Ölmüyor tradutor Inglês
368 parallel translation
O kız ölmüyor.
That child... never dies.
Ölmüyor.
He's not dying.
- Artık kimse zatüreden ölmüyor.
- Nobody dies of pneumonia these days.
Amerikalı'lar asla ölmüyor.
The gringos never die!
Ölmüyor.
- No, she didn't.
Açlıktan ölmüyor olsam bile bu kokuya dayanamazdım.
I'd be alive again if I hadn't starved to death.
Bugünlerde kadınlar doğururken ölmüyor.
People don't die in childbirth nowadays.
Ölmüyor, değil mi?
Not like dying?
İnsan yeterince çabuk ölmüyor sanki.
People aren't dying fast enough.
Ama bize olan nefretleri, arkamızda bıraktığımız düşmanlık... asla ölmüyor!
But their hatred that we leave behind us never dies!
Kadınlar ölmüyor.
Women never die.
Kime iyi bir şey uğruna ölmüyor.
No one dies for a good sake.
- Adam ölmüyor.
- He's not dying.
- Ama ölmüyor ki.
But he's not dying.
-'Doktor ölmüyor.'
- I can't. - The doctor's not dying!
Şuradaki arkadaşın, anlaşılan açlıktan ölmüyor ve sana vurulmuş.
Your friend over there - he's here... and he's clearly not starving, and he's sweet on you.
Neden ölmüyor?
Why won't he die?
- Hayır, ölmüyor!
- No he's not!
- Ölmüyor!
- He's NOT dying!
Bunda kimse ölmüyor.
Nobody dies in this one.
Sen ölmüyor muydun?
You weren't dying? !
Annem ölmüyor, değil mi?
Mother's dying, isn't she?
- Tanrım, ölmüyor.
.Christ, it ain't dying.
Şimdi ölmüyor.
Now she's not!
Kız ölmüyor aslında.
Well, she doesn't die actually.
İnsanlar her gün burada ölmüyor mu?
Don't people croak here every day?
Bazısı ölüyor, bazısı ölmüyor.
Some die, some don't.
Umrumda değil, çünkü ölmüyor olabilirsin, ama benim için bittin!
Cos let me tell you somethin': You may not be dyin', but you're gone!
§ asla ölmüyor
♪ Never dies ♪
Aşk ölmüyor, sadece bizi terk ediyor.
Love doesn't die, it just leaves us.
Peki neden herkes vadesi dolduğu zaman ölmüyor?
Why not let everybody die when they die?
Alaca Karanlık Kuşağını izledin mi, adam kontratı imzalıyor ve dilini kesiyorlar ve dili ölmüyor, büyüyüp nabzı atmaya başlıyor ve yavru diller doğuruyor?
Ever see the Twilight Zone where the guy signed a contract and they cut out his tongue and it wouldn't die, it grew and pulsated and gave birth to baby tongues?
Worf ölmüyor ve acı da çekmiyor.
Worf isn't dying and he is not in pain.
Küçük bir çilek yedin diye az daha ölmüyor muydun?
Didn't you almost die when you were little from eating a strawberry?
Nefis bir süper kahraman. Ölmüyor çünkü zaten ölü.
He's this really cool superhero you can't kill cos he's already dead.
Hiç kimse ölmüyor.
Nobody's dying.
Kötüler ölmüyor.
Badasses don't die.
Eski alışkanlıklar ölmüyor, değil mi?
I guess old habits die hard?
Barnett ölmüyor mu?
Barnett's not dying?
Ancak Monopoly'de taslar ölmüyor.
Except in Monopoly, the game pieces don't die.
İsa aşkına, bu Vietnam değil. Burada hiç kimse ölmüyor.
For Christ's sake, this is not Vietnam.
İnsanlar burada ölmüyor, kodlaşıyor.
People don't die here, they "code."
Jim ölmüyor... Dr. Sinnott da sağır olmadı.
Jim is not dying... and Dr Sinnott's not gone deaf.
Ve ölmüyor. Bunu biliyorum çünkü onu bir keresinde öldürdüm ve ölmedi.
And he won't die. I know, I killed him once and he isn't dead.
Ama o bir türlü ölmüyor.
But he keeps coming back.
Bu kedi nedense ölmüyor.
That cat just won't die.
Bir türlü ölmüyor işte.
It just won't die.
- bu krallıkta ölmüyor.
- In this kingdom.
Galiba bazı duygular hiç ölmüyor.
I might run into him and he'd think that I'd come to see him or something. - I couldn't do that. - That's right, you couldn't do that.
Neden onlar ölmüyor?
Why don't they die?
Neden ölmüyor ki bu adam?
Why doesn't he die?