Öylesine tradutor Inglês
6,405 parallel translation
Bu öylesine söylenmiş bir sözdü.
I think that was a digression.
Öylesine sessiz ki, tek duyduğum rüzgarın bacadaki uğultusu.
So quiet, that the only sound one hears is that of the wind chimes.
Ve benimki o akdar sevecendi ki öylesine nazikti ki.
And mine was so loving, so attentive.
- Öylesine söyledim ya.
- Stop it. - I'm just saying.
Hareketlerin öylesine tahmin edilebilir ki ağabeyinle anlaşma yapmak zorunda kaldım. Kendisini de hiç sevmem.
Is that you're so predictable, I had to make an alliance with your brother, who I don't even like.
Biz öylesine eğleniyorduk.
We were just goofing around.
O gece yüzdüğüm sırada o dehşeti öylesine yakından yaşadım ki.
I became intimately familiar with terror that night, as I swam.
Daha önce hayatımda öylesine güzel, parlak, büyük ve harika bir şey görmemiştim.
I had never seen anything so beautiful and bright and big and wonderful in my life.
İlk başlarda belirsiz bir şeydi. Öylesine bir düşünce gibi.
It was just a fuzziness, just a random thought.
Öylesine takılıyoruz, bu da benim kız arkadaşım.
We're fucking around and this is my girlfriend.
Bruce ise öylesine bir çocuktu.
Bruce was... also a boy.
Öylesine.
Off the dome?
- Öylesine soruyorum.
- I'm just asking.
Mark öylesine onları davet mi etti?
So Mark just invites them over? What's that about?
Bunu öylesine söylüyorsun çünkÜ mecbursun.
You're just saying that because you have to.
- Çok öylesine söyledin.
- it was too casual.
İkimiz de biliyoruz ki o derece bir güç öylesine ortadan yok olmaz.
We both know that power like that doesn't just vanish.
- Öylesine sohbet ediyorduk Colt.
- Oh, sorry. Just having a conversation with him, Colt.
Oryantalist şeyler satan, 11 yaşında kızı olan bekar anne için bohem bir sanatçıyla... öylesine seks yapmak sıradan bir şey değil. - O kız önümüzdeki iki gün kampta olacak.
An uninhibited free spirit had sex with that hot bohemian, not this stress case who sells ottomans and bath salts and single-handedly raises an 11-year-old girl.
- Bu öylesine bir ziyaret değil öyleyse?
So, this isn't a social visit then?
Öylesine bi okuma yap ve aksanını biraz daha düzelt.
Uh, you can just give me a cold reading and maybe a little less accent.
Her şeyi öylesine Hooli'ye verip çekip gidecek misin?
You really want to just turn it all over to Hooli and walk away?
Öylesine etkilendim.
I just was.
Ve bu erkekler yakışıklı, duygusal, kaslı, tam bir erkek. Öylesine istediğine dalabiliyorlar.
I mean, like good-looking, ripped, totally, like, muscle guys, and they can just bone down.
Bu sabah evden öylesine ivediyle çıktın ki istemeye fırsatım dahi olmadı.
You left the apartment so quickly this morning, I didn't even have a chance to ask.
Öylesine verilemez ya da kaybedilemez, değerlidir ve biz, bunu sunmanın büyük ayrıcalığını kaybediyoruz.
It can't be given indiscriminately, or it loses its value, and we lose the great privilege of offering it.
Dalgalar ve meltemler, adalar ve denizler... ~... yağmur ve güneşin dağları... ~... her şey o kadar iyi, her şey o kadar adildi... ~... öylesine yitip giden bendim. ~
♪ billow and breeze, islands and seas, ♪ ♪ mountains of rain and sun ♪ ♪ all that was good, all that was fair ♪
- Öylesine geldim.
- I'm just here.
Genel olarak öylesine konuşmuştum.
I'm using the generic term for an unknown person.
O halde ya katil kurbanlarını öylesine seçiyordu ya da...
Right, so either the murder was totally random, or...
Öylesine olduğunu sanmıyorum.
I don't think it was random.
Öylesine asil.
Elegant.
Seni öylesine uzunca ve merhametsizce dövmüştü ki öleceğinden korkmuştum.
He beat you so mercilessly and for so long, I actually feared for your life.
Öylesine bok dolusun ki gözlerin bile kahverengi.
Man, you so full of shit, your eyes brown.
Öylesine birini cezalandırıp onları örnek olsun diye...
You can't just punish someone arbitrarily to make an example of them...
Yıllar boyunca onun hayalini kurdum ama bu öylesine gerçekti ki.
I mean, I've dreamt about her over the years, but this was so much more real.
Yani, kimse ona öylesine...
I mean, can't someone just say...
Bu diğer öylesine kızlar için sorun değil ama Vivian yalnız kalan bir anne ve incinmeyi kaldıramaz.
That's fine for the Susies and the Daisies and the Bambis, but, you know, Vivian's a single mom and she can't afford to get hurt.
Öğretmenler ne anlattıklarını bilmiyordu. Otoriter ve kontrolcü bir tavırları vardı. Ödevler öylesine veriliyordu.
I thought the teachers didn't know what they were talking about, and they were domineering and controlling, and the homework was kind of a sham, and it was all just like all about a way to pen students all together and force them to do busywork.
Bir tahminde bulun, öylesine.
Take a guess... for fun.
Diyelim ki, öylesine söylüyorum Ramon'u tanıyoruz ve o kargoyu istiyoruz.
Well, suppose, just for kicks, that we know Ramon and we want that truck and the cargo.
Ben öylesine diyorum.
Yeah, I'm just saying.
- Ne tür bir kadın gidip de yabancı birileriyle öylesine seks yaparken fotoğrafını çeker?
What kind of woman does this? Going around photographing herself having sex with random strangers?
Görünüşe göre Madeline bizi öylesine ava göndermiş.
It appears madeline sent us on a good old fashioned snipe hunt.
Öylesine şaka yapıyordum.
Just a little joke there.
Öylesine güçlüdür ki robotik temsilcilerimizi, Güneş Sistemi'nin sınırlarına ve ötesine taşımıştır.
So powerful that it's carried our robotic emissaries to the edge of the solar system and beyond.
Çünkü eğer öylesine takılıyorsak seninle çalışıp çalışmamamın ne gibi bir zararı olabilir ki?
Because if we're just a fling, then what difference does it make whether I work with you or not?
Öylesine bir grup haline gelmek istemiyoruz.
We do not want a group that is only half the bet.
Ve neden bana guzel oylesine lanet davraniyor?
And why's he being so fucking nice to me?
Öylesine konuşuyordum.
I was just talking.
Öylesine tavuk karalıyormuşsun gibi geldi bana.
Looked like you were doodling chickens.