Üzülecek bir şey yok tradutor Inglês
35 parallel translation
Ne de olsa hatırlamıyordun, bunda üzülecek bir şey yok.
Why are you disappointed when you don't even remember being there?
Bu kadar üzülecek bir şey yok. Ben de aşığım.
There's no need to be so sad about it.
Pekâlâ, bu konuda üzülecek bir şey yok.
Now, there is nothing to worry about.
Bunda üzülecek bir şey yok Katie, tatlım.
Ain't nothin'to be sad about, Katie girl.
Hadi tatlım, bunda üzülecek bir şey yok.
Now, honey, it ain't nothin'to cry about.
- Sevgili kızım üzülecek bir şey yok. Babanı arayacağız, seni temin ederim.
- We shall look after your father.
Bunda üzülecek bir şey yok.
Nothing to be sorry about.
Üzerinde üzülecek bir şey yok.
Nothing to be upset about.
Bunda üzülecek bir şey yok canım.
Well, now, that's nothing to be upset about, darling.
Bakın kızlar, gerçekten üzülecek bir şey yok.
Look girls, there's really nothing to get upset about.
Bunda üzülecek bir şey yok.
There's nothing to be sorry about.
- Bunda üzülecek bir şey yok.
- There is no shame in that.
Bunda üzülecek bir şey yok ki.
It's not something to be sad about...
- Bunda üzülecek bir şey yok.
- You have nothing to apologize for.
Bunda üzülecek bir şey yok.
You have nothing to apologize for.
Ölümde üzülecek bir şey yok.
Death isn't sad.
- Hayır, üzülecek bir şey yok.
- No, you have nothing to be sorry for.
Boşver ufaklık, üzülecek bir şey yok.
hold it, kid, there's no need to worry.
Sakin, üzülecek bir şey yok.
Relax, you've got nothing to worry about.
Bence çok da üzülecek bir şey yok.
It was... sort of okay.
Bebek, üzülecek bir şey yok.
Baby, you have nothing to worry about.
- Yo yo yo, üzülecek bir şey yok oğlum. - Kolay değil bu işler ben sana dedim abi.
There's nothing to get upset about.
Tamam, üzülecek bir şey yok demek ki.
No harm, no foul.
Bunda üzülecek bir şey yok.
There's nothing to be upset about.
Geceni üzülerek geçirme çünkü üzülecek bir şey yok.
Now, don't spend the night worrying, because there's nothing to worry about.
Ama üzülecek bir şey yok
- Griffin will now leave the pit. With Tara.
- Hayır, üzülecek bir şey yok.
- No, there's nothing to be sorry about.
Josh, eminim biraz gerginsin, Ama seni temin ederim ki üzülecek bir şey yok.
Josh, I'm sure you must be nervous, but I want to assure you there is nothing to worry about.
Üzülme çünkü henüz ortada üzülecek bir şey yok.
Don't be sorry because there's nothing to be sorry about yet.
Yine de üzülecek bir şey yok.
Why did you do that?
Bak üzülecek bir şey yok.
Shanti.
Bir yil önce bitti. Ama üzülecek bir sey yok.
it ended a year ago, and you have nothing to be sorry about.
Bak, daha önce de söylediğim gibi, bunda üzülecek fazla bir şey yok.
Look, despite what we've been telling you, it's not something you should be too worried about.
O zaman üzülecek bir şey yok değil mi?
- Yes.