ Simpson olayını sahiplenince sürdüler.
They moved him after he owned up to that OJ Simpson thing.
Manson, Bundy, OJ, Sam'in oğlu...
Manson, Bundy, o.J., Son...
OJ'in evine gideceğiz, sonra da Beverly Merkez'e, değil mi?
We'll go to OJ's house, then the Beverly Center, right?
Az önce kız arkadaşına saldırdın.
You just went OJ on your girlfriend.
Portakal sularının hepsini alacak mısın?
So you wanna buy all this OJ?
Ron tatlım, portakal suyu bitmiş.
Ron, hon, we are fresh out of OJ.
Ron tatlım, portakal suyu bitmiş.
Ronna, hon, we are fresh out of OJ.
Bu yüz ifadesini takınma nedeninin dükkanda taze portakal suyu bulamadığın için olduğunu sanmıyorum.
I'm guessing that expression isn't because they were out of fresh OJ at the deli.
OJ Simpson da arabasıyla gezintiye mi çıkmıştı?
- And OJ Simpson likes an afternoon drive.
Olumlu anlamda tuhaf mı yoksa OJ gibi tuhaf mı?
- RayJ. funny, or O.J. funny?
- Portakal suyum taze sıkılmış olsun.
- And I take my OJ freshly squeezed.
OJ'den farklı durumda değilsin.
You're in OJ land, man.
Kaçıyor!
He's going OJ!
Bana bak OJ'ciğim arkadan iş çeviriyor o karı.
I'm telling you, Juice, she's screwin'around behind your back.
Sadece su ve portakal suyum var.
All I have is water and OJ. I hope that's all right.
Ah be. O.J.'i de bilmiyorsun değil mi?
Damn, you missed OJ too, didn't you?
O.J. Mi?
OJ, OJ.
O.J. Simpson mı?
OJ Simpson?
Bak... az pişmiş yumurta... kızarmış salam... taze sıkılmış portakal suyu.
Look... eggs over easy... bacon not too crispy... freshly squeezed OJ.
- Bu OJ. - OJ?
- This is OJ,
Katil olan gibi mi?
- OJ? Like the murderer?
Hayır, futbol oyuncusu olan, OJ Simpson. Alarmı kurdum, duyduğun zaman onu beslersin.
No, Like the football player, OJ Simpson, I've set the alarm, When you hear it go off, feed him,
Oh, tanrım, kuş, OJ!
Oh, God, The bird, OJ!
Şunlara bak OJ.
Look at those two, OJ,
- Bu OJ mi?
- ls that OJ?
OJ.. bugünün özel içeriğinde enfes fare kebabı büfesi var.
OJ, today's specials include a scrumptious buffet of mice kebabs,
- Evet, OJ kaçtı, nasıl uçabiliyor ki?
- Yes, OJ got out, How is he flying?
Sakin mi?
- Relax? OJ's loose!
OJ kayboldu!
- ( gasping % screaming ) )
- OJ!
- OJ!
OJ, OJ,
OJ, OJ,
Bu OJ!
It's OJ!
OJ!
- ( squawking ) ) - OJ!
OJ, geri dön!
( Tom ) ) OJ, come back!
OJ!
OJ!
- OJ yeterli su içti mi?
- Did OJ get enough water?
Ahh, OJ... Ne?
Uh, OJ, What?
Sanırım OJ'i buldum.
I think I found OJ, - OJ?
- OJ? Umurumda değil.
I don't care about,
Tamam, pekala.. OJ'i bulmaya gitmeliyim.
OK, All right, I have to go find OJ,
- OJ'in gitmesine o mu sebep oldu?
- ls he the reason OJ's gone?
- Hayır, hayır.. aahh. OJ kayboldu.
- No, No, uh, OJ got loose,
Bir dakika lütfen, OJ!
One moment, please, OJ!
OJ?
- ( squawking ) ) - OJ?
OJ artık uyuşturucudan uzak duruyor ve sadece bira içiyor.
OJ's back off the drugs and now he only drinks beer.
Jeane Kirkpatrick, Tanrı aşkına, özgürlük de özgürlük diye dolaşıyor.
- And OJ. Jeane Kirkpatrick, for God's sake, will go on and on about freedom.
- Bu OJ davası değil.
This isn't O.J. Could be.