Üçkâğıtçı tradutor Inglês
192 parallel translation
Sizi üçkâğıtçılar!
HEY, THREE BANGS!
Ben bir üçkâğıtçıyım.
I'm a hustler.
Her zaman da üçkâğıtçıydım.
I've always been one.
O üçkâğıtçı yok mu? !
That swindler!
Çok üçkâğıtçısın! Ben aslında... Tanrım!
You're very devious... i didn't mean... my god!
Çiftçiler cimri, üçkâğıtçı, sulugöz, kaba, aptal ve haindirler!
Farmers are - stingy, foxy, blubbering mean, stupid and, murderous!
Sen bir üçkâğıtçısın!
Sei tu che sei un imbroglione!
Sen gerçek bir üçkâğıtçısın Sidney.
You're a real rascal, Sidney.
Serseri veya üçkâğıtçı. Adını sen koy.
- or Whatever you Want to call it.
Ben serseri değilim. Ama üçkâğıtçıyım.
I'm not a hoodlum, but I am a hustler.
- Biraz üçkâğıtçıya benziyor, bana sorarsan.
- He looks a bit rook, if you ask me.
Seni üçkâğıtçı!
What a twister!
Senenin üçkâğıtçısı.
An airliner couldn't land that perfectly with nobody controlling it.
Bayan Jelkes, tatlım sen bir üçkâğıtçısın.
Miss Jelkes, honey, you're a hustler.
Harika, soğukkanlı bir üçkâğıtçı.
A fantastic, cool hustler.
Biz kötü olan % 2'yiz ; üçkâğıtçılar, dolandırıcılar, korkaklar, hırsızlar.
We're the horrible 2 %, the dodgy boys, the spivs, the cowards, the thieves.
- Pis üçkâğıtçı.
Belly cheater.
Bana biraz üçkâğıtçı gibi geldi.
He looks a bit shady to me.
Eski bir üçkâğıtçılık bu.
That's the old shell game.
Şu üçkâğıtçı kafanı biraz çalıştır bakalım!
Get that crooked head thinking.
O üçkâğıtçıların oynamasını Görmek için 10 mil yürüyorum
I'm gonna walk ten thousand miles To hear them fiddles play
O üçkâğıtçıların oynamasını Görmek için 10 mil yürüyorum
I'm gonna walk ten thousand miles To hear them fiddles play
Kumarbaz, üçkâğıtçı, pezevenk, her ne dersen.
Hustler, dealer, pimp, you name it.
Bir polis katilinin, çok ileri gittik diye, üçkâğıtçı bir avukat... tarafından aklanmasını istemiyorum.
What I don't want is some smart-ass lawyer getting a cop killer off... because somebody crossed a line.
Bir üçkâğıtçı.
A hustler.
Az üçkâğıtçı değilsin.
Don't be such a rogue.
Eski günlerde bile, saygıdeğer bir üçkâğıtçıydı.
Even in the old days, he was known as an honest crook.
Söylemekten nefret ediyorum ama "böyle olacağını söylemiştim," Alacağımız budur... Bir üçkâğıtçıyla iş yaparsak!
I hate to say, "I told you so," but that's what we get... for going into business with a crook!
Ben mi üçkâğıtçıyım?
I'm a crook?
Sahtekârla, iyi bir üçkâğıtçı arasındaki farkı bilir misin?
What's the difference between a hustler and a good con man?
Sahtekârın, o kentten hemen kaçması gerekir. Ama iyi bir üçkâğıtçı, kendisi gitmek isteyene kadar bekleyebilir.
- A hustler has to leave town quickly... but a good con man doesn't have to leave until he wants to.
Bir üçkâğıtçıya numara yapmaya asla kalkışma, Bay Caine.
Never try and hustle a hustler.
Bir üçkâğıtçıya asla numara yapmaya kalkışma.
"Never con a con man."
O üçkâğıtçının nesi ilginç?
What's so interesting about that trickster?
Çok üçkâğıtçısın.
You're shrewd.
Bu kadar üçkâğıtçı olabileceğinizi tahmin edemezdim, Yarbay.
I never knew you could be so devious, commander.
Ferdy, oradaki üçkâğıtçıların uydurduğu bir dedikoduyu dinleyerek vaktini harcıyorsun.
Well, Ferdy, you're wasting your time listening to gossip from the kind of pond scum trading down there.
- O adam üçkâğıtçı mı?
Is the guy a scumbag or what?
Petersburg'da Anastasya'ı bulmak için seçmeler düzenleyen şu üçkâğıtçısın.
You're that con man from St Petersburg who was holding auditions to find an Anastasia lookalike.
Ve siz üçkâğıtçılar, balayınızda kendinizi bize yamadınız.
And for you pair of tricksters to come along on your honeymoon.
- Seni üçkâğıtçı.
- You faker.
Adam üçkâğıtçıdan başka bir şey değil.
He is nothing but a swindler.
-... üçkâğıtçılıkla kandırıyorsunuz!
- with parlor tricks and quackery! - But, but...
Büyükbabam onları, zehirli yemeğe dokunduklarında renk değiştirdiklerini iddia eden bir üçkâğıtçıdan almış.
My grandfather bought them in Shanghai from some old swindler... who claimed they changed color if they touched food that was poisoned.
Biraz üçkâğıtçı olabilir ama masamda yiyecek olmasını sağlıyor. - Bir muffin.
She may be shifty but she helps me put food on the table.
Her biri en az diğeri kadar üçkâğıtçıdır.
One's just as slimy as the other.
Hepsini. Hepsi üçkâğıtçı.
All of them, they're all crooks.
Olması gerekenden çok daha fazla üçkâğıtçılık yapıyorsun.
You're makin cheating'a lot harder than it has to be.
Teknolojik üçkâğıtçılık.
- A hi-tech shell game.
Birinci sınıf bir üçkâğıtçıdır.
A high-class con man.
Adam, dublör kullanan üçkâğıtçının tekiymiş.
We are educated, we won't do that.